Batı bilimi ile Doğu’nun kadim öğretilerinin üzerinde birleştiği bir konu da nefesin özgür irade üzerindeki etkisi oldu. Bilim insanları, bilinçli özgür irade deneyimimiz ve özgürce karar verme yeteneğimizin sadece beyinde gerçekleşmediğini, vücudumuzun geri kalanına da bağlı olduğunu söylüyor. Peki, özgür irade nefes sayesinde nasıl devreye girebilir?


“Özgür irade ne demek? İrade nasıl eğitilir? Özgür iradenin nefesle ilgisi nedir?” soruları bilim insanlarının da dikkatini çekti. İsviçre’de yapılan bir çalışmada, bilim insanları özgür iradeye bağlı davranışların nefes verirken gerçekleştiğini keşfetti. Başka bir deyişle, özgür iradeye bağlı davranışlar nefes verişimiz ile bağlantılı. Biz de nefesin hayatımıza etkisi konusunda, Transformal Nefes ® Koçu ve grup lideri Pınar Karali’ye sorularımızı yönelttik.


Bugüne kadar bizi harekete geçiren şeyin, beyinde bulunan “hazır olma” potansiyeliyle bağlantılı olduğu söyleniyordu. Yeni araştırma sonucunda, aslında hazır olma potansiyelinin akciğerlerden gelen sinyallerle birleşerek çalıştığı tespit edildi. Bu ise şu anlama geliyor; özgür iradeye bağlı davranışlar nefes verişle birlikte gerçekleşiyor. Bu da “özgür irade” konusuna yeni bir bakış açısı getiriyor.


İrade bilindiği gibi, bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü olarak tanımlanıyor. Konunun nefesle bağlantılı olması aslında özgür iradeyi harekete geçirmek için zihnimizin derinliklerinde kaybolmak yerine dikkati farklı bir yere getiriyor: Bedende nefes alıp verirken kullandığımız ve havanın geçtiği yollara, ayrıca yeri hakkında az fikir sahibi olduğumuz bir kas olan diyaframımıza.

Nörobilim, nefesin hayatımız üzerindeki etkileriyle her geçen gün daha çok ilgileniyor. İsviçre’de yapılan söz konusu bilimsel çalışmada, iç beden sinyallerinin irade hareketlerini etkilediği ortaya çıkmış oldu. Bir şeye kendi isteğiyle, istemli olarak karar verme olasılığının nefes veriş esnasında daha yüksek olduğu belirlendi. Bulgular, özgür irade ve insan beyninin katılımı hakkında nörobilimsel tartışmalara yeni bir bakış açısı getiriyor.


Özgür iradenizi harekete geçirmek için “nefes verin”


Beynin hazır olma potansiyeli, bedenin belirli bir yerindeki motor aktivitenin beyinde hazırlanmasını yansıtan bir beyin aktivitesi sinyali. Beyin korteksinde gözlemlenen ve sadece istemli kas hareketinden önce değil, aynı zamanda hareket etme isteğinin farkına varmadan önce ortaya çıkan bir beyin aktivitesi sinyali olarak tanımlanıyor. Pre-motor güç olarak da tanımlanan “hazır olma potansiyeli”, gönüllü eylemin imzası oluyor çünkü özgür iradeye bağlı eylemlerden hemen önceki beyin aktivitesi ölçümlerinde sürekli olarak görünüyor. Çikolataya ulaşma isteğinin farkında olmak gibi… Dikkatin içine nefesi dâhil etmek ise bu farkındalığa eyleme geçme veya geçmeme iradesini katıyor.

