Engelli dışarı çıkmak istiyor!

Herkese iyi pazarlar diliyorum. Sizlere, bu hafta yapılan bir araştırmayı anlatacağım. Yapılan araştırmada engelliler sosyal medya kullanmaktansa toplumla bir arada olmayı tercih ediyor. Ben de bu görüşe kısmen de olsa katılıyorum. Özellikle benim gibi dışarı çıkma olanakları az olan birisi için dışarı çıkmanın daha yararlı olduğunu düşünüyorum..Yapılan araştırmanın detayları şöyle:


Sosyal medya, engellilere sanal bir kapı araladı. Engelli gençler sanal ortamları “engelsiz bireylere göre tasarlanan toplumsal yaşama erişmek” için kullanıyor. Ancak yeni bir araştırma, sanal âlemde kurulan yüzeysel ilişkilerin engellilerin sorunlarını daha da artırdığını ortaya koydu. Engellilerin güçlü ilişkiler kurabilmeleri için muhakkak ev dışına çıkabilmeleri gerekiyor.




Türkiye’de resmi rakamlara göre toplam nüfusun yüzde 12.9’u yani en az 10 milyon kişi engelli. Yani engellilerin nüfusu İstanbul hariç bütün illerden daha fazla. Ama onlar günlük hayatta neredeyse yoklar çünkü engelsiz bireyi “normal” ya da “standart” kabul ederek kurulan toplumsal yaşam, engellileri dışlıyor.




Engelliler eğitim, iş ve sosyalleşme olanaklarından mahrum kalıyor, yoksullaşıyor ve yalnızlaşıyor. Ancak, Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlarla anlık mesajlaşma programları, engellilerin dünyasına sanal bir kapı araladı. Son yıllarda internette tanışıp arkadaş olan ve evlenen engellilere ait onlarca haber medyaya yansıyor. Geçen mayıs, İskenderun’da her ikisi de engelli Abdullah Sığar ile Senem Göz, Facebook’ta başlayan ilişkilerini evliliğe taşımıştı örneğin. Lakin, genç engellilerin sosyal ağlardaki deneyimleri her zaman mutlu sona ulaşmıyor. Hatta yeni bir bilimsel çalışma aksinin daha olası olduğunu söylüyor.




İstanbul'da özel bir üniversitenin öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Esra Köten veYrd. Doç. Dr. Barış Erdoğan’ın Gençlik ve Spor Bakanlığı desteğiyle yaptıkları “Sosyal Dışlanma ve Sosyal Dahil Etmede İnternetin Etkileri” adlı araştırma, internetin engellilerin sosyalleşmesini artırmadığı gibi sorunları daha da ağırlaştırabildiğini ortaya koyuyor. Türkiye’nin dört bir yanında 14-29 yaş arası 31 genç ile yüz yüze görüşüp 408’iyle anket yapan Köten ve Erdoğan’ın araştırmasına göre, sosyal ağlar, engellilerin “sosyal sermayesine” sanıldığı kadar katkı sağlamıyor.




“Toplumsal ortama taşınmayan ilişkiler derinlikten yoksun ve çoğu zaman sürdürülemiyor” diyor iki sosyolog. Araştırmaya göre genç engelliler, sosyal ağlarda bir “ses” duyabilmek için günlerinin büyük bölümünü ekran başında geçiriyor. Birilerinden, özellikle karşı cinsten bir selam almak ve bunu sürdürmek için hayattaki en temel gerçeklerini de bir süre kenara bırakıyorlar: Engelli olduklarını bir süre de olsa saklıyorlar. Köten ve Erdoğan’ın konuştuğu Gaziantep’te yaşayan 26 yaşındaki bir erkek şöyle diyor: “Sonrası hayal kırıklığı”




“Ekledik birbirimizi. 15-20 gün konuştuk. Sonra anlattım engelimi... İyi olmadı. Anlattıktan sonra arkadaşlığımız bitti. Her şey bitti. Sildi. Başkası da olmadı, bitti ondan sonra zaten. Hayal kırıklığı...”




Erdoğan ve Köten, engellilerin durumlarını saklamalarını şöyle açıklıyor: “Fiziksel farkların ortadan kalktığı, iletişimin demokratikleştiği sosyal medyada, engelli birey mümkün olduğunca bu eşitlik durumunu korumak ya da kendi gerçekliğinden uzaklaşmak istiyor. En azından başlangıçta engellilik durumunu saklayarak sohbet ortamının kurulmasını sağlıyor.”




Engelliler, klavye başında engellerin görünmediği, herkesin eşitlendiği bir ortamda kendilerini daha rahat hissediyor. Sosyal medya üzerinden kurulan ilişkilerin bütün gençler için bir “sosyal kumar” olduğu açık. Elbette bunlara “deneyim” gözüyle bakıp “yaşanması gerekenler” hanesine eklemek mümkün. Nihayetinde engelli gençler, bu sayede toplumun diğer üyeleriyle iletişime geçiyor ve sosyal paylaşımları artıyor. Ancak Köten ve Erdoğan daha önemli bir noktaya dikkat çekiyor: “Gençlerin bu deneyimleri elde edebilmesi için hareketlilik imkân ve kabiliyetlerinin artması gerekir.”




Köten ve Erdoğan’ın araştırması ev dışında bir sosyal hayata sahip olan engelli gençlerin daha güçlü ilişkiler kurabildiği ve özgüvenlerinin arttığını da ortaya koyuyor. Okula giden, ücretli bir işte çalışan, bir dernek ya da spor kulübüne üye olup düzenli olarak faaliyetlerine katılan engellilerin “ev dışı” ilişkileri de daha fazla oluyor. Örneğin bir spor kulübüne gidip gelmeye başlamadan önce evden yıllarca hiç çıkmadığını söyleyen Adanalı 18 yaşındaki bir engelli genç, sporla birlikte sosyalleşmeye başladığını anlatıyor.




Spordan önce spordan sonra




Hareketliliğin önündeki engeller kalktıkça, eğitim düzeyi arttıkça, spor ve dernek faaliyetlerine katılım oldukça gençlerin sosyal sermayesi çift yönlü artıyor: Bir yandan gerçek yaşamda dahil oldukları sosyal ağlar içinde yer alan kişileri arkadaş listelerine ekliyorlar, diğer yandan da sanal dünyada tanıştıklarıyla gerçek hayatta yüz yüze buluşma imkânı bulabiliyorlar. Barış Erdoğan, “Son yıllarda spor yapmaya başlayan gençlerin tümü, bundan önceki hayatları ile şimdikini birbirinden açıkça ayırıyor” diyor. Aksi durumda arkadaş listesine eklenen ve zaman zaman internet ortamında sohbet edilen kişilerin sayısında artış olsa dahi, sanal dünyada kalan arkadaşlıklar gerçek dünyada karşılık bulmuyor.




Yrd. Doç. Dr. Esra Köten ve Yrd. Doç. Dr. Barış Erdoğan şu tespitte bulunuyor: “Gerçek dünyadaki engeller azaltılmadıkça veya kaldırılmadıkça bedensel engelli gençlerin sanal ve gerçek dünyada tam anlamıyla toplumsallaşmaları, toplumla bütünleşmeleri ve topluma dahil edilmeleri mümkün olamayacak.”


Herkese engelsiz bir hafta diliyorum...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.