Tükettiğimiz proteinler, insülin ve büyüme hormonu da dahil birçok hormonu salgılamamızı sağlayan amino asitleri almamıza yarar. Bazı proteinler adaptonejinktir, yani vücudumuzun dengesini sağlamaya yararlar. Mercimekte bulunan protein adaptojen proteinlere örnektir. Ancak işlenmiş tahıllarla beslenen hayvanların etlerinden aldığımız proteinler, bağışıklık sistemini fazlaca uyararak enflamasyona neden olurlar ve mikrobiyomumuzu etkileyerek başta östrojen olmak üzere, vücudumuzdaki birçok hormonun olumsuz etkilenmesine neden olurlar.
Tüm protein çeşitlerinin vücudumuzdaki hormonların tamamı üzerindeki etkileri tam olarak bilinmiyor olsa da araştırmalar, özellikle östrojen, tiroid ve insülin hormonlarının protein tiplerinden nasıl etkilendiğini açıklıyor.
Et tüketiminin östrojen üzerindeki etkisi
Erkeklerde de belirli bir miktarda salgılanıyor ve kullanılıyor olsa da kadınların vücudundaki birçok değişimden sorumlu olduğu için kadınlık hormonu olarak bilinen östrojen, tükettiğimiz proteinlerden doğrudan etkilenir. Özellikle yemle beslenmiş, hormonlu etler tükettiğimizde vücudumuzdaki östrojen seviyeleri artmaya başlar ve bu da sindirimi yavaşlatarak şişkinlik ve kabızlık gibi sorunlara neden olur. Aynı zamanda bağırsaklarımızda ve vücudumuzda çeşitli bölgelerde yaşayan trilyonlarca mikrobun kolektif DNA’sını oluşturan mikrobiyomumuzu da olumsuz etkiler.
Hayvan eti, diğer protein kaynaklarına kıyasla daha fazla oranda yağ içerir. Marketlerden satın alınan etlerde bulunan yağlar ise, bu etlerin hormonlarımızı olumsuz etkilemesinin temel sebebidir. Mikrobiyomumuz ve DNA’mız, çok eski çağlardan beri çoğunlukla sebzelerden, kuruyemişlerden, tohumlardan ve bazı meyvelerden aldığımız temiz proteinlerle işlemeye alışkındır.
Endüstriyel et tükettiğimizde, östrojen seviyelerimiz normalin üzerinde artar. Et tüketmeyi bıraktığımızda ise azalır. Etlerde bulunan hormonlar yüzünden et tüketen kişilerin vücut kütle indeksi daha yüksek olur ve bu da östrojen dengesini olumsuz etkiler.
Daha çok bitki odaklı beslenen kadınların bağırsak hareketleri de daha sağlıklıdır. Daha fazla lif içeren gıdalar bağırsakları uyararak fazla östrojenin vücuttan atılmasını kolaylaştırır. Yapılan araştırmalar, vejetaryenlerin vücudundaki östrojen seviyelerinin et tüketenlere kıyasla %15-%20 daha az olduğunu göstermiştir.
Uzmanlar sağlıklı östrojen seviyelerinde kalabilmek için, alkol ve et tüketimi kısıtlanmasını, sebze ve lifli gıda tüketimininse artırılmasını öneriyor.
Et tüketiminin tiroid hormonları üzerindeki etkisi
Yüksek oranda cıva içeren balıkların ve gluten içeren bazı protein kaynaklarının tiroid hormonunu da olumsuz etkilediği biliniyor. Glütenin otoimmün tiroid rahatsızlıklarını tetikleyerek hipotiroidin başlıca sebepleri arasında olduğu da kanıtlandı. Cıva elementi, endokrin sistemini bozarak östrojeni ve tiroidi olumsuz etkiler. Ton balığı, köpekbalığı ve kılıç balığında fazlaca bulunan cıva, östrojen reseptörlerine bağlanarak zenoöstrojenler gibi davranır ve iyotla biyokimyasal olarak benzer olduğundan, tiroidlerimiz cıvayı da absorbe eder. Sardalya, hamsi, istavrit gibi balıklar çok en düşük oranda cıva içeren balıklardır. Somon ve dil balığı da az miktarda cıva içeren ancak güvenli bir şekilde tüketilebilecek balıklar arasındadır.
Et tüketiminin insülin hormonu üzerindeki etkileri
Lif içeren gıdalar tüketmek, kan şekerini dengelemek ve insülin direncini önlemek için önemlidir. Et yiyenlerin vejetaryenlerin yarısı kadar lif alabildiğini gösteren araştırmalar vardır. Ortalama olarak et yiyenler günde 12 gram lif alabilirken, vejetaryenler günde 26 gram kadar lif alırlar. Antienflamatuar et olarak bilinen organik etleri tüketirken yeterince sebze de yiyen kişilerde bu oran elbette olumlu yönde değişecektir.
Yakın zamanda yaklaşık 150 bin kişi üzerinde yapılan ve American Medical Assosciation Dergisi’nde
yayınlanan geniş çaplı bir araştırmada, et tüketen kadınların kan şekeri ile ilgili sorunlar yaşamasının daha yaygın olduğu ortaya çıkarıldı. Ancak araştırmada et tüketiminin kan şekeri sorunlarının doğrudan sebebi olduğu da kanıtlanamadı.
Başka araştırmalar ise paleo temelli beslenme şeklinin kan şekeri problemlerini kısa vadede tersine
çevirebileceğini gösteriyor.
Referans: Sara Gottfried. "The 10 Best Types Of Protein For Hormone Balance". Şuradan alındı: https://www.mindbodygreen.com/articles/how-protein-affects-your-hormones. (18 Mayıs 2017).
YORUMLAR