Bu aralar mide operasyonuyla zayıflamak gündemde. Ancak bu operasyonun dikkat edilmesi gereken pek çok tarafı var. Seda Saydam da bu yöntemle 70 kilo verdi. Saydam, obeziteyle mücadelesini anlattığı ‘İçimdeki Seda’ adlı kitabında ameliyattan sonraki yaşamını ayrıntılarıyla anlatıyor. Ancak daha fazlasını HT Cumartesi’ye anlattı.


Seda Saydam kitabının ilk cümlelerinde, prematüre doğmuş bir bebek olarak anne babasının iş seyahatleri dolayısıyla sürekli yalnız kaldığından, onlardan uzak olmanın verdiği psikolojiyle de yeme isteği duyduğundan bahsediyor. İlkokul beşinci sınıfta ilk kez diyetisyenle tanışıyor. Ondan sonraki hayatı kilo alıp vermekle geçiyor. O zamanlar, “Yeme” ya da “Az ye Seda” ikazlarının bilinçaltını olumsuz etkilediğinden habersiz. Bir dönem ailesinin tüm derdi onun kiloları olunca ve olay mutfağın kapısına kilit vurulmaya kadar varınca, ‘yemek’ farkında olmadan onun kahramanı oluyor. Ortaokulda 93 kiloya kadar ulaşıyor. Obez kategorisine girdiğini farkediyor. Üniversite yıllarında dişiliğini hissettiren en önemli duygu aşk olsa da kiloları nedeniyle platonik olarak yaşamaya mecbur kalıyor. Eğitim için gittiği İtalya’da arkadaşlarına tarhana çorbası, hünkâr beğendi ve erişte yapmayı da ihmal etmiyor. Floransa’daki çok ünlü bir moda okulunda eğitim alırken bir flörtü de oluyor Saydam’ın... Hatta “Sensiz bir Floransa pastasız bir İtalya gibi” dendiğinde İtalya’da da bir iz bıraktığına ikna oluyor! 3 yıllık eğitim sonunda kilosu 3 hanelilere erişiyor. Amerika’da büyük beden kıyafetlerle ilgili bir iş kurmak isterken babası, şirketlerinin kriz yaşadığını ve acilen Bursa’daki fabrikaya gelmesi gerektiğini söylediğindeyse apar topar Türkiye’ye geri dönüyor. Koleksiyon sorumlusu olarak göreve başladığında tartı 140’ı gösteriyor. Saydam, kendini sektöre hiç uygun görmüyor. Ve bir gün çorabını giyememesi miladı oluyor. 2011’de yaptırdığı gastrit by-pass ameliyatıyla 5 yılda 140 kilodan 70 kiloya iniyor. Saydam, bu dönemde yaşadıklarını, yemeğin onun için ne ifade ettiğini, duygularını, kilolu bir insanın neler yaşayabileceğini ‘İçimdeki Seda’ kitabında anlattıyor. Kitabın gelirini Şile’de kurulacak olan Diyabet Yaşam Köyü’ne bağışlayacak. Saydam ile kitabını ve yeni hayatını konuştuk.


İnsanın istediğinde başaramayacağı bir şey yok galiba değil mi?

Çok doğru. Beynen, ruhen inanıp hazır olduklarında yanlarında da onlara inananlar olduktan sonra başarılamayacak hiçbir şey yok.


Peki sizin hikâyenize dönelim, karar verme gününüze...

140 kiloya kadar çıkmıştım. Bir gün iş yerimde önemli bir sunumum vardı. Çorabımı giyemedim ve destek almak zorunda kaldım. Sunuma gittiğim anda uzun müddet nefesimi toparlayamadığım için istediğim başarıyı da sağlayamadım. O gün benim için milat oldu. Ciddi araştırmalara giriştim. Amerika ile 3.5 ay yazıştım. Hastaneden 10 yıllık genel raporlarım, taramalar, uyku apnemin olup olmadığı, psikolojik heyet raporu gibi 100 soruluk test ile ailemin genetik geçmişine kadar her şey araştırıldı. Doktorum Ahmet Bey’i bulup hemen randevu aldım. Ona bir sürü soru soru yönelttim, ilk sorum ‘Anne olabilecek miyim?’di. Onun desteğiyle bu süreci yavaş ama emin adımlarla bugüne getirdik.


Artık yepyeni bir hayatınız var...

