Gökçe Kılınçer kendini Londra Metropolitan Üniversitesi’nden kazandığı bursla Londra’da buldu. Birçok farklı müzik tınısını barındıran bir şehirde yaşamanın etkisiyle profesyonel anlamda müzikle ilgilenmeye başladı. O gün bugündür müzik tutkusu hayatından hiç eksik olmadı. Kuzeydoğu Londra’da yardımsever bir müzik yapım ve ses kayıt stüdyosu olan Hicaz’ın kurucularından biri olan Kılınçer’le konuştuk.


Hayatınızda kaç yaşanızdan beri müzik var?

Müziğe geç başlayanlar orkestrasındanım. Duygularımı aktarmak için kullanacağım yolu müzik olarak seçtim. Müziksiz hayat büyük hata olurdu, cehennem gibi bir şey...


Yaptığınız müziği nasıl tarif edersiniz?

Eski okul ama bugünde yaşayan, bugünün teknik bilgisiyle eskiyi birleştiren bir müzik. Kimi zaman karanlık, kimi zaman umut vaat edici. Mevsimlik değil. Yaşadığım yerden de kaynaklı. Yapısal olarak evrensel sularda dolanan...


Kendinize örnek aldığınız bir müzisyen var mı?

Bob Dylan, Elvis Presley, Neşet Ertaş, Orhan Gencebay, Bob Marley, James Brown, Tracy Chapman örnek aldıklarımdan.


İlham en çok nerede ve nasıl geliyor?

Hayatın ta kendisinden, kendi deneyimlerimden yahut yer yer gözlerimden beslenirim. İlham her yerde gelir, ona açık olunca. Bana genelde stüdyoda olduğum için orada geliyor. O, bana gelmezse de ben onu bana getirmenin yollarını bilirim.


Söylemekten en çok keyif aldığınız şarkı hangisi?

O kadar çok ki... En çok hangi şarkı bilmiyorum ama sabahları “Koklamaya kıyamam, benim güzel manolyam”ı söylerim.


Arabanızda, evinizde kimleri dinlersiniz?

İlla güne Zeki Müren’le başlarım, akşama doğru James Brown, gece de Bob Marley dinlerim.


Londra’da yaşamanın en güzel ve zor yanları neler?

En güzel yanı, demokratik bir ülkede yaşamak ve çok kültürlülük hali. Bu, müzik oldukça işime yarıyor. Her türü icra eden, o türün özünü oluşturan... Kopyası ya da kopya edilmeye çalışılmış hali değil. Mesela Reggea’yi bir Jamaikalıdan, Afrobeat’i Fela Kuti’nin öğrencisinden, Brit Pop’u buranın yerlisinden dinlemek eşsiz... Zor yanı hava kötü, bana hiç yaramıyor. Memleketimi, bize has şeyleri özlüyorum. Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Eminim ki aşılacaktır. Ama yalnız Türkiye değil, tüm dünyada bir tuhaflık var sanki?


Sahnedeyken dışsal etkenler performansınızı etkiler mi?

Her şeyden öte ses sistemi ve ses mühendisi etkiler performansımı. Ses mühendisleri sizi vezir de eder rezil de.


Gökçe Kılınçer, 14 Şubat’ta Performance Hall Ankara’da, 15 Şubat’ta Kadıköy Sahne’de, 18 Şubat’ta Volume Alsancak İzmir’de, 14 Mart’da Babylon Bomonti İstanbul’da...



Röportaj: Sema Ereren

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.