Eşiniz Angelina Jolie geçen hafta HT Cumartesi’de yayınlanan röportajımızda, “Bu film Brad için bir armağandı. 70’leri çok sever” dedi. 70’ler Roland’ı ne şekilde etkiledi?

Emin değilim. Ama sanırım Angie’nin o dönemi seçmesinde benim etkim olmuştur. 70’leri çok sevdiğimi biliyor. Modern bir film değil bu, öyle sayılamayacak kadar sıra dışı bir durumu anlatıyor, bu yüzden çalışırken deneysel takılmamıza da olanak verdi.


Roland, yani canlandırdığınız karakter neler yaşıyor?

Evliliği için mücadele ediyor. Hayatının bir sonraki döneminde neler yaşayacağını çözmeye ve sevgisini kurtarmaya çalışıyor. Herkesin yaşayabileceği türden sıradanlıklara ve hayatı boyunca yaşadığı o kaçınılmaz kedere karşı çıkıyor. Tehlikeyi savuşturmayı deniyor.

Filmde çiftle daha ilk karşılaşmamızda bir kavşakta olduklarını ve farklı şekillerde acı çektiklerini anlıyoruz. Roland acısıyla nasıl başa çıkıyor?

Herkes kederle farklı şekilde başa çıkar. Ama biri yüzeyde daha büyük bir acı çekiyorsa bu diğer kişiye kendi acısını keşfetmesi için yeterince zaman vermez. Örneğin bir ilişkide biri bir şeye kızmışsa diğeri genelde denge görevini görür. Vanessa’nın acısı öyle derin ki ne kendi ne de Roland bu derin acıyı anlayabiliyor.


Roland’a paha biçilmez öğütler veren barmen Michael gibi karakterler hikâyeye bu anda giriyor...

Yaşlı barmen karakteri, kederi hayatın bir parçası olarak kabullenme bilgeliğine sahip. Biliyorsunuz Angie farklı farklı çiftleri yazdı. Bizim çiftimiz, sonraki aşamanın ne olduğunu bilmiyor. Filmde gelecekleri açık ve heyecan verici olan yeni evli bir çift de var; balayındalar... Ama aynı zamanda karılarını kaybetmiş iki erkek de var. Onlar kederlerini kabul edebilecek hayat tecrübesine sahipler.


Yeni evliler Lea ve François ile tanışmak Vanessa ve Roland’ı nasıl etkiliyor? Eşiniz Angelina etkilediğini söylüyor hatta “Brad’le benim canlandırdığım karakterlerin kaybettiği her şeye ayna tutuyorlar” diyor.

Bence bu karşılaşma Roland’ı Vanessa’ya oranla daha az etkiliyor. Vanessa’ya artık sahip olamayacağı bir şeyi hatırlatıyor. Bu da başa çıkmayı mutlaka öğrenmesi gereken bir şey.

Genç çifti canlandıran Fransız oyuncular Mélanie Laurent ile Melvil Poupaud rolün hakkını verebildi mi sizce?

İkisi de kesinlikle çok hoş! Angie’nin, bu çifti ele alma biçiminden çok etkilendim. Yüzeysel de durabilirlerdi... Angie filmdeki tüm çiftlere gerçek bir ağırlık kazandırdı ve ister kısa ister uzun olsun bir geçmişe sahip olmalarını sağladı. Böylece ben de hepsine inandım. Bunda oyuncuların performansı da etkili hiç şüphesiz.


Barmen ile bu küçük otelin sahibini Niels Arestrup ve Richard Bohringer gibi iki efsane oyuncu canlandırdığı için şanslıydınız...

Evet, sinemanın krallarıyla çalıştığımızı hissettik. İkisi de sanatlarıyla ilgili büyük bir kavrayışa sahip, aynı zamanda inanılmaz sert ve çok güzel oyuncular. Niels, birlikte çalışılması müthiş bir adam ve çok nadir gördüğüm bir yoğunluğa, güzelliğe sahip. Richard’ın da gözlerinden apaçık fışkıran bir sıcaklığı ve inandırıcılığı var.


‘Tüm ağır işleri Angie yaptı’



Yapımcı olmaktan keyif aldınız mı, nasıl bir deneyimdi sizin için?

Yapımcılıktan çok keyif aldım, çünkü yanımda hemen hemen her şeyi halleden Angie vardı, tüm ağır işleri o yaptı.


Hayat gibi filmde de mizah var. Bu da dramı dengelemeye yardım ediyor ve daha gerçekçi kılıyor.

Yine söyleyeceğim: “İşte bu benim karım!” Filmin kurgusunu da yapması, gerçekten dengeleyici bir hareketti. Açıkçası muhteşem bir iş çıkardığını düşünüyorum.

‘Yaşlandıkça Angie’nin benim için ne kadar önemli olduğunu anlıyorum’



“Bay ve Bayan Smith”ten 10 yıl sonra tekrar karınızın karşısında çalışmak sizin için nasıldı?

Gerçekten çok doğaldı. Geçmişe dönersek birlikte yaptığımız işi çok seviyorum. Yaşlandıkça Angie’nin benim için ne kadar önemli olduğunu fark ediyorum ve geçmişimizi korumaya, geleceği bunun üzerine inşa etmeye çalışıyorum. Aslında zor olmadı, çünkü sete gittiğimizde zaten otomatik olarak birbirimizle bağ kurabiliyoruz. Ne de olsa o benim karım...


Hadi biraz karınızı çekiştirelim. O sizin için “Brad’i oyuncu olarak her zaman çok sevmişimdir, rollerine yaklaşımı her zaman çok ilginç geliyor” demişti. Siz onu yönetmen olarak nasıl buldunuz?

Angie gerçekten kararlı biri, inanılmaz içgüdüleri var. Bu film, işlemesi zor filmlerden. İçinde izleyicileri heyecanlandıracak patlamalar, araba takipleri yok. Bu yüzden her şey çok ince bir çizgide ilerliyor. Ben çok iyi yönetmenlerle çalıştım ve sonuçta oyuncu olarak ihtiyacım olan tek şey, iyi ellerde olduğumu bilmek. Karımda bunun olduğunu biliyorum, gerçekten öyle hissettim.

“Hayatın Kıyısında” güç algılanan bir film, zaten eleştiriler de bu yönde oldu. İkiniz de böyle bir film yapmamıştınız daha önce...

Bu doğru. Çünkü çok Avrupai bir ritmi var.

Bir bölümünü de Fransa’da çektiniz! Hatta Fransızca ders aldınız...

Ben hep Fransızca konuşmak istemişimdir. Belki de bu yüzden bu konuda benden daha iyi olan Angie, dile daha fazla odaklanmamı sağlamak için o replikleri yazdı.

Malta’daki Gozo Adası’nda film çekme deneyimi nasıldı?

Oldukça sıra dışıydı. Bu güzel koyda çalışmamıza izin verdiği için Malta Hükümeti’ne teşekkür ederim. Yerli halk da bize karşı çok nazikti!


Sonuç güzel. Jolie’nin doğal ışık kullanımını beğendiği ve “duygusal” olarak nitelediği görüntü yönetmeni Christian Berger işinizi nasıl kolaylaştırdı?

Christian olağanüstü bir keşifti. Onunla daha önce çalışmamıştım ve ışıklandırma sisteminin eşsiz olduğunu kabul etmem gerek. Mekânı ışıklarla doldurmuyor, her şeye uzaktan bakmayı tercih ediyor. Onun sayesinde gündüzün ve güneşin batışının güzelliğini hissettim.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.