Çoğu konuda olduğu gibi ebeveynlik konusunda da bugün doğru kabul edilen birçok düşüncenin ilerleyen bir zaman diliminde yanlış olduğu kanısına varıldığına şahitlik edebiliyoruz. Binlerce ebeveynlik kitabı ve yüzlerce “uzman” tavsiyesi arasında; kendi özgün ebeveynlik serüvenimizi yaşamaya niyet ettiysek; bu konuda karşımıza çıkan hemen her bilgiye şüpheyle yaklaşmalıyız.


Bugünün ebeveynleri çocuklarıyla ilgili her konuda günlük bakım uzmanlarının varlığının yanı sıra profesyonel bir otoritenin varlığına da ihtiyaç duymaktadırlar.


Oysa çocuk bakımının, profesyonelleşme olmaksızın gerçekleşmesi gerekmez mi?


Yapılması gereken şeyi sadece sezgilerimizle de bulamaz mıyız?


Peki, sezgileriyle bağını yitirmiş olan modern çağ ebeveynleri için bu nasıl mümkün olabilir?


“Ebeveynliği Hissetmek” kitabının yazarı Jennifer Day; “Ebeveyn olarak çocuğunuzun belli bir deneyim ve bağ içinde olması gerektiğini hissettiğiniz, size bunun doğru olduğunu söyleyen içinizdeki o ses, açıklayamadığınız ama ‘bildiğiniz’ o kanaat, sizin sezginizdir işte. Hatta bir sonraki adımın ne olduğunu bilmediğiniz halde, ilk adımın atılması gerektiğini hissedersiniz. O ilk adımın doğru adım olduğunu kalbinizde ‘hissedersiniz’. Bu, birçok kereler açıklamakta yetersiz kaldığımız bir histir. Sezgilerimize güvenerek onları takip ettiğimizde, kaçınılmaz olarak iyi ya da doğru bir karar vermiş olduğumuzu fark ederiz. Buradaki anahtar, güvendir. Sezgilerimize güvenebilmek için öncelikle onun farkına varabilmemiz ve sonra da sezgimizle hareket edecek özgüveni içimizde bulmamız gerekir” der.


Sezgi ve içgüdü sıklıkla birbirleriyle karıştırılan iki kavram. Bu konuda da Osho’nun sezgi ve içgüdü tanımlarına yer vermenin faydalı olabileceğini düşünüyorum.


“Beden kendiliğinden tepki verdiğinde, buna içgüdü denir.

Ruh kendiliğinden tepki verdiğinde, buna sezgi denir.

Birbirlerine benzerler, ancak birbirlerinden çok farklıdırlar.

İçgüdü bedene aittir, kabadır, sezgi ise ruha aittir, inceliklidir.

Ve ikisi arasında akıl, yani uzman yaşar.

Akıl, bilgi demektir ve asla kendiliğinden tepki vermez.

Bilgi asla doğal olamaz.

İçgüdü akıldan daha derin, sezgi ise akıldan daha yüksektir.

Her ikisi de aklın ötesindedir ve her ikisi de iyidir.”


Belki de ebeveynlerin daha çok dinlenilmeye, kendi bilgeliklerini keşfedebilmek için cesaretlendirilmeye ve tavsiye yerine de bilgiye ihtiyaçları vardır sadece.


Bu yazıya da şüpheyle yaklaşmanızı diler, Janusz Korczak’in konuyla ilgili bir alıntısıyla sözlerimi noktalamak isterim: “Hazır formülleriyle kitap, bakışımızı köreltti ve düşüncelerimizi tembelleştirdi. Başkalarının düşüncelerini ödünç ala ala, başkalarının düşünce sonuçlarını araştırarak en azından kişisel bakışımızı, ret hakkımızı, kendimize güvenimizi yitirdik. Anne, yanından ayırmadığı kitaba dönüşüyor. Sanki kitap, yalnızca açıklamaları içermek için basılmış gibi. Kitabın, o olmayan bir başkasının sorgulamaları olduğunu, öznenin kendi çocuğu olmayan bir başka çocuk olduğunu, zamanın gerçekten bugün olmayan başka bir an olduğunu ve kitabın yalnızca bir ürün olduğunu unutuyor.”



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.