Yakın dostum, Reina’nın işletme ortağı Ali Ünal’la kış kıyamet demeden yollara düştük. Mekân çok sapa, alakasız bir yerde. En başta böyle bir yerde restoran açmak gerçekten cesaret işi. Artık, bu işleri çok iyi bilenler değil, hevesle yapmaya çalışanlar sektöre giriyor. Bir de sektörü çok iyi bildiğini sanıp, işe tamamen ticari bakanlar var. Ama bence artık onların devri yavaş yavaş kapanıyor. Kısa bir zaman sonra göreceksiniz; burnundan kıl aldırmayan, kendini büyük zannedenlerin çoğu 5 yıl içerisinde yok olup gidecek. Bu işleri keyifle yapan, vizyonu açık insanlar çıkış yapacak. Yeme-içme sektörü henüz bakir bana göre. O yüzden daha çok yer açılacak. İyi olan, şımarmayan kalacak. “Ben oldum” diyenler kendiliğinden devre dışı kalacak.


Mahmut Anlar imzası


Neyse, Pipa’ya dönersek; girişte, koridordaki raflar şarap mahzeni gibi duruyor. Biraz daha ilerleyince, hemen solda kocaman bir odun fırını; içeri bölümde ise ortada kocaman bir bar ve 60 kişilik masa düzeni var. Masaların olduğu bölüm bardan ayrılsın diye biraz yüksek yapılmış. Böylece itiş-kakış olma ihtilali ortadan kalkmış. Bu çözüm, eğlence hayatını çok iyi bilen, zeki mimar Mahmut Anlar’dan gelmiş. “Mekânın tasarımı kime ait?” diye sorduğumda Mahmut Anlar ismini duyunca açıkçası şaşırmadım. Çünkü yüzlerce mekânda onun imzası var. Anlar, Avrupa’daki trendleri çok iyi takip ediyor, kendisi de gezmeyi, eğlenmeyi çok seviyor. Vizyonu, bilgisi ve tecrübesiyle muhteşem bir mekân tasarımı yapmış. Oturduğun yerden herkesi aynı anda görebiliyorsun. Bir dönem Lucca’ya gidenler şimdi Pipa’da. O akşam, herkes birbirini çaktırmadan kesiyordu. Zaten, dışarıda yemek hem sosyalleşmek hem de iyi yemek için değil midir? Barda bir şeyler içip sonra yemeğe geçeriz diye düşünüyordum, fakat zaman ilerledikçe bu fikirden vazgeçtim. Çünkü bar çok keyifli olmaya başlamıştı. “Yemek yiyip kalkarız” dediğim yerde tamı tamına 4 saat oturduk.

‘Yer yok’ derlerse inanın


Biz çıkarken mekân ağzına kadar doluydu. Size “Yer yok” derlerse inanın. Bazı yerler PR yapmak için böyle bir yola başvuruyor, ama sonuç hüsran... O mekânın neresi olduğunu da önümüzdeki günlerde aktaracağım. Kimse salak değil. “Yer yok” denilen mekânların popülerliğine artık kimse inanmıyor. Müşteri çok beğendiği yeri ‘fısıltıyla’ yayıyor zaten. Mönüler, Pipa’nın kurucu ortaklarından aynı zamanda mutfak direktörü, ödüllü şef Napolili Enzo Carbone’nin önderliğinde hazırlanıyormuş. İtalya’dan özel olarak zeytinyağı ve Buffalo mozzarella getirtiyormuş; el yapımı makarnalar, ekmekler yapılıyormuş ve yemeklerde organik sebzeler kullanılıyormuş. Başlangıçlarda ızgara kuşkonmaz, scamorza peyniri ve siyah Norcia truf mantarı dikkat çekiyor; ana yemeklerde ise domates soslu ve sossuz pizzalar, el yapımı makarnalar, ızgara pizzalar... Benim tatlı mönüsünde favorim ise çikolatalı pizza oldu. Yolunuz Nişantaşı’ndan geçecek olursa mutlaka Pipa’ya uğrayın derim.


İletişim: 0212 225 74 72


Hazırlayan:Tayfun Topal

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.