Gamze Bilir-Seyhan, "Bir Evlat Edinilme Hikâyesi" adlı Instagram hesabında koruyucu ailelik ve evlat edinme konularında sunmuş olduğu bilgilerle birçok insana ilham oluyor. Kendisi de 35 yıl önce anne-baba olmayı çok isteyen bir çift tarafından evlat ediniliyor. Gamze Bilir-Seyhan’la ilham veren hikâyesini ve yaşadığımız deprem felaketi sonrasında koruyucu aileliğe ilgide büyük artış yaşanmasının nedenlerini konuştuk.


Niceliksel verilerin ötesine geçerek, bize biraz kendinizden ve hayallerinizden bahsetmenizi istesem; neler söylersiniz?

Gamze ben, annem koymuş adımı. Ailem beni 35 sene önce evlat ediniyor ve şu an 35 yaşımdayım. Bizimki doğum anıyla ortaya çıkan bir hikâye. ODTÜ’de başlayan, Ege Üniversitesi’ne geçen, sonra da Hacettepe Üniversitesi’nde doktora ile tamamladığım bir üniversite yaşamı sonucunda Erken Çocukluk Eğitimcisi oldum. Evlat edinilme konusunda bir çocuğun hayatına olumlu bir dokunuş yapabilmek en büyük hayalimdi. Bu yola da o nedenle çıkmıştım. Bu başlangıç hayalime ulaştım, şimdiki hayalim ise evlat edinme/edinilme konusunun toplumumuzda normalleşmesine tanık olmak. Bu hayalime ulaşmak için de, çocuklar için çalışmaya devam ediyorum.


“Bir evlat edinilme hikâyesi” adlı Instagram hesabınızda koruyucu ailelik ve evlat edinme konularında sunmuş olduğunuz bilgilerle birçok insana ilham oluyorsunuz. “Bir evlat edinilme hikâyenizden” okuyucularımız için de kısaca bahsedebilir misiniz?

Teşekkür ediyorum, bu yola bir çocuğun hayatına olumlu bir katkı yapabilmek, bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla çıkmıştım, fakat şu an giderek bu farkındalık halkalarının büyüdüğünü görüyorum. Bununla gurur duyuyor ve umut doluyorum. Hikâyemi kendi adıma normalleştirebilmek adına evlat edinilme konusuyla ilgili ufak notlar almak amacıyla bu hesabı oluşturmuştum. Yazdıkça, paylaştıkça yalnız olmadığımı gördüm. Toplumda o kadar çok ki aslında evlat edinme/edinilme hikâyesinin bir ucundan etkilenen insan sayısı, her geçen gün buna şaşırmaya devam ediyorum. Benim hikâyem 35 sene önce başlıyor, anne-baba olmayı çok isteyen bir çiftin evliliklerinin 23’ncü senesinde bebek Gamze doğuyor ve tam orada işte bizim aile olma hikâyemiz başlıyor. Annemin babamın el bebek, gül bebek büyüttükleri bir bebeklik ve çocukluk geçiriyorum. Sonra ardından ailemin her anındaki büyük sevgisi ve desteği ile lise, üniversite yılları, iş hayatı derken 35 sene böyle geçiyor.


Koruyucu aile nedir? Koruyucu aile olma koşulları nelerdir? Koruyucu aile olmak için başvuru yapan bir aileyi nasıl bir süreç bekliyor?

Koruyucu aile, ülkemizdeki çocuk koruma sisteminde yer alan aile temelli hizmet modellerinden biridir. Çok farklı sebeplerden dolayı biyolojik ailenin çocuğa kendi yanında bakım veremediği durumlar meydana gelmektedir. Koruyucu aile modelinde, koruyucu ailelerin kendi aile ortamında bu çocuklara bakım vermesi sağlanmaktadır. Koruyucu aileler çocuğun bakım, gelişim, sağlık ve eğitim sorumluluklarını üstlenmektedirler. Çocuk sürekli koruyucu aile yanında yaşamaktadır. Koruyucu ailelik geçici bir süre olabileceği gibi çocuk üniversiteden mezun olana kadar da sürebilmektedir. Koruyucu aile yanındaki çocuğun biyolojik aile ile bağı korunmakta ve çocuğun üstün yararını sağlayacak koşullar var ise çocuk ve biyolojik aile belirli periyotlarla bir araya gelmektedirler. Koruyucu aile olabilmek için şartlar; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, sürekli Türkiye’de ikamet ediyor olmak, 25-65 yaşları arasında olmak, en az ilkokul mezunu olmak ve düzenli bir gelire sahip olmaktır. Bekâr olmak veya biyolojik çocuk sahibi olmak koruyucu aile olmak için engel değildir.


