Kararlılık!

Kendi işinizi kurmaya niyetlendiğiniz zaman başta egonuz olmak üzere; eşiniz, anneniz, babanız, arkadaşlarınız ve yakın çevrenizdeki birçok kişi çok sesli koro halinde eleştirilerine ve caydırıcı fikirleri sesli deklare etmeye başlayacaklar. Buna hazırlıklı olun.


Bunun birçok sebebi var. Sesleri kesmek için önce sebeplerini keşfetmelisiniz: Egonuz “Aman şimdi ne uğraşacağım” diyecektir. “Başarısız olacak belki de. Ağırına gidecek başarısızlık. Çeşitli savunma mekanizmaları geliştirecek. Değişecek. Gelişecek. Güçlenecek. Ne me lâzım yarın öbür gün bambaşka birine dönüşür filan sonra ben ne olacağım? En iyisi onu caydırmak!”


Egonuz sürekli “Ya yapamazsan? Ya tutmazsa? Hadi bugün bir müşteri ile anlaştın; ya devamı gelmezse? Ya ev sahibi bir yılın sonunda taşınmanı isterse? Ya su basarsa? Ya deprem olursa? Ya savaş çıkarsa?” gibi anlamlı anlamsız beyninizi yiyecektir. Ona karşı dikkatli olun. Çünkü bunca konuşan sesten sizi en fazla ikna etme ihtimali yüksek şahıs Egonuz. Bazen o sizin kendi düşünceniz mi yoksa egonuz mu anlamazsınız bile. Resmen oyun oynar, dalga geçer sizinle. Susturamazsanız bile onun ego olduğunu hatırlayın. “Aklımda!” deyin hemen; yenilmeyin bu ladeste.


Anneniz ve babanız farklı farklı sebeplerle karşı çıkacaklardır.


Anneniz, ana yüreği, evladının kurulu düzeni değişsin istemez. Daha fazla yorulacağınızdan endişe eder. Şimdiye dek tıkır tıkır işleyen maaşınızdan nasıl vazgeçeceğinizi aklı almaz, maddi olarak riske girin istemez. (ki haklı! Benimki tam anne kafası zaten! ;) Bir de komşu Mualla hanıma paşalar gibi devam eden işinizi bırakıp maceralara atıldığınızı nasıl söyleyeceğini bilmez. Konu komuşu, yengeler, görümceler uğraşmak istemez.


Babanız esnafsa, kurulu aile işini devam ettiriyorsa ya da yıllar önce memuriyeti bırakmış ve taşı toprağı altın deyip büyük şehre iş kurmak için göçmüşse, hiç şansınız yok onu asla ve asla ikna edemezsiniz!


Genelde anne ve babanızın önünde susmanızı salık veririm. Onlarla sohbet ortamına kararlı düşünce yapınızı kalkan edinerek girin ve görüşlerini saygıyla dinleyin. Savunmaya geçmeyin, iknaya çalışmayın. Yorulan, enerjisi düşen, morali bozulan hatta ve hatta Allah korusun vazgeçen siz olursunuz. Anne babayı ikna etmenin tek yolu kurduğunuz işinizde göstereceğiniz başarılardır. Bunun için de en az bir 3 yıl geçmesi lâzım. Size kolay gelsin


Eşiniz türlü sebeplerle koroya katılacaktır. En yegâne sebep maddi olarak yardım istemeniz olabilir. Ya da aile bütçesine olan katkınızın düşeceğinden endişe edecektir. Elbette haklı! Bu sebeple aile düzeninizi riske etmeyecek şekilde hareket etmeniz şart!


Yeni girişimcilere yazdığım destekleri biliyorsunuz. Bol bol araştırma yapın. Modelleri inceleyin. Eşinizi ikna etmeden bu işe girişmenizi önermem. Zira ben de “evdeki huzur zenginlik budur.” sloganına tüm kalbiyle inanan insanlardan biriyim. Hem yeni kurduğunuz işin stresi hem de evdeki huzursuzluk ve gerginlik çekilecek iş değil.


