Psikolog Devon Price’in Tembellik Yoktur adlı kitabında tembel olmaya dair inancın, kendi sağlığımıza, işlerimize ve ilişkilerimize nasıl zarar verdiğini, ayrıca başkalarına karşı şefkatli olma kapasitemizi nasıl zayıflattığını açıklıyor. İşte tembellik ve üretkenlik hakkında biraz farklı düşünmeye ne dersiniz?


Tembellik fikri nereden geliyor?

“Laziness” (tembellik) kelimesi, İngilizceye ilk kez 1540’larda girdi ve işten veya bir şeye çaba sarfetmekten hoşlanmayan birini tanımlamak için kullanıldı. Birçok dilbilimci, kelimenin Orta Düşük Almanca “lasich” (zayıf veya güçsüz) veya Eski İngilizce “lesu” (sahte veya kötü) kelimelerinden türediğini düşünüyor. Bugün hâlâ "tembel” insanların zayıf ve motivasyonsuz olduğuna, bu yüzden ahlaki olarak bozulmuş ve kötü olduklarına dair bir inanç bulunmaktadır.


Tembellik olarak adlandırdığımız birçok şey, örneğin erteleme, çoğu zaman mükemmeliyetçilik ve kaygıdan kaynaklanır. Birinin, araştırma makalesine başlamakta zorlanmasının nedeni, işin mükemmel yapılması gerektiği için oldukça kaygılı olması ve işe nasıl başlayacağını bilmemesidir, buna rağmen işin yapılmasını çok istemektedir. İşte biz, bu durumu tembellik olarak adlandırıyoruz.


İlginizi çekebilir: Hangi değerler sizi iyi bir insan yapar?


Tembellik yalanı nedir?

Tembellik yalanı, sıkı çalışmanın rahatlamaktan ahlaki olarak üstün olduğu ve üretken olmayan insanların, üretken insanlardan daha az değer taşıdığına dair bir inanç sistemidir. Bu, genellikle toplumsal olarak paylaşılan fakat sözel olarak ifade edilmeyen bir inanç ve değerler birleşimidir. Bu inanç sistemi, nasıl çalıştığımızı, ilişkilerimizde sınırları nasıl koyduğumuzu ve hayatın ne olması gerektiğine dair görüşlerimizi etkiler.


Tembellikten nefret etmenin, toplumsal tarafından beslenen üç temel inancı vardır:


1- Değeriniz üretkenliğinizle ilgilidir

Eğer sıkı çalışmanın ve çok şey başarmanın, hayatta kalma hakkını kazanmanın yolu olduğunu düşünüyorsanız, kendinize sağlığınız için iyi olmayacak kadar fazla şey yüklenirsiniz. Zorluk yaşadığımızda veya üretken olmadığımızda, üretkenliğimizin değerimizle bağlantılı olduğuna dair bu inanç bizi sömürüye açık hale getirir.


2- Kendi hislerinize veya sınırlarınıza güvenemezsiniz

Üretkenlik en önemli şey olduğundan, bunun önüne geçen her şey göz ardı edilmeli veya küçümsenmelidir: Eğer gün ortasında yorgun hissediyorsanız, kendinizi eleştirirsiniz ya da yorgun olmanın mantıklı olmadığına dair kendinizi ikna etmeye çalışırsınız. Henüz yeterince iş yapmadığınız için bir molayı hak etmediğinizi söylersiniz. Bu, riskli bir düşünce sürecidir çünkü bizi bu sinyalleri yanlış anlamaya yönlendirir. Çalışmayı durdurma ihtiyacı duyduğumuzda, bunun bizi kötü bir insan yaptığına dair bir önyargımız vardır. Bu, sağlığımızı erozyona uğratabilir çünkü insanlar yeterince dinlenmediğinde tükenmişlik riski artar.


3- Her zaman yapabileceğiniz daha fazla şey vardır

Bu, özellikle tehlikeli bir inançtır çünkü yalnızca iş değil, hayatın birçok alanında suçluluk duyma veya yetersiz hissetme eğiliminde olabiliriz.