Koruyucu aile olmak için e-devlet üzerinden ya da bulunulan ilin Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nden başvuru yapılabiliyor. Başvuru sonrası başvuru sahibine bir görüşme randevusu oluşturuluyor. Bu görüşmede koruyucu ailelik süreci anlatılarak başvuru sahibi aileden birtakım belgeler hazırlamaları isteniyor. Verilen süre sonunda bu hazırlanan ekonomik durum, eğitim bilgisi, sağlık raporu, adli sicil kaydı gibi belgelerle ailenin bir çocuğa nitelikli bir bakım verebileceğini kanıtlayan bir dosya oluşturması isteniyor. Daha sonra çeşitli görüşmeler ve ev ziyaretleri planlanarak süreç devam ettiriliyor. Her şeyin yolunda gitmesi ve başvuru sahibinin “koruyucu aile olabilir” onayından sonra ise bekleme süreci başlıyor. Koruyucu aile yanına yerleştirilecek bir çocuk sizin dosyanızla eşleştirildikten sonra da ziyaret, uyum, yerleştirme süreçlerine geçiliyor. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, başvuru sahibine bir çocuk bulunmuyor, bir çocuğa bir aile bulunuyor aslında. Tüm bu süreçler vakit aldığı için de koruyucu ailelik başvuru-değerlendirme-onay süreçleri 5-6 ay kadar sürebiliyor.


Yaşadığımız deprem felaketi sonrasında koruyucu aile başvurularında yoğun bir artış oldu. Bu durum çok fazla eleştirildi. Deprem sonrası yaşanan yoğun duygular ve sosyal medyada, çocukların nesneleştirildiği paylaşımlar bu eleştirilere sebep olarak gösterildi çoğunlukla. 99 depreminin "kayıp çocuklarına" dair gündeme gelen iddiaların da, insanların böyle bir eylemde bulunmasında etkili olabileceği konusunda neler söylemek istersiniz?

İnsanımızın yardım dürtüsüyle harekete geçmesini çok iyi anlıyorum. Çünkü deprem felaketi hepimizi çok sarstı, ülke olarak kayıplarımız için gerçekten çok üzgünüm. Her vatandaşımız gibi hepimiz elimizden geleni yapmak istedik. Bunun bir yolunun da depremden etkilenen çocuklara destek olmak olduğunu düşündük. Eminim ki her birimiz o çocukları rahat ettirebilmekten başka bir şey düşünemedik. Halkımızın çoğunluğu ise bunun yolunun koruyucu ailelikten geçtiğini düşündü. Fakat durum öyle değil, az önce de bahsetmiş olduğum gibi koruyucu ailelik başvuru-değerlendirme-onay süreçleri çok uzun sürüyor. Ne yazık ki bugün e-devletten başvuru yaptım, yarın evime çocuk yerleştirildi, gibi bir durum söz konusu değil. O nedenle de koruyucu ailelik depremden etkilenen çocuklar için eyleme geçirebileceğimiz yardımlardan biri değil. Bir de koruyucu ailelik ya da evlat edinme bir anlık duygu yoğunluğu ile alınabilecek bir karar değil, sadece bir çocuğun değil, sizin yaşamınızın da sonsuza dek değişmesi demek aslında. O nedenle bu konuda dürtüsel ve duygusal kararlar almadığımızdan emin olmamız gerek. Yoksa depremden etkilenen veya kurum bakımında olan çocuklar için fayda sağlamaya çalışırken onlara daha çok zarar verebiliriz.

Deprem sonrasında yapılan koruyucu aile başvurularının depremde yakınlarını kaybeden çocukları değil, şu an da kurumlarda bulunan çocukları kapsadığı bilgisi verildi. Depremde yakınlarını kaybeden çocuklar ile ilgili süreçte oldukça merak edilen bir konu. Kurumda bulunan her çocuk aynı özeni ve hassasiyeti hak ediyor elbette. Ancak özellikle deprem gibi felaketlerde çok sayıda çocuk aynı anda yakınlarını kaybedebiliyor ve daha önce de benzeri durumlarda, bu çocukların karşılaştıkları acı tabloya dair çeşitli haberler yer aldı medyada. İnsanlar yaşadıkları kaygı ve güvensizlik dolayısıyla da bu çocuklara karşı ekstra bir hassasiyet gösteriyor olabilirler. Nitekim sosyal medyada açılan #ÇocuklarınTakipçisiyiz hashtagi de bu kaygı ve güvensizliği destekler nitelikte. Bu çocuklar hakkında topluma açık, net, dürüst ve şeffaf bilgilerin sunulması gerekmiyor mu? Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

Yaşadığımız felaket nedeniyle hepimiz çok hassaslaştık, gerçekten dürtüsel ve duygusal davranabiliyoruz, bu da çok insanca, çok normal. Bunu anlıyorum. Sorumlu bir vatandaş olarak da korunma ihtiyacı olan çocukları merak etmenin de bu konuda bilgi alabilmenin de insan olmanın bir parçası olduğunu düşünüyorum.


Deprem sonrasında koruyucu aileliğe yönelik oluşan ilginin sürekliliği konusunda ne düşünüyorsunuz? Daha önce koruyucu aile sisteminin çok fazla bilinmemesi konusunda neler söylemek istersiniz? Bu yoğun gündem öncesinde koruyucu aile sisteminin yeterince tanıtılıp, insanların bu konu hakkında detaylı bir şekilde bilgilendirildiklerini düşünüyor musunuz?