Bir de eşlerin (özellikle kocaların) temel endişesi “Bu kadın ayaklarının üzerinde duracak tamam da ben ne olacağım ulan?! Şam babası mıyım ben?! Asarım keserim heytt” şeklinde olabiliyor. İşte bu endişenin üzerine limon zeytinyağ döküp yiyin. Hatta üzerine yoğurt döküp cacık yapabilirsiniz. Kadınların elinin hamuru ile hiçbir yere dokunamadıkları günler çok geride kaldı! Sorry!


Ben çok ama çok şanslı bir kadın olarak eşi tarafından her daim desteklenmiş, hep bir adım ileri hedef gösterilmiş, başarılı yönleri tespit edilerek “hadi aşkım yakala” diye önüme hep frizbi atılmış biriyim. İnsan kaynakları kariyerinden, pazarlamaya geçişim, finans sektöründen medyaya adım atışım ve Melissima’ya uzanan tüm serüvenim eşimin motivasyonu ile olmuştur. Bir de şimdi utanmadan roman yazıyorum onun gazına gelip. Allah sonumuzu hayır etsin. (Bana hatırlatın; bir gün de size yazı serüvenimi, yaratıcı yazarlık atölyelerini anlatayım. Sevgili hocam,karizmatik yazar, muhteşem insan Mario Levi bu köşeye şiddetle kızıyor; zira yazı enerjimi burada harcıyorum diye. Veriyor da veriyor ödevleri.


Arkadaşlarınızın iç sesleri şöyle olacaktır “Ulan kızdaki cesarete bak! Hepimiz söyleniyorduk, hepimiz şikâyet ediyorduk, onun bizden ne farkı vardı da bu işlere cesaret etti, kolları sıvadı!”


Çok ama çok üzgünüm ama hayat böyle! Kardeş diyebileceğiniz kadar yakın dostlarınız hariç arkadaşlarınızın büyük bir çoğunluğu böyle iç seslerle yanınızda oturup, yüzünüze “Şekerim emin misin? Çok acele etmiyor musun sanki?” diyeceklerdir.


Onlarla mücadele etmenin tek yolu onları da heyecanınıza ortak etmektir. “Gel bana yardım et sana pay vereyim; ikinci şubeyi de seninle açalım; bana şunu şunu yap ben de sana jest olarak 1 yıl pasta yapayım, ağdanı bedava vereyim, saçını her ay farklı renge boyayayım, senin kurduğun işin web sitesini hediye olarak ben kurayım, bu sezon tüm t-shirtlerin benden” gibi vaadlerde bulunabilirsiniz mesela ;)


Sizi gerçekten desteklediğini bildiğiniz, siz anlatırken onların gözü ışıldayan, işiniz rast gitmediğinde destek olmak için çırpınan dostlarınızı ise iyi belleyin. Çünkü bu süreçte onların sıcacık eline çok ihtiyaç duyacaksınız. Onlar dalgalı denizlerde sizin dubanız olacak. Buna mücadele içinde onlara tutunup dinleneceksiniz.Telefonun ucunda dost seslerini duyacağınızı bilmek sizi çok rahatlatacak. Genellikle ilk müşteriniz onlar olacak. Yüzünüze gözünüze de bulaştırsanız onlar hep “harikasın!” diyecek.


Benim hayattaki en büyük zenginliğim işte yukarıdaki paragrafa sığan insanların içinde bulunduğu bir hazine sandığına sahip olmam. Beni destekleyen, her an yanımda olan o kadar değerli dostlarım oldu ki. Esra, Başak, Ebru, Gülçin, Yeşo, Nuro, Mero, Gülo ve ismini burada sayamayacağım birçok muhteşem kadın ve adam!


Benim yıldığım noktada onların çalıştığını bilirim. En sonunda beni tekrar ayağa kaldırmayı başarmıştır sevgileri ve bana olan inançları. Şükürler olsun!


Şimdi size kararlılıkla ilgili bir hikâye anlatacağım. Bu hikâyeye Napoleon Hill’in Düşün ve Zengin Ol isimli kitabında rastlamış ve çok etkilenmiştim; bakalım sizde de aynı etkiyi bırakacak mı.