Bilinçli kararlarımızın bir dizi nöron ateşlemesinden kaynaklandığını görüşünü alırsak, beynin hazır olma potansiyeli, aslında gönüllü eylem ve özgür iradeye yol açan mekanizmalar hakkında fikir veriyor. Beynin nöronlarının bir karara varmak için birlikte çalışma şekli hala tam olarak anlaşılamamış olsa da nefes bilincinin neden önemli olduğu her geçen gün keşfedilen bir durum halinde. Bilim insanları, bilinçli özgür irade deneyimimiz ve özgürce karar verme yeteneğimizin sadece beyinde gerçekleşmediğini, vücudumuzun geri kalanına da bağlı olduğunu söylüyor. Beyin gücünü kullanarak makineleri hareket ettirmeyi araştıran ve nöral protezler ve protez uzuvlar geliştirme konusunda çalışmalar yapan İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü’nden Bilişsel Nöroprostetik Vakfı Başkanı Olaf Blanke çalışma sonuçlarını şöyle açıklıyor:


“Gönüllü eylemin gerçekten de vücudun iç durumuyla, özellikle nefes alma ve nefes verme ile bağlantılı olduğu ancak kalp atışı gibi diğer bedensel sinyallerle bağlantılı olmadığını görüyoruz.”


Bilindiği gibi çeşitli sebeplerle uzuvlarını kaybeden kişilerin kullanabildiği yapay protez uzuvların, beyin dalgaları kullanılarak kontrol edilmesi üzerinde çalışılıyor. Ayrıca beyinde oluşan nörolojik hasarları kapatmak amacıyla geliştirilen nöroprostetik cihazlar, özel bir yazılım kullanarak beyin hücrelerinin birbiriyle iletişimini taklit etmeye çalışıyor. Türkiye’de de ODTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü’nde Nörobilim ve Nöroteknoloji doktora programı, Hacettepe Üniversitesi Nörolojik Bilimler ve Psikiyatri Enstitüsü birlikteliğiyle çalışmalar yapıyor. Gelecekte beyin-beden ilişkisi üzerinde çalışmak üzere nörobilim alanı ve teknoloji hızla gelişmeye devam ediyor.


Nefes teknikleriyle iradeyi eğitmek mümkün mü?

Tüm teknolojik gelişmelerle birlikte, bilim insanları nefesin iradeye olan etkisini keşfediyor. Doğu’nun bedensel çalışmalarında önemli bir yeri olan nefes; yoga ve tai-chi, chi-qong gibi disiplinlerde de yaşam enerjisini kullanmak, irade üzerinde kontrol sağlamak gibi amaçlarla yüzyıllardır kullanılıyor. Dünyanın birçok toplumundaki bireyler ise kendi nefesleriyle olan ilişkilerine henüz farkındalık kazanma aşamasında. Nefes bu kadar önemliyken nefesi düzenlemek için geliştirilen teknikler her geçen gün daha fazla insanın ilgisini çekiyor.

Batı bilimi ile Doğu’nun kadim öğretilerinin üzerinde birleştiği bir konu da nefesin özgür irade üzerindeki etkisi oldu. Batılı bir metafizik doktoru olan Dr.Judith Kravitz’in geliştirdiği Transformal Nefes Terapisi de bu birleşimin bir örneği. Nefes tek başına ele alınabileceği gibi bireysel gelişim yolculuğunda birçok disiplinle birlikte çalışılabilecek bir konu olurken, bazı teknikler ve beraberinde kullanılan olumlama gibi yöntemler bireysel veya grup çalışmaları halinde uygulanıyor ve birçok kişinin yaşamında yeni kapılar açıyor.


Transformal Nefes Koçu ve grup lideri Pınar Karali ‘den nefesin duygularımıza ve kararlarımıza olan etkisi hakkında görüş aldık.


Nefes alış veriş ile duygularımız arasında nasıl bir bağlantı var? Nefes alış verişimiz duygularımızı nasıl etkiliyor?

Nefesimiz tüm yaşamımızın, hayatın içindeki duruşumuzun, yerleşmiş alışkanlıklarımızın ve tepkilerimizin bir izdüşümü gibi. Hep söylediğimiz bir söz vardır, nefes aldığımız gibi yaşarız. Dolayısıyla nefes tüm hayatımızla ama en çok da duygularımızla bağlantılı… Duygularımız nefes alışverişimizi etkileyen en önemli faktörlerin başında geliyor. Çünkü biz ilk bebeklikten çıkıp çocukluğa adım atarken duygularımızı nefesimizle kontrol etmeyi öğreniyoruz. Bizi zorlayan duyguları hissettiğimizde, üzüldüğümüzde, kızdığımızda, kıskandığımızda ve hatta ağlamak isteyip de ağlayamadığımızda nefesimizi tutuyor, kısıtlıyor ve o duyguyu içimizde hapsediyoruz. Böylece zamanla bu alışkanlık yerleşiyor ve nefesin doğal ritmi bozuluyor, nefes alışlarla verişlerin ahengi kayboluyor.