Daha önce de koruyucu aile sisteminin bilinirliğinin artması için çeşitli çalışmalar yapıldı. 2 sene önce Resmî Gazetede yayınlanan bir genelge 30 Haziran Koruyucu Aile Günü ilan edildi, örneğin. 2021 ve 2022 yıllarında 30 Haziran’ı Koruyucu Aile Günü olarak kutladık. Ayrıca, bu konuda gerek il müdürlükleri gerek kişiler ve sivil toplum kuruluşları farkındalık ve bilinçlendirme çalışmaları yürütüyorlardı. Mesela, ben de yaklaşık 2,5 senedir bu konuda yazıyorum, paylaşıyorum, konuşmalara ve seminerlere katılıyorum. Örneğin, Şubat 2022’de KOREV tarafından İzmir’de Tüm Yönleriyle Koruyucu Aile Sempozyumu gerçekleştirildi. Bu yoğun gündem öncesinde de koruyucu aile sistemine yönelik çalışmalar yürütülüyordu, aslında. Ne yazık ki ülkemizin yaşadığı deprem felaketi, koruyucu ailelik konusunun büyük çaplı bir şekilde ulusal bir gündem maddesi haline gelmesine yol açtı.


Evlat edinme ve koruyucu aile arasındaki farklılıklar nelerdir? Gönüllü aile sistemini de kısaca açıklayabilir misiniz?

Evlat edinme ve koruyucu ailelik, ülkemizdeki çocuk koruma sistemi çatısı altında yer alan aile temelli hizmet modellerindendir. Evlat edinme çocuğun velayetinin biyolojik aileden mahkeme kararıyla evlat edinen ailenin üzerine geçmesini sağlayan, hukuki bağlarla çocuk-ebeveyn ilişkisinin kurulmasıdır. Bu koruyucu ailelikten en temel farkıdır aslında. Koruyucu aile modelinde çocuğun velayeti biyolojik ailede kalmaya devam etmektedir. İki sistemde de benzer başvuru-değerlendirme-onay süreçleri titizlikle yürütülmektedir. Öte yandan, evlat edinme sürecinde olan çok fazla aile olması nedeniyle evlat edinme süreci 3-4 sene sürebilmektedir. Bu süre koruyucu ailelik için 5-6 ay olabilmektedir. Gönüllü ailelik ise bulunduğunuz yerdeki kuruma doğrudan başvuru yapabileceğiniz bir yöntemdir. Bu yöntem kurum bakımında olan çocuklara kendi ilgi, beceri ve eğitim donanımınız doğrultusunda destek verebileceğiniz bir yoldur. Kuruma düzenli ziyaretlerde bulunmanız ve çocuklarla onlara katkı sağlayacak yollarla vakit geçirmeniz beklenmektedir.


Diyanet'in fetva sitesinde yer alan, “Depremzedeyi evlat edinenle evlatlık arasında evlenme engeli yok” ifadeleri, deprem bölgelerindeki çocuklardan bazılarının tarikatlara teslim edildiği yönündeki haberler, çocuklar konusunda yoğun bir endişe duyulmasına sebep oluyor. Sizin bu konu hakkında düşünceleriniz nelerdir ve özellikle çocukların gerçekten emin ellerde olduğundan nasıl emin olabiliriz bu koşullarda?

Daha önce belirttiğim gibi, burada yeniden tekrarlamak isterim; içimizdeki sorumluluk duygusu ve vicdanımız nedeniyle bu ülkenin bir vatandaşı olarak korunma ihtiyacı olan çocukları merak etmenin ve bu konuda bilgi alabilmenin insan olmanın bir parçası olduğunu düşünüyorum. Çünkü yasalar karşısında 18 yaşına kadar tüm bireyler çocuk kabul edilmekte ve çocukların gelişim göstermeleri, sağlıklı bir şekilde büyümeleri ve öğrenmelerinin gerçekleşmesi için yetişkinler tarafından korunmalarına ve desteklenmelerine ihtiyaçları var. Bu doğadaki tüm canlılar arasında sadece biz insanlara özgü bir durum. Bu nedenle bunun gereğini yerine getirmek zorundayız, çocuklar büyüyüp kendilerini koruyabilir hale gelene kadar, onları korumak bizim görevimiz.


Evlat edinme ya da koruyucu aile olma sistemleri dışında kurumlarda bulunan çocuklar için neler yapılabilir? Gönüllü aile kavramı burada devreye girebilir mi?

Gönüllü aile kavramı tam olarak burada devreye girmektedir. Durumunuz evlat edinme veya koruyucu aile olmaya uygun olmayabilir ya da bunları tercih etmeyebilirsiniz. Fakat gönüllü ailelik ile sahip olduğunuz becerileri ve zamanınızı kullanarak kurum bakımında kalan çocuklara destek olabilirsiniz.


Röportaj: Sinem Uslu




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.