R.U.Darby’nin amcası altına hücum günlerinde altın tutkusuna yakalanmış ve altın bulup zengin olmak için batıya gitmişti. Haftalar boyunca zor şartlarda çalıştıktan sonra parlayan bir maden cevheriyle ödüllendirilmişti. Cevheri yüzeye çıkarak bir makineye ihtiyacı vardı. Sessizce madeni kapatıp Maryland, Williamsburg’daki evine geri döndü. Akrabalarına komşularına bulduğu “maden filizinden” söz etti. Hepsi bir araya gelip makine için gerekli olan parayı topladılar ve makineyi oraya gönderdiler. Darby ve amcası işe koyulmak üzere geri döndü.


Madenden çıkarılan ilk vagon maden tasfiyehanesine gönderildi. Sonuç, Colorado’daki en zengin maden yatağından birine sahip olduklarını gösteriyordu! Çıkarılan birkaç vagon bütün borçları kapatacaktı. Sonra da büyük kârlar gelecekti.


Kazılar tüm hızıyla tekrar başladı. Darby ve amcasının ümitleri arttı. Canla başla çalışmaya devam ettiler. Sonra ansızın bir şey oldu! Hiç beklenmedik bir şey! Altın damarı ortadan kaybolmuştu! Gökkuşağının sonuna gelmişlerdi ve altın küpü orada değildi! Kazmaya devam ettiler, ümitsizce damarı yeniden bulmaya çalıştılar; ama hepsi boşunaydı!


Sonunda “vazgeçmeye” karar verdiler.


Makineyi birkaç yüz dolara hurdacıya sattılar, trene binip eve geri döndüler. Hurdacı, madene bakmak üzere bir maden mühendisi çağırdı ve biraz hesap yaptı. Mühendis projenin başarısız olduğunu, çünkü maden sahiplerinin “yanlış damarları” tanımadıkların söyledi. Hesaplamaları, altın dolu damarın, Darbylerin kazmayı “bıraktıkları” yerin sadece bir metre ötesinde olduğunu gösteriyordu!


Hurdacı işi ele aldı! Ve tam da mühendisin dediği gibi oldu! Altın orada bulundu!


Hurdacı madendeki cevherden milyonlarca dolar kazandı, çünkü vazgeçmeden önce bir uzmanın yardımını almayı düşünebilmişti. Uzmanın görüşü onun kararlılığına sonsuz kuvvet kattı! Ve BİNGO!


Bu hikâye umutsuz günlerimde bana hep moral vermiştir. Kazdım kazdım ve cevher bir metre ötemde; şu an bırakamam, dedirtmiştir bana!


“Başarı bir insanın hayatına girmeden önce insanın geçici yenilgiler ve belki de başarısızlıkla karşılaşacağı kesindir. Başarısızlık bir insanı ele geçirdiğinde en kolay ve en mantıklı yol vazgeçmek gibi görünür. Çoğu insanın yaptığı budur.” diyor Napoleon Hill.


Çok da doğru söylüyor! İşte biz o insanlardan biri olmayalım!


Kararlılık bizi yolumuzda koruyacak yegâne kalkan; onu elden bırakmayalım!


Bakın basketbol efsanesi Micheal Jordan ne diyor: “Basketbol hayatım boyunca yaklaşık 9000 şut kaçırdım. Neredeyse 300 maç kaybettim. 26 defa son şut denedim ve kaçırdım. Hayatımda defalarca kez denedim ve başarısız oldu. İşte bunun için bu kadar başarılıyım.”


Her hafta gözünüzü korkutacak, sizi ürkütecek, düşündürecek değilim ya bu hafta size gaz vermek için huzurunuza geldim; umarım görevimi lâyıkıyla yapmışımdır. Lütfen ama lütfen bir karara vardıysanız, o işi hakikaten de kuracaksanız kararlı olun.




Emin olun sadece kararlı olduğunuzda, Başarılı olacaksınız.


Aksi mümkün değil.


Kendinizi sevdiğiniz, kendinize bayıldığınız, kendinizden emin olduğunuz, aynada kendinize göz kırptığınız günler dilerim.


Sevgiyle, dostlukla


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.