Geçtiğimiz Cumartesi, Biruni Üniversitesi’nde Kadın ve Aile Sağlığı Vakfı (KASAV)’ın önderliğinde “Değişen Dünyada Değişen Doğumlar” sempozyumu gerçekleştirildi. Ülkemizde ve dünyada doğum koşullarının değişimi, gelişimi ve ihtiyaçları üzerine konuşmaların yer aldığı sempozyumda, onursal başkan olarak orada bulunan Op. Dr. Sare Davutoğlu da bir konuşma yaptı.
Doğumun kendine has bir enerjisi olduğundan bahseden Davutoğlu, bu mucizeye tanık olan insanlar olarak şanslı olduklarını ifade etti: “Tüm toplumlarda ortak olan bir özellik, doğum bir kadın işi olarak ele alınmış. Türk toplumunda, diğer toplumlardan farklı olarak doğum ve doğuma yardım hep kutsal kabul edilmiş. İslam öncesi Umay adı verilen bir tanrıçaya inanılmış. Belki de göçebe kültürün etkisiyle kadın ve erkeğin hemen hemen birbirine yakın konumlarda, toplumsal hayat içerisinde yer almasının sonucu olarak kadına, özellikle gebe kadına çok büyük değer verilmiş, dolayısıyla doğuma yardım eden ebelere de çok büyük değer verilmiş. İslam sonrası Selçuklular döneminde biraz daha sistematik hale gelmiş. Osmanlı döneminde de annelik kutsal ve ebelik değerli olmaya devam etmiş. Bu dönemde kadınların sağlık alanındaki ilk resmi mesleği, ebelikte olmuş" diyerek, ebeliğin kutsal bir meslek olduğunu hatırlattı.
1980’de Çapa Tıp Fakültesi’nde öğrenci olduğu yıllardan beri ülkemizde doğum alanında pek çok şeyin değiştiğine dikkat çeken Sare Davutoğlu, “kadınlar 10 kişilik doğum odalarında, kapının karşısına konulmuş masalarda doğum yapmak zorunda kalırdı. Sık ve farklı doktorlar tarafından muayene edilen kadınlar gözlerini kapatırlardı. Bu tip koğuş sistemi, kadınları travmatize etti” dedi. O zamanlar doğumlara müdahale de edilmediğini, herhangi bir endikasyon olmadığında sezaryen yapılmadığını da hatırlatan Davutoğlu, bu durumu düzeltmek için bazı düzenlemelerin yapıldığını ama şu anki sistemin de kadın için en uygun sistem olmadığını vurguladı.
“Çok yaygın yanlışları terk etmek çok zor oluyor”
“O yıllarda bebeği ilk 4 ay sadece anne sütü ile besleme oranı %4 idi. Ebeler ‘3 ezan süresince bebek emzirilmez’ diyerek bebeği anneden uzaklaştırırdı. Bugün bebek dostu hastanelerle birlikte, anne sütü politikası çok net. İnşallah anne dostu hastaneler de geliştirilecek” diyen Sare Davutoğlu Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalarla 2013’te %48’leri bulan sezaryen oranlarının azaltılmak istendiğini ancak 2015’e gelindiğinde sezaryen oranlarının %50’yi bulduğunu ifade etti. “Sonradan anlaşıldı ki öncelikli maksat sezaryen oranlarını azaltmak değil, anneye ve bebeğe saygılı doğumları teşvik etmek olmalı. Bu konuda da Sağlık Bakanlığı’na, hekimlere, medyaya, kadınlara, halka da çok iş düşüyor.”
Sare Davutoğlu, kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının da performans baskısından uzak, özgürce mesleklerini icra edebilmeleri gerektiğini söyledi.
Yaşamın ilk anlarının insanların bütün hayatını etkileyen faktörleri içerdiğini belirten Davutoğlu, son yıllarda yapılan çalışmaların da doğum şeklinin ve şartlarının değiştirilmesinin bütün insanlar için önemli olduğuna vurgu yaptı.
“Doğum bir yolculuktur”
Doktorlara, özellikle kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarına karşı uygulanan şiddete de değinen Davutoğlu, doktorları suçluymuş gibi gösteren haber dilinin değişmesi gerektiğini söyleyerek medyaya da çok iş düştüğü konusunda uyardı.
Doktorların, gebelere, gebelerin de doktorlara güvenebileceği bir ortamda çok daha sağlıklı ve keyifli doğumların gerçekleşebileceğini söyleyen Sare Davutoğlu, ebeler, doktorlar ve diğer doğum profesyonellerinden bolca alkış aldı.
Haber: Duygu İslamoğlu
YORUMLAR