Diyabet, çağın hastalığı. Ülkemizde 10 milyonun üzerinde diyabetli bu hastalıkla mücadele ediyor. Diyabet aslında iyi tedavi edildiği zaman yaşam süresini ve hayat kalitesini kısıtlamayan bir hastalık. Ancak kötü yönetildiğinde diyabetlide bir süre sonra ciddi sorunlar, organ hasarları ortaya çıkıyor. Koroner damar hasarı, enfarktüs, beyin damar hasarı, felç, ayak damar hasarı, göz damar hasarı, görme kaybı, böbrek damar hasarı gibi organ hasarları uzayıp gidiyor. Üstelik bu organ hasarları sessiz sedasız, beklenmedik bir zamanda geliyor. Yaşam kalitesini bozuyor, hayat süresini azaltıyor, hastaya da devlete de mali yükü artırıyor. Çok değil 30 yıl önce diyabetli hastalar için organ hasarları adeta bir kaderdi. Bugün tıp ve teknolojinin ortak işbirliğiyle hedef artık diyabette organ hasarsız bir yaşam üzerine.


Uzun yıllar belirti vermiyor

Asistanlık yıllarımın efsanevi kitapları vardı. Prof. Dr. Cihat Abaoğlu ile Prof. Dr. Vahe Aleksanyan tarafından yazılan ilki “Semptomdan Teşhise”, ikincisi “Teşhisten Tedaviye” isimli iki kitap. O zamanlar iyi bir dahiliye uzmanı olmanın kuralı, bu iki kitabı öğrenmekten geçiyordu. Uzun yıllar sonra tıp ve teknolojinin gelişimiyle gördük ki bir hastalığın teşhisi için o hastalığın belirti vermesini beklediğiniz zaman çok zaman kaybediliyor, kısaca iş işten geçiyor. Yürürken göğsünüzde ağrı ve baskı hissediyorsanız ilk olarak “koroner arter” hastalığı akla gelir, ama koroner hastalığı bu belirtiyi vermişse bu koronerin yüzde 80-90’ının tıkandığı anlamındadır. Yüzünüz soluk, halsizseniz, ayaklarınız şişiyor, ağızda üre kokusu varsa doktor sizde böbrek yetmezliğinden kuşkulanır, ama bu bulgular ortaya çıkmışsa böbrek fonksiyonlarının yüzde 90’ı bozulmuş demektir. Görmeniz bozulmuş ya da tamamen kaybolmuşsa bunun nedeni retinopati olabilir. Retinopati çok uzun yıllar sonra görmeyi engeller. Aslında bir organın fonksiyonlarının yüzde 90’ının bozulması, en az 10-15 yıllık bir süreç ve diyabette bu süreç son derece sessiz gidiyor.


Vücut yüksek şekere uyum sağlıyor

İşte tıpta bugün gelinen kritik nokta bu. Henüz belirti vermeden hastalığı bulmak ya da önlemek. Diyabet sessiz bir hastalık, kolay kolay belirti vermiyor. Hastalık iyi kontrol edilmezse kan şeker ortalamaları yavaş yavaş yükseliyor. Bir süre sonra vücut yüksek şekere uyum sağlıyor.


Daha önce kan şekeri 200’e çıktığında ağzı kuruyan, bardak bardak su içen hasta, ilerleyen yıllarda gün boyu 300-400 kan şekeriyle geziyor ve hiçbir şey hissetmiyor. Bu kadar yüksek şeker yavaş yavaş damarları bozuyor, önce koronerleri, sonra beyin damarlarını ve böbreklerin damarlarını etkiliyor. Diyabetle vücutta neler olup bittiğini anlamanın ilk adımı, kan şekeri ölçümü. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki düzenli kan şekerini ölçen hastalarda organ hasarları % 50 oranında, ölçüm sonuçlarını düzenli sağlık ekibiyle paylaşan diyabetlilerde yüzde 80-% 90 oranında azalıyor. Kan şekerini normal tutan insanlarda da yaşamı boyunca organ hasarı olmuyor.




Kan şeker ölçümü çok önemli

1980’li yılların başında kan şeker ölçümü, yaklaşık 1 saat sürüyordu ve ancak hastanelerde bakılabiliyordu. Diyabet takiplerinde ilaç etkili oluyor mu, hastanın kan şeker düzeyi düşük mü yüksek mi, bir bilgi olmadan sürdürülüyordu. Kontrolsüz bir tedavi doğal olarak çok yetersiz bir tedavi oluyor, sonuçta organ hasarları 15-20 yıl içinde herkeste adeta bir kural olarak ortaya çıkıyordu.


