Kendi mutfağında 3 aydır yemek yapan Türkü Turan’la yemekteydik. Turan’ın söyleyecekleriyse yemek ve dostlukla sınırlı değildi... Kadına şiddet ve Türk sinemasının geleceğiyle ilgili de mühim şeyler anlattı...


O genç renklerle böyle sevimli durduğuna bakmayın, sert ve güçlü bir oyuncu Türkü Turan. Genç yaşta, sert rüzgârların estiği bir dünyada yaşıyor ama kararlarını kendi veriyor, kurallarını koyuyor. “Önceliğim iyi bir oyuncu olmak, para kazanmak değil” diyen Turan, pek tutmadığı konuların anlatıldığı dizilerde başrol oynamak yerine, alternatif sinema filmlerini tercih ediyor.


Annem dizisinde Pınar karakteriyle ekranlarla tanıştı. Ardından birçok sinema filmi geldi: Kosmos, Toprağın Çocukları,Musallat 2, Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi... Televizyon izleyicisiyse onu en son Öyle Bir geçer Zaman ki’de yüzü yanık Nihal olarak izledi. Şimdi de Şubat dizisinde bir erkek olarak karşımızda...


Şu an birlikte oluduğunuz biri var değil mi? Nasıl bir âşıksınız?

Evet; iyiyimdir herhalde. Âşık olunca daha enerjik olurum, daha çok çalışmak isterim.


Yemek yapıyor musunuz ona?

Bütün yemekler ona! Yemek yapmayı onun için öğrendim zaten. Çok dışarı çıkmam, evde yemek yapayım, birlikte eğlenelim isterim.


Nasıl eğleniyorsunuz?

Yazı yazmayı, film izlemeyi seviyorum,

Ne yazıyorsunuz?

Bitiremediğim bir senaryom var. Güzel bir konu yakaladım. Karakterin babasıyla ilişkisi biraz bana benziyor ama bambaşka bir olay örgüsü içinde.

“İyi yazar kendi hikâyesini en son yazar” denir. Biraz kolaya mı kaçıyorsunuz?

Evet, aslında kolaya kaçtığım oluyor. Hikâyeyi kurdum, olayları yazdım ama karakter yaratmakta zorlandım. En yakından bildiğim baba-kız ilişkisi de benimkiydi. Gerçek olduğundan emin olduğumu yazdım. Babam 3.5 yıl önce vefat etti. Ancak çok üzülmek yerine, onun etrafımda olduğunu düşünerek ya da o varmış gibi davranarak yaşıyorum. Öyle olduğunda üzmüyor bu beni, kendime kattım devam ediyorum.

Senaryoyu siz çekmezseniz kim çekecek?

Onur Ünlü çeksin isterim ama başkasının hikâyesini çektiğini görmedim. Tam ona göre bir şey çünkü hafif fantastik ve kara komedi tarafı var.


Rakıyla da aranız iyi galiba?

İyidir.


Kadınlar da içiyor artık?

Eskisinden çok fazla, sofra kültürü daha ön planda artık. Bazı kültürlerimiz yok olurken rakı sofrası şu ara revaçta...

Var mı öyle meşhur sofralarınız?

3 ay önce kendi evime çıktım ve yemek yapmaya başladım. Mutfağımı çok sevdiğim için meze ve yemek yapıyorum; çok da keyif alıyorum.

Sadece kendinize mi yapıyorsunuz?

Tabii ki arkadaşlarıma da yapıyorum. “Hiç beklemiyorduk ama çok başarılısın” diyorlar.


En iyi ne yaparsınız?

Haydari ve kısırı çok iyi yaparım, yemek olarak da domatesli pilav.


Kısır mühim..

Gurmelere özel kısır yapılır, o kadar iddialıyım!

Sofranıza davet edeceğiniz dostlarınız var, bu zamanda böyle dostlar edinmek zordur.

Zor tabii, üç arkadaşım kaldı.


Bir yerde kontenjan doluyor mu?

Bu devirde, belki bizim yaş grubunda bir sıkıntı var. Aldatmalar, sahtekârlıklar, dedikodular...

Yeni insanlarla nasıl tanışıyorsunuz peki?

İyi kalp ışığı varsa ne yapıp edip hayatıma alıyorum. “Seni çok sevdim, arkadaş olmak istiyorum” diyorum.

Yanlış anlaşılmaktan korkmuyor musunuz?

Yoo... Bunu yanlış anlamayacak insanları buluyorum zaten.

"Seyirciyi de yetiştirmek lazım"

Şubat’ta oynuyorsunuz ama gönül sinemada sanki...

Güzel bir sinema filmi isterim.


Hareketli görünüyor sinema; niye olmasın?

Geçen seneye nazaran yavaşladı. Sıkıntılı bir döneme girdik. Zaten 10 yılda bir Türk sineması krize girer. Duraklamanın sebebi, sinema salonlarının deneysel ve bağımsız filmlere salon vermemesi. Kendi cebinden film çeken yönetmenler son paralarını geri alamamaktan korkuyor.


Bu ticari bir faaliyet, sinema salonları seyredilmeyecek filmlere yer vermeyebilir...

Bu bakış açısıyla Nuri Bige Ceylan film çekemez, sadece Recep İvedik izleriz.


Siz ne izliyorsunuz?

Gün gün değişiyor. Bir gün aydınlık, rengarenk, pozitif bir romantik komedi istiyorum, ki kafamı yormasın. Sonra kendimi o kadar iyi hissediyorum ki “Sağlam bir festival filmi izleyebilirim” diyorum.

Kohen Kardeşler gibi yönetmenlerimiz olmayacak mı?