Tembellik yalanının tuzaklarına düştüğünüzün işareti nedir?

Eğer ilk tepkilerinizden biri, bir duyguyu üretkenliğinize tehdit olarak görmekse, bu, iyileştirilmesi gereken bazı noktaların olduğunu gösterir. Sinir, kızgınlık veya yorgunluk gibi duyguları sorgulama eğiliminde olduğunuzda buna dikkat edin.


İkinci olarak, dinlenme ve öz bakımın sadece sizi daha üretken hale getirme aracı olarak görülmesi durumunda da bu tuzağa düştüğünüzü fark edebilirsiniz. Eğer hala böyle düşünüyorsanız, hayatınızı koşullu bir şekilde ölçüyorsunuz demektir. Zaman kaybetmek, yaşamın gerekli bir parçasıdır. Temel insan ihtiyaçlarımız ve hayatlarımız, suçluluk, utanç, üretkenlik veya yaşamaya hak kazanma çabası yerine, değerlerimiz, ilişkilerimiz ve bize zevk veren şeylerle tanımlanabilir. Yaşamaya hak kazanmak diye bir şey yoktur. Ne yaparsak yapalım, hepimizin mutlu ve rahat yaşamayı hak ettiğimiz bir gerçektir.


Tembellik yalanına düştüğünü fark eden birinin yapabileceği bazı uygulamalar nelerdir?

Zamanınızı nasıl harcadığınızı takip edin, bunu yargılayarak değil, çünkü mevcut alışkanlıklarınız, neler yapabileceğinizi gösteren verilerle ilgilidir. Bir etkinliği yapamadığınız için kendinizi suçlamak yerine, yapmadığınız şeylere odaklanın ve kendinize, bu etkinliği gerçekten önemseyip önemsemediğinizi veya sadece yapmanız gerektiğini mi düşündüğünüzü sorun. Ayrıca, tüm zamanınızın zaten planlanmış olduğu fikrine alışın. Gün içinde çalışmayı bırakıp, dikkatinizi dağıtan şeylerle meşgul olduğunuz anlar fark ederseniz, bunun ne zaman gerçekleştiğine dikkat edin ve belki de vücudunuzun o dinlenme süresine ihtiyacı olduğunu kabul edin, yoksa sonrasında odaklanamazsınız.


Başka iyi bir egzersiz de hedeflerinize bakmak ve sürekli olarak karşılayamadığınız hedefleri görmek olacaktır. O hedefleri başaramadığınızda nasıl hissettiğinizi düşünün. Hangi hedeflere önem veriyorsunuz ve sizin için önemli olmayan, hangi şeylere çok enerji harcıyorsunuz? Belki bazı şeyleri değiştirip, önemli olan şeylere odaklanabilirsiniz ve yapmaktan vazgeçebileceğiniz şeyler hakkında kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: “Hayatımdan neyi çıkarabilirim?”, “Hayatıma başka bir şeyi daha nasıl sığdırabilirim?” değil.



Sağlıklı ve gerçekçi bir şekilde verimliliği nasıl değerlendirebiliriz?

Verimliliğimizi ölçme konusunda, çoğu kişinin, yaşamını sürdürebilmek için çalışması gerektiği bir dünyada yaşıyoruz. Pek fazla alternatif yok. Bu nedenle, finansal baskı altında olduğumuz bir durumdayız. Bu nedenle, verimliliğimizi ölçmekten tamamen kopmak her zaman mümkün olmayabilir. Bu bağlamda, insanlara neyle başa çıkabileceklerini düşünmeleri önerilebilir. Çalıştıkları sektöre ve zamanlarını nasıl geçirdiklerine bağlı olarak, iş yerlerinde yalnızca iş arkadaşlarıyla rekabet etmek veya bir başkasını gölgede bırakmak için yapılan şeyler olduğunu fark edebilirler. Örneğin, sırf iş yerinde görünmek için geç saatlere kadar kalmak veya iş yükünü patlatacak bir görevi kabul etmek gibi. İş çıkış saatinde, işten çıkıp çıkamayacağınızı düşünün. Sizi aşırı yükleyecek o göreve hayır diyebilir misiniz? Ayrıca işvereninizle iletişim kurun. Performans değerlendirme zamanı geldiğinde, sadece kaç saat çalıştığınızla değil, iş yerinde yardım ettiğiniz insanlarla ve öğrendiğiniz şeylerle birlikte, yaptığınız her şey için kendinizi takdir ettiğinizden emin olun.


