* Çiftler size en çok hangi problemlerden dolayı geliyorlar?


Birçok çift, problemin genelde para, seks, zaman, dağınıklık ya da çocuklar olduğundan bahseder. Ancak biz yani terapide PACT yaklaşımını kullananlar, bunların yerine, duygusal hallerin karşılıklı düzenlenmesini ilgilendiren sorunları ve partnerler arasındaki adalet, haklılık ve hassasiyet konuları ile ilgileniriz.


* Birbirlerine çok aşık olarak evlenmiş çiftlerin zamanla bunu yitirdiğine ve evliliklerini mecburiyetten devam ettirdiklerine şahit oluyoruz. Bu nasıl oluyor?


Bu durumun sebebi, kısmen, insan beyninin, aşk ilişkilerimiz de dâhil olmak üzere, tüm yeni deneyimleri otomatikleştirmeye yönelik olan doğal eğilimi. Bu yeni deneyimleri otomatikleştirme süreci, ciddi ölçüde belleğe ve aşırı yakınlık algısına bağlıdır. Farkındalığı olmayan partnerler, karşısındakine yeterince dikkat etmeyi ihmal eder. Dikkat ve mevcudiyet eksikliği (burada ve bu zamanda olamamak), can sıkıntısına, etkileşim esnasında yapılan hataların ve birbirlerinin niyetlerini değerlendirirken yaptıkları yanlışların artışına yol açar. Ve partnerler, birbirlerini ve kendilerini, gerçekte olduğundan daha iyi tanıdıklarını düşünürler.


* Evlilik aşkı öldürüyor mu?


Hayır. Aşkı öldüren, ayrıntılara dikkat etmemek, mevcudiyet yetersizliği ve güvensiz bağlanmadır. Güvensiz bağlanma, adaletsizlik, haksızlık ve partnerin ihtiyaçlarına karşı duyarsızlık üzerine temellenen (ve çoğunlukla çocukluktan gelen) değerlerin ve yaklaşımların birleşimini ifade eder. Evlilikle gelen bağlılık akdi başka bir insana güvenildiğinde yaşanan pozitif ve negatif deneyimlerin bulunduğu erken çocukluk belleğini tetikler. Güvensiz bireyler, önemli kişiler içeren eski deneyimleri yüzünden, terk edilmekten ve yutulmaktan korkarlar.


* Mutsuz (tatmin edici olmayan) bir ilişkide yaşamak insanın ruh haline nasıl etki ediyor?

Bir insan, başka bir insana bağlı olmak zorundadır, bunu biliyoruz. Yakın ilişkileri olmayan insanlar, daha erken ölürler, zihinsel ve fiziksel hastalıklara daha yatkındırlar ve diğer insanlar kadar mutlu olmazlar. İlişkileri güvensiz olan kişiler de benzer sorunları yaşar. Aşk ilişkileri, daima, bir tür bağımlılık getirdiğinden güven eksikliği, kardiyovasküler, metabolik, otoimmün ve inflamatuvar sistemleri etkileyen kronik stres sendromlarına sebep olabilir. Kişilerarası süreli stres, beynin ve vücudun yıpranmasına ve aşınmasına, depresif ve kaygı verici semptomların artışına yol açar.

* Partnerimizde ne arıyoruz ve bulamıyoruz?

Hayatta kalmak ve gelişebilmek adına, nihayetinde güvenli işlevli ilişkilere ihtiyacımız var. Güvenli işlevli ilişkiler, gerçek anlamda iki taraflıdır ve adalet, doğruluk ve hassasiyet prensiplerini temel alır. Güvenli ilişkideki partnerler, ilişkilerini ya da birbirlerini asla tehdit etmezler. Hem toplum içerisinde hem de baş başa iken birbirlerini korurlar, birbirlerine karşı tamamen açıktırlar (aralarında sır yoktur), her şeyde ilk olarak birbirlerini haberdar eder ve birbirlerini tam anlamıyla tanırlar.

* İlişkideki davranış tarzımızın çocukken gördüğümüz ebeveynlik yaklaşımıyla bir alakası var mı? Nasıl bir alaka?

Bizim için önemli olan insanlara doğru ilerleyişimiz ya da onlardan uzağa doğru gidişimiz, ciddi ölçüde en eski ilişkilerimizin etkisi altındadır. Eski ilişkilerimizi güvenli bir şekilde yaşamış olmak, gelecekte, insanlara güvenirken rahat hissedip hissetmeyeceğimizi belirler. Güvensizsek, reddedilmekten, terk edilmekten ya da cezalandırılmaktan aşırı derecede korkabilir; ya da kullanılma, sömürülme, ihlal edilme ya da saldırıya uğrama korkusu yaşayabiliriz.

* Anne- baba arasındaki ilişkinin çocukları üzerinde etkisi var mı, nasıl bir etki?

Çocukların, ebeveynlerini sevgi dolu ve mutlu görme gereksinimleri, kabul görmüş bir gerçektir. Çift, evin çatısını, yöneticileri, kral ve kraliçeyi temsil eder. (söz konusu çocuklar olduğunda) Partnerler, birbirlerine yeterince değer veriyorlarsa eğer, o zaman çocukları, çocuk olmada daha özgür olurlar. Yapılan araştırmalar, ebeveynlerinin aşağılayıcı ve saldırgan etkileşimlerine maruz kalan çocukların, daha fazla otoimmün sorunlar yaşadıklarını ve ömürlerinin yaklaşık 4 yıl kadar kısalabildiğini gösteriyor. Partnerler, daha güvenli işlevli hale gelir gelmez, çocukları daha güvenle davranmaya eğilimli oluyor.

* Kitabınızda "relationship first" (ilişkinin önceliği) yaklaşımından dem vuruyorsunuz. Bu ne demek?

Güvenli ilişkide partnerler, ilişkilerine öncelik tanırlar. Güvenlik ve emniyet sistemini korumaya olan bağlılıkları, önceliklerinin başında gelir. İşbirlikçidirler ve gerçek anlamda iki taraflı olarak düşünürler. Kimsenin kaybetmeyeceği şekilde uzlaşarak, kazancın çift taraflı olduğu durumlar yaratabilirler. Birbirlerini, bir ‘siper’ de iki kişi olarak görürler. Yani, birbirlerinin arkalarını kollarlar, sadakatleri karşılıklıdır. Bunu, alternatifin her ikisi için de kötü olduğunu bildiklerinden yaparlar. Başka bir deyişle, ilişkiye öncelik tanımak, her iki partnerin de verdiği bir karardır; çünkü böyle yapmak, ikisinin de yararınadır. İlişkiye öncelik tanıma prensibi, kişiliğe, ruh haline ve davranışları etkileyebilecek diğer koşullara üstün gelir.

* Mutlu beraberliklerin bir sırrı var mı?

Evet. Aşk ilişkilerinde partnerler, birbirlerine hizmet etmeye karşılıklı olarak karar verirler. Güvenli işlevli partnerler, (kendilerine değil) birbirlerine özen göstermenin ve birbirlerini idare edebilmenin mutluluğun anahtarı olduğunu bilirler. Partnerler olarak, birbirimizin her şeyinden – geçmiş acılardan, özsaygıdan ve esenlikten – sorumlu (biz yapmamış olsak da) hale geliriz. Partnerler olarak, karşımızdakini yükümüz olarak kabullenir, birbirimizden büyük taleplerde bulunmakta özgür hissederiz.


mutlu ilişkinin reçetesi


Damla Çeliktaban

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.