Dünyaya geldiğimiz zaman yaşadığımız ilk değişim nefes alıp vermek… Bebek bu büyük değişime hemen adapte oluyor ve doğal nefes ile yaşamaya başlıyor. Yetişkinliğe kadar ne oluyor da nefes alışkanlıklarımız değişiyor?

Bebekler hangi yolla ve hangi şartlarla dünyaya gelirlerse gelsinler, doğal olarak bağlantılı nefes alıyorlar. Bu şu demek, bebeklerin sistemi, hayatta var olmak için nasıl nefes alması gerektiğini biliyor. Onlar nefeslerini tutmuyorlar, kısıtlamıyorlar, yaşamın içinde özgürce akan nefesleriyle yaşama adım atıyorlar. Ancak üç yaşından sonra bazı şeyler değişmeye başlıyor. Bilinçaltı oluşup da devreye girince, nefesin otantik yapısı da bozulmaya başlıyor. Davranışlarımızın çok büyük yüzdesi bilinçaltımızdaki kayıtlardan kaynaklı ve orası kapalı bir kutu gibi… Bunun yanında, sosyalleşmeyle birlikte de uyum sağlamak, kabul görmek adına kendi doğal varlığımızdan fedakârlıklar yapmaya, duygularımızı tam olarak göstermemeye başlayıp, bazı duyguları yaşamanın yanlış, ayıp, uygunsuz olduğuna ikna oluyoruz. Nerede ağlayacağımız, nasıl güleceğimiz, kızınca ne zaman ve hangi tonda bağıracağımız bile hep toplumun kontrolü ve denetimi altında. Böyle böyle duyguları sindiriyoruz ve bastırıyoruz. Ama hiçbiri bizden, vücudumuzdan gitmiyor. Hepsi bir blokaj olarak, gerginlikler yaratarak bedenimizde varlığını sürdürüyor ve bu da nefesimize yansıyor.


Nefes alışkanlıklarımızın duygularımız üzerinde etkili olduğunu söylemek mümkün mü? Nefes teknikleri kullanarak nefesi düzenlemek, düşünce ve duygular üzerinde dengeleyici bir kontrol sağlamak için etkili mi?

Nefes, vücudun otomatik olarak gerçekleştirdiği bir davranış ve aslında kontrol etmeye ihtiyaç yok. Bebekler ve hayvanlar nefeslerini kontrol etmiyorlar. Tam tersine nefesi kontrol edecek bir davranışta bulunmadıklarından onların nefesleri özgürce bedenlerinde akıyor. Ve evet, duygularımız nefes alışkanlıklarımız üzerinde etkili. Hissettiğimiz pek çok duyguyu yaşamak için kendimize izin vermiyor, o halden çıkmak için çabalıyoruz. Bir yandan da hep pozitif ve iyi olmamız gerektiğini söyleyen anlayışlara maruz kalıyoruz. Oysa hayatın içinde yüzde yüz her zaman iyi olma hali yok. Bazen bazı durumların içinden çıkamayız ve o durum bize hangi duyguyu yaşatıyorsa ona izin vermek gerekir. O haller içindeyken duyguları izlemek, oralarda kaybolmadan geçmekte nefes çok etkili ve yardımcıdır. Öyle anlarda duygulara kapılıp gitmemeyi sağlayan yegâne şey de nefestir. Çünkü nefes sadece bu ana getirir. Ne geçmiş, ne gelecek olmayan bir yerde şimdiki zamanda nefesle kaldığımızda, zihnimizin oyunlarını fark edip onları da durdurabilmemiz ve duyguların geçip gitmesine izin verebilmemiz kolaylaşır.


