Ünlü şair Rumi, bugün İran olarak bildiğimiz bölgenin kuzeyindeki bir köyde, bir gezginin ortaya çıkıp meyvesini yiyenlere ölümsüzlük bahşeden olağanüstü bir ağaçtan bahsettiği bir hikâye anlatır:


Hikâyeye göre bu haber kısa sürede kralın kulağına kadar gitmiş. Ancak kral doğanın bu mucizesinin tam olarak nerede olduğunu sorup öğrenmeye fırsat bulamadan gezgin köyden ayrılmış.


Ama kral ölümsüzlüğü elde etmeye kararlıymış; çünkü krallığını dünyadaki tüm insanlara örnek olacak bir yer haline getirmek için yeterli zamanı olmasını istiyormuş. Gençliğinde yoksulluğu ortadan kaldırmayı, adaleti herkese öğretmeyi ve krallığındaki her bir kişiyi doyurmayı hayal edermiş ama zamanla bunu başarmak için bir insan ömründen daha uzun zaman gerektiğini anlamış. Ve işte şimdi hayat karşısına bu fırsatı çıkarmışken ölümsüzlüğün elinden kaçıp gitmesine izin vermemeye kararlıymış.


Mahiyetindeki en cesur adamı çağırmış ve onu bu olağanüstü ağacı bulmakla görevlendirmiş. Adam hemen ertesi günü, yanına para, bilgi, yiyecek ve amacına ulaşmak için gereken ne varsa alıp yola çıkmış. Şehirlerden, ovalardan, dağlardan geçmiş, bilgi verenlere ödül vaat ederek herkese ağacı sormuş. Dürüst insanlar bu ağacın aslında var olmadığını söylemiş, alaycılar abartılı bir saygı ve ilgi göstererek dalga geçmiş, bazı fırsatçılarsa birkaç kuruş koparabilmek için sahte bilgiler verip adamı uzak yerlere göndermiş.


Onca hayal kırıklığının ardından sonunda adam vazgeçmiş, kralına büyük hayranlık ve sadakat duysa da, bu aramayı sonlandırmaya karar vermiş. Geriye elleri boş dönmek zorundaymış. Bu durumun onurunu zedeleyeceğini biliyormuş ama artık çok yorgunmuş ve böyle bir ağacın var olmadığına inanıyormuş.


Dönüş yolunda küçük bir tepeyi tırmanırken burada bilge bir adamın yaşadığını hatırlamış. Kendi kendine şöyle demiş: “Aradığım şeyi bulamayacağım, tüm umudumu kaybettim ama en azından ondan helallik isteyebilirim, kaderim için dua etsin diye ona yalvarabilirim.”


Bilge adamın karşısına çıktığındaysa artık sağlam duracak gücü hiç kalmadığından ağlamaya başlamış.


“Neden bu kadar çaresizsin oğlum?” diye sormuş ulu bilge.


“Kral meyveleri bize ölümsüzlük veren eşsiz bir ağacı bulmam konusunda bana güvenmişti. Bugüne kadar tüm görevlerimi sadakat ve cesaretle tamamladım ama bu sefer geriye ellerim boş dönüyorum.”


Bilge adam gülmüş ve şöyle demiş: “Aradığın şey aslında var ve bunun kaynağı Tanrı’nın sonsuz okyanusundan gelen hayat suyu. Senin hatan onu belli bir şekilde ve belli bir isimle aramandı. O bazen “ağaç” diye, bazen “güneş” diye, bazen “bulut” diye ya da Dünya üzerindeki herhangi bir şeyin adıyla adlandırılır. Ancak onun meyvesini bulmak için gereken şeklini bir kenara bırakıp asıl içeriğini aramaktır.”


Bilge sözlerine devam etmiş: “Yaratılışın varlığını elinde tutan her şey kendi içinde sonsuzdur. Hiçbir şey yok edilemez; kalplerimiz artık atmayı bıraktığında dahi varlığımız çevresindeki doğayla bütünleşir. Ağaçlara, yağmur damlalarına, bitkilere, hatta diğer başka bir insana dönüşür. Neden “ağaç” kelimesine takılıp zaten ölümsüz olduğumuzu unutalım. Biz her zaman çocuklarımızda, dünyaya gösterdiğimiz sevgide, bütün cömert ve yardımsever davranışlarımızda yaşamaya devam ederiz.”


Ulu bilge adamın gözlerinin içine baktı ve şöyle dedi: “Geri dön ve krala sihirli ağacın meyvesini bulmak için uğraşmasına gerek olmadığını söyle, zira şimdi yaptığı her şey, aldığı her karar zaten nesiller boyu yaşayacak. Ondan halkına karşı adil olmasını iste; eğer işini kendini adayarak yaparsa kimse onu unutmayacaktır ve oluşturduğu örnek ülkesinin ve halkının kaderine yön verecek, o insanların çocukları ve torunlarının da en doğru ve en iyi şekilde davranmasına etki edecektir. Ona sadece bir ismi arayanların her daim görünenlerle ilişkili kalmaya mahkûm olacağını, görünenin ardında yatan derin gizemleri ve de hayatın mucizesini asla keşfedemeyeceğini söyle.”


Bilge adam sözlerini şöyle tamamladı: “Karşımıza çıkan tüm savaşlar isimler, topraklar, kıskançlık, zenginlik, ölümsüzlük yüzünden gerçekleşir. Oysa isimleri bir kenara bırakır ve kelimelerin ardında saklanan gerçekleri aramaya girişirsek arzuladığımız her şeye kavuşabiliriz ve dahası huzuru buluruz.”

Paulo Coelho

(Çeviren: Mine Akverdi Denktaş)

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.