90’lı yıllarda glukometreler (glikoz ölçüm cihazları) çıktı. Önceleri devlet desteği yoktu ve bir hastanın glikoz ölçüm cihazı alması önemli bir işti. Bu yıllarda Türkiye Diyabet Vakfı’nın, diyabetlinin kan şeker ölçüm çubuğunun devlet tarafından karşılanması için büyük bir mücadelesi oldu. Yapılan çalışmalar, bir diyabetlinin 1 yıllık suni böbrek diyaliz harcaması, o hastanın 10-15 yıllık kan şeker çubuğu harcamasından daha fazla tutuyordu. Sonunda kan şeker çubukları, devlet desteğiyle verilmeye başlandı.


Artık birçok hasta ölçümlerini yapıyordu ancak ortaya başka bir sorun çıktı. Bu kan şeker ölçüm sonuçlarını değerlendirecek sağlık ekibi yoktu. Ülkemizdeki sağlık sistemi birçok Avrupa ülkesinden daha iyi de olsa resmi rakamlara göre ilaç tedavisi altındaki 7 milyon diyabetli, en iyi koşullarda 3 ila 6 ayda bir doktorla görüşebiliyor, kan şekeri sonuçları sağlık ekipleri tarafından değerlendirilmeyince anlamı kalmıyor.


Teletıpla kontrol ve bir proje

Son yıllarda tıp ve teknoloji işbirliğiyle, diyabetlinin ölçtüğü kan şekeri sonucunun anında sağlık ekibine ulaşımı mümkün oldu. “TeleTıp” adı verilen bu sistemde diyabetlinin glikoz ölçüm cihazından çıkan kan şekeri sonuçları, özel bir cihaz yardımıyla anında doktora ulaşabiliyor, acil durumlarda ani şeker düşmesi ya da yükselmesinde hasta uyarılıyor, doktoru tedavide değişiklik yapabiliyor.


“Kronik Takip” ya da “Evden Takip” sistemi, diyabetin kontrolüyle birlikte hastada organ hasarları neredeyse sıfır düzeyine iniyor. Yapılan çalışmalar, TeleTıp yöntemiyle kronik takip altındaki hastalarda ilaç kullanımı ve dozlarının yarı yarıya azaldığını göstermekte. Tedavi evden yürütüldüğü için hekim ziyareti ve hastaneye gitme sayısı düşüyor, poliklinik yükü azalıyor. TeleTıp, teknolojinin yardımıyla hem diyabetli hastanın yaşam kalitesini artıran hem de hastalığın devlet ve hasta üzerindeki mali yükünü azaltan bir program. Geçtiğimiz günlerde ülkemizin önde gelen sigorta kuruluşlarından biri, böyle bir projeyle sigortacılık sektöründe yeni bir çığır açtı. Sigorta kuruluşu artık diyabetli hastada risk gelişimine seyirci kalmıyor. TeleTıp teknolojisini ücretsiz vererek diyabetlilerin sonuçlarını kendi doktorlarına daha çabuk ulaştırıp organ hasarlarının ortaya çıkmasının engellenmesine katkı sağlıyor. Tam bir modern kazan-kazan projesi. Umarım bu proje uluslararası düzeyde örnek bir proje olur.



Organ hasarsız bir yaşam için ne yapmalı?

  • Kan şekeri, tedavinin başarısının göstergesidir.

  • Günde en az 4 kez (açlık ya da tokluk) kan şekeri ölçün.

  • Kan şeker değerlerinizi kendinizde tutmayın, mutlaka hekiminizle paylaşın.

  • Dikkatli diyet yapın. “Son günlerde karbonhidrat sayımı biliyorum; yerim, insülinimi yaparım” diye güvenmeyin. Beslenme düzeninizi asla bozmayın.

  • Günde en az 8 bin adım kadar yürüyüş yapın, ertelemeyin.

  • 3 ayda bir şeker ortalamasını ölçtürün ve HbA1C değerinizi yüzde 7’nin altında tutun.

Yazı: Prof. Dr. Temel Yılmaz


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.