Zihnimizi sakinleştirdiğimiz, kendimizi ve duygularımızı tanımaya yönelik çalışmalar yaptığımız zaman, bunları bedensel çalışmalar ve nefes teknikleriyle de desteklediğimizde kendi otantik varoluşumuzla da yeniden buluşuruz.


Bu aşamada şans ve özgür irade gibi konuların nefesle bağlantısı akla geliyor. İsviçre’de bilim insanları, özgür iradeye bağlı davranışların nefes verişle birlikte gerçekleşebildiğini tespit etmiş. Nefesin hayatımız üzerinde nasıl bir etkisi var?

Nefes alışlarımız kadar nefes verişlerimiz de bizim hayatın içindeki duruşumuza dair ipuçları veriyor. Ama en temelinde tüm davranışlarımızın kaynağı bilinçaltı… Bilinçaltı kodları nefes alışkanlığını doğrudan etkiliyor. Bilinçaltında kendini değerli hissetmek, iyilikleri ve güzellikleri almayı hak ettiğine inanmak gibi konularda kısıtlayıcı inançlar var ise, bunlar nefes alışlara yansıyor. Ve aynı şekilde bırakamamak, teslim olamamak, artık bize hizmet etmese de bazı kişilere, olaylara tutunmakla ilgili kalıplar varsa bu da nefes verişte izlenebiliyor. Ve tabii çağımız insanında, hepimizde, her an her şeyi kontrol etmekle ilgili güçlü bir istek ve alışkanlık var. Bu kontrolcülük de nefes kalıbına yansıyor.


İsviçre’de yapılan tespit bu açıdan çok anlamlı. Bir şeyi bırakabilmek, bazen açıkça bilinçaltına ve hayata, tüm toplumsal statülere ve kurallara meydan okumak ve gerçek bir varoluş sergilemek demek. Nelere sahip olmamız gerektiği çoğunlukla bize empoze edilen, dışardan gelen bilgiler ama neyi bırakabileceğimizi, sadece kalbimizle biliyoruz. Ve özgür irade, kalbimizin seçimleriyle vücut buluyor. O seçimleri dinleyip duyabilmek için, nefes çok güçlü bir araç…


Nefes konusunda birçok teknik olduğu görülüyor. Yogada pranayama denilen ve Uzakdoğu öğretilerinde her zaman yeri olan nefes çalışmalarının yeni versiyonları da son yıllarda dikkat çekiyor. Transformal Nefes Terapisi bunlardan biri. Nefesimizi kendi kendimize düzenleyebilir miyiz? Nefes üzerinde nasıl bir çalışma planlanmalı?

Nasıl nefes aldığınızla ilgili ilk yapabileceğiniz şey, fark etmektir. Gün içinde sayısız defa nefes tutup hemen ardından derin derin nefesler alır, çoğu zaman bunu “İçim sıkıldı” diye adlandırırız. Bu gerçekten sıkıntılı bir durum, zira nefes almadığımız her an, hayatla bağımız kopar. Yemek yemeden ve su içmeden kısa sayılamayacak sürelerde yaşarız ama nefessiz bu süre üç dakikadır. Biz bilinçsiz olarak nefesimizi tutsak da, bir noktada otomatik olarak sistem devreye girer ve bize derin nefesler aldırır. Onun için ilk ve en önemli nokta, nefesi izlemek, gözlemlemek, nasıl nefes aldığımız fark etmektir. Farklı pranayama teknikleri kullanarak nefes farkındalığı kazanabilir ve bunu meditasyonlarınızda uygulayabilirsiniz. Günlük rutin haline geldiğinde faydasını da görürsünüz. Ancak bizim uyguladığımız Transformal Nefes tekniği, daha derin ve güçlü bir teknik olup, nefesi kısıtlayan sebepleri de dönüştürmeyi hedefler. Nefesin kısıtlanmasına neden olan blokajları ortadan kaldırmaya ve kişiyi kendi ruhuyla yeniden buluşturmaya yöneliktir.


Transformal nefes terapisi nedir? Nasıl bir teknik içerir?