Verimlilik efsanesinden zarar gören insanlara nasıl yardım edilebilir?

Çoğu zaman, insanların hayatta kalmak, iyi olmak ve zihinsel sağlık sorunlarıyla uğraşırken ihtiyaç duydukları dinlenmeyi almak için ne kadar çaba sarf ettiklerini takdir etmeyiz. Bunun yerine, bizim belirlediğimiz standartlara göre, yeterince çaba göstermediklerini görür ve onlara tembel deriz. Bir şey yapmayan insanlara bu tür yargılarla yaklaşmak yerine, sorulması gereken soru şu olmalıdır: Bu hedefe ulaşmak istiyorlar mı? Ve bir hedefi başaramadıklarında, bu hedef onlar için önemliyse, biz onlara nasıl yardımcı olabiliriz?


Yakın olduğunuz birisi, böyle bir açmaz yaşıyorsa; onun önündeki engelleri görme ve bu engelleri fark etmelerini sağlama şansınız da vardır. Böyle bir durumda, onları rahatlatmaya çalışın ve ne kadar çok şeyle başa çıktıklarını fark etmelerine yardımcı olun.


Güven oluşturduktan sonra, ki bu bazen zor olabilir, onlara şunu sorabilirsiniz: “Karşılaştığın engellerin neler olduğunu fark ettin? Yardımcı olabileceğim şeyler var mı?”


Verimliliği ve iyiliği içsel olarak bağlayan birisi olduğunuzu gösteren belirtiler nelerdir ve bu düşünceden nasıl kurtulabilirsiniz?

Eğer çalışmayı ahlaki bir mesele haline getiriyor ve bir şey yapmanın hiçbir şey yapmamaktan daha iyi olduğunu varsayıyorsanız, bu, üretkenliğin ahlaklı bir davranış olduğuna ve hiçbir şey yapmamanın ahlaksızca olduğuna inandığınızın iyi bir göstergesidir. Bir diğer işaret ise, işleri hızlı yapmanızın ve sunacak sonuçlara sahip olmanızın, iyi bir insan olduğunuzun kanıtı olduğuna inanmanızdır.


Biraz oturup düşünmenin kimseye zararı yoktur. Durup, kendinize şunu sorun: Bir şey yapmam gerekiyor mu? Bir molaya ihtiyacım var mı? Bunların hepsi ahlaki açıdan nötr şeyler.


Sadece durup düşünmekten suçlu hissediyorsanız, aciliyet ve verimliliğin sizi diğerlerinden daha iyi bir insan yapmadığı düşüncesinden uzaklaşmak için pratik yapın.


Kendi değerinizi görmenin alternatif yolları nelerdir?

Her canlı varlığın değeri vardır ve hepimiz evrenin bir parçasıyız. Toplum veya evrene bir borcumuz yoktur, çünkü biz toplum ve evreni oluşturuyoruz. Örneğin, bir yaprağın, üzerinde bulunduğu ağaca borcu yoktur. O, ağacın bir parçasıdır. Değerin anlamını görmek için başka harika bir örnek ise evcil hayvanlarınıza duyduğunuz sevgidir. Çoğu evcil hayvan hiçbir şey yapmaz; yatarken, uyurken, yerleri kemirirken ve okşanmayı severken; yine de birçoğumuz onları sadece var oldukları için severiz.


Hayatın değerli olduğunu kabul edin ve her canlının, ne yaparsa yapsın, değerli olduğuna inanın. Bu, kendiniz hakkında da böyle düşünmeyi çok daha kolaylaştırır.


Referanslar

The Editors of Goop, “Why the Idea of Laziness Is a Lie”. https://goop.com/wellness/mindfulness/why-laziness-does-not-exist/




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.