Bir Onur Ünlü’müz var işte... Absürt komedi yapan Taylan Biraderler var, Vavien’i çektiler... Onur Ünlü yapmaya çalışıyor. Leyla ile Mecnun’da bir absürd komedi kafası oluşturmaya çalıştı. Önce anlamadı insanlar, artık izliyoruz. Ancak önce onun yaptığı gibi seyirciyi yetiştirmek lazım.

Sizin hayaliniz nedir?

Fatih Akın’la çalışmayı istiyorum. Kendini yenileyen ve farklı şeyler yapan biri olduğu için... Onun dışında Reha Erdem'le çalışmayı çok isterim. Zor ama garip ve zorlayıcı rolleri seviyorum. Şimdi bir erkeği oynuyorum; daha önce hayaleti ve bir Şaman’ı oynadım. Musallat’ta da cinli bir kızdım...

Her oyuncu böyle söyler ama çoğu hep aynı rolleri oynayıp duruyor. Siz nasıl bu rolleri buluyorsunuz da diğerleri bulamıyor?

Onlar beni buluyor. İlk filmimi Reha Erdem’le yapmamın büyük avantajı var. “Erdem bu kızla çalıştıysa bir bildiği vardır” deyip başka yönetmenler de merak ediyor. Oyunculuğa da Kosmos’la karar verdim. İlk filminde şaman ve kuş olabilen birini görünce, “Bu kızdan her şey olur” demişlerdir herhalde. Bana da romantik komedi filmleri, berdel hikâyeleri geliyor ama kabul etmiyorum. Üstelik çok daha iyi kazanabilirim ama tercihim başka.


Niye o tür projeleri tercih etmiyorsunuz? Berdel oynayan çok var diye mi?

Önceliğim daha iyi bir oyuncu olmak, daha çok para kazanmak değil. Zaten geçinecek kadar kazanıyorum. Hikâyenin, rolün ilginç olması ve üstüne bir şey koyabilmek lazım. Dümdüz bir rolün neyini oynayacaksınız ki? Senaristler de “Aman lafımı değiştirme” diye kriz geçiriyor, sanki bir şey yazabiliyorlarmış gibi.


Oyunculara ne kadar inisiyatif veriliyor?

Bu tamamen senariste ve özgüvenine bağlı. Şimdi oynadığım Şubat dizisinde, laf ağzıma oturmadığı zaman hikâyeyi bozmayacak şekilde önerilerimi sunuyorum. Böylesi daha doğal oluyor. Musallat’ta da Alper Mestçi’yle böyle “Çok iyi fikir, çekelim kurguda bakarız” dediği çok sahne oldu. O sahneleri daha sonra filme de koydu.


Yönetmene bunu söylemek cesaret ister ama!

Bir yönetmene bunu önerebilecek kapasitede biri değilim ama bu tamamen birbirine inanmakla ilgili... Oyuncu sahiplenirse daha iyi iş çıkıyor.


Eski yönetmenlerden yetişemediğiniz için üzüldüğünüz var mı?

Yavuz Turgul’un eski dönemlerine yetişemediğime üzülüyorum.


Neden eski dönemi?

Eski filmleri daha çok keyif veriyor bana ama şimdi de çok isterim tabii. Metin Ersan, Atıf Yılmaz ve Ertem Eğilmez’in kamerasının önüne geçmeyi de çok isterdim.


70 milyona diziyle grup terapisi

Türkiye’nin dizilere de konu olan kocaman bir erkek problemi var.

Evet ama bu problemi, 40 ünlünün -ki ben de yaptım- yüzlerine darp makyajı yapıp fotoğraflarını çekmekle çözemeyiz. Tamamen iyi niyetle yapıyoruz ama bu dayağı estetikleştirmektir yahu. Kirpiklerinde rimelle bu kadınlar güzel görünüyor çünkü. Korkunç! Ben de geçen yıl çektirdim böyle fotoğraflar ve kötü hissettim kendimi; genç olunca kafa sonradan basıyor. Photoshop ve plastik makyajı keşfettik ya! Bir de erkeklere sutyen, jartiyer giydiriyorlar... Allah aşkına, kadın olmayı anlamak sutyen giymek mi?


Peki nasıl çözülür bu erkek problemi?

Cinselliğimizi bu kadar bastırdığımız sürece çözülmez. Erkeklerin iki türlü iktidar sorunu var; biri cinsel diğeri politik. Politik olan da cinsel iktidara bağlı... Nasıl araç kullanmak için önce eğitim sonra ehliyet alıyoruz, çocuk ehliyeti de olmalı. Hamile kalan kadına ve kocasına zorunlu eğitim şart. Çocuk ehliyeti alacak sın! Yeterli değil sen çoğalmayacaksın, bu kadar basit.

Pratikte imkânsız ama...

Evlenirken zorunlu koşulsa!


Türkiye’de direksiyon eğitiminin içler acısı olduğunu unutmayın!

Ciddi terapiye ihtiyacımız var. 70 milyonluk grup terapisi....

Sinema olabilir mi bunun yolu?

Olabilir ama 70 milyona ulaşmak açısından televizyon daha önde gelir.

Hangi dizi terapi etkisi yaratır?

Leyla ile Mecnun, İşler Güçler, oynadığım için söylemiyorum bir de Şubat... Dizilerin yüzde 95’i ağlatıyor ve kadınlar ağlamaya bayılıyor; çünkü şiddet görüyor. Başkasının acı çektiğini görmek istiyor ki rahatlasın.


Hürrem’i de seviyorlar...

Hürrem ne yapıyorsa aşkı için yapıyor. İstediği, âşık olduğu adamın sadece kendine ait olması. Bütün kadınların tek istediği bu! Ben de sevgilimin haremi olsun istemem. Hürrem haklı...


Röportaj: Aysun Öz Kaşi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.