Transformal Nefes tekniği, yaklaşık 45 yıl önce Dr. Judith Kravitz tarafından geliştirilmiştir. 70’lerin sonlarında Dr. Kravitz bir metafizik doktoru olarak bütünsel şifa yöntemleriyle çalışırken, nefesi de kendi çalışmalarında kullanmaya başlıyor ve sonrasında kendi vizyonu ve içgörüsüyle bugünkü tekniği geliştiriyor. Şu an Transformal Nefes tekniği 53 ülkede kullanılıyor ve dünyanın en büyük nefes okulu olarak insanların hayatlarına dokunmaya devam ediyor.


Transformal Nefes tekniğinin özü, bilinçli bağlantılı nefes. Bu da şu demek, diyaframı etkin kullanarak alınan nefesler... Diyafram vücutta nefes için var olan bir kas ancak zaman içinde etkili kullanılmayarak sertleşiyor. Bizim Transformal Nefes ile hedefimiz diyafram kasına yeniden işlev kazandırarak vücuda kendi doğal varoluş nefesini hatırlatmak. Diyaframı kullanmak nefes kapasitesini genişletiyor, lenf sistemini stimüle ediyor ve vücutta detoks etkisi yaratıyor. Fiziksel anlamda bedeni daha sağlıklı kılıyor. Diğer taraftan da, kullandığımız teknikle tüm o biriken ve blokaj oluşturan duyguların bedenden çözülmesine yönelik çalışma yapıyoruz. Böylece, bize ağırlık oluşturan, frekansı düşük o duygular çözülerek bizi daha hafif, daha keyif dolu bir ruh haline taşıyor ve kendi özümüzle, otantik halimizle yeniden buluşmamızı sağlıyor. Ruhsal anlamda kendimizle, Yaradan’la, tüm insanlarla bağlantımızı güçlendiriyor. Transformal Nefes‘ten sonra hayatımıza artık yeni bir perspektiften bakıp yeni bir farkındalıkla yaşamaya başlıyoruz.


Birtakım olumlama cümlelerinin de nefesle birlikte kullanıldığı belirtiliyor. Olumlamalar hangi aşamada devreye girmeli? Olumlama için nasıl örnekler verilebilir?

Evet, çalışmalar esnasında bazı olumlama cümleleri söyleniyor. Bu cümleler, o anki duygu geçişlerinde çözülme sağlayıp o alanı şifalandırmaya yönelik kısa, öz ve pozitif cümleler. Bu cümleler çalışma esnasında bedenindeki bölgelere göre farklılık gösteriyor. Don Miguel Ruiz’in 4 Anlaşma kitabının ilk maddesi “Sözcüklerin gücü vardır.” der. Biz de bu inançtan hareketle sözcüklerin gücünden yararlanmayı seçiyoruz. Ben en sevdiğim olumlamayı size şöyle söyleyebilirim ki benim sadece çalışmalarımda değil, tüm hayatımda bu olumlamanın etkisi var: Nefesi seçiyorum, yaşamı seçiyorum.





Kişiler de günlük meditasyon pratiklerini olumlamalarla zenginleştirerek daha etkili hale getirebilirler. Lousie Hay’in kitapları, olumlamalarla ilgili olarak eşsiz bir kaynaktır. “Düşünce Gücüyle Tedavi” kitabını herkese öneririm. Bedensel sağlığa kavuşmak anlamında da bedensel şifa için olumlama örnekleri önerir. Ancak o olumlamanın etki etmesi için niyet, samimiyetle inanç ve içteki direncin kırılmış olması gerekir. Onun için ilk ve en önce, dönüşümü başlatmak adına herkesin Transformal Nefes ile tanışarak deneyimlemesini dilerim.


Haber: Senem Tahmaz



Referanslar:

Hillary Sanctuary.“Breathing may change your mind about free will” (2020). Ecole Polytechnique Fédérale de Lausanne. Şuradan alındı: https://www.sciencedaily.com/releases/2020/02/200206080449.htm


Park, Barnoud, Trang, Kannape, Schaller, Blanke. “Breathing is coupled with voluntary action and the cortical readiness potential.” (2020) Şuradan alındı: 10.1038/s41467-019-13967-9




Nefes Farkındalığı sohbetimizi izlemek için tıklayın:







YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.