Evet, bu fiziksel bir değişim kararı olsa da hayatımı sil baştan, yeniden yarattım. “Sen artık bu kiloya düşeceksin” dediğinde ağlayarak arkadaşımı aradım. O günler hayal gibiydi. Korku, heyecan ve kendimi yeniden keşfetme dönemiydi. “Seda ne yemeyi sever?”, “Ne giymeyi sever?” diye düşünmeye başladım. Hayatım diyetlerle geçtiği için yemek bazen benim için hırs oldu. Her duyguyu bir şekilde yemeye bağladığım için tat duygusu yoktu. Kilo verdikten sonra gustom gelişti. Sonra bacak bacak üstüne attım. Bunlar büyük mutluluktu.





İnsan kendini neden sabote eder?

Kilo almaya bir oyunla başladım. Daha sonra kilo benim arkadaşım, sırdaşım, gece dertleştiğim, içimde büyüttüğüm bir kişi haline geldi. Hayatımdaki birçok eksikliği dolduran benimle yürüyen bir canlıydı. Ondan ayrılmak bende sanki korumasız kalacakmışım gibi bir histi. Her şeyi ona yüklüyordum, bir suçlu vardı hayatımda. Bundan güzel bir şey olabilir mi?


Kilo vermek isteyenlere neler tavsiye edersiniz?

Kilo vermek isteyenlerden ziyade onların yanında olacak kişilere bir şeyler söylemek istiyorum; onlara destek versinler. Aile sofrasında birlikte aynı tencere yemeklerinden yesinler ki zayıflamak isteyen kişi yediği yiyeceklerin yenebilir olduğunu anlasın. Esasında bunu bir savaş gibi görmemek lazım. Aileleri beraber yol almalı.


Sürekli diyet yapan kişilere neler söylemek istersiniz?

Diyet kişiye özel olmalı. Herkesin vücudunun ne istediğini kendi vücudu bilir. Ne olursa olsun profesyonel destek önemli. Kafamıza göre adım atmamak gerekiyor. Herkes bana “Ne zaman durmak lazım?” diye soruyor. Açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, aynanın karşısına çıplak durduğunuzda kendinizi iyi hissediyorsanız ulaşmak istediğiniz kilo odur.


Peki kilo verdikten sonra aşk geldi mi?

Aşk geldi ama o gerçek aşk mıydı bilmiyorum? Daha gerçek aşkı yakaladığımı söyleyemem. Galiba hâlâ kendimle flörtleşiyorum.


Ameliyatsız zayıflamak mümkün değil miydi ameliyata karar verdiniz?

Ben çocukluğumdan beri obezite hastalığıyla mücadele eden biri olarak sayısız diyet denedim. Bu diyetlerin pek coğundan daha fazlakilo alarak çıktım. Zihnen, ruhen ve bedenen değişime hazır olduğumda yaptığım araştırmalar karşıma doktorumu çıkardı. Böylece gastirit by-pass ameliyatının benim için en uygun çözüm olacağına karar vererek harekete geçtik. Obezite bir sağlık problemi dolayısıyla ameliyatın gerekliliğine ve kişinin bu ameliyat için uygunluğuna işin uzmanı karar vermeli. Sonrasında uzman bir doktorun gözetiminde olunması da şart.





‘Tıpkı bir bebek gibi püreyle beslendim’

Ameliyattan sonra nasıl beslenmeye başladınız?

Önce sıvı, blender’dan geçirilip püre yapılmış gıdalarla başladım. Sonra adım adım katı yiyeceklere geçtim, her ay yeni bir besin denedim. Mesela önce balık, sonra hindi yedim. Tıpkı bir bebek gibi! Bu arada her yeni besini denerken sanki ilk defa tadıyormuşcasına heyecanlandığımı söyleyebilirim. Artık benim için bu heyecan, büyük bir motivasyon olmuştu. Yiyeceklerin gerçek tadlarını hissedebiliyor ve artık doymak nedir biliyordum. Küçük porsiyonlarla da doyulabileceğini öğrendim.


Spor yapmaya izin var mıydı?

Spora da özel spor hocamla, kendimi yormadan küçük yürüyüşlerle başladım, bedenimi keşfettim. Sonra abartmamak şartıyla, tempoyu artırarak kontrollü şekilde sporuma devam ettim. Yoga ve meditasyonun bu süreçte çok iyi geldiğini de söylemeliyim.


Röportaj: Ekin Türkantos


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.