Karmaşası ve çelişkisi çok bir yüzyılda yaşıyoruz. Bilgi toplumu, enformasyon toplumu, teknoloji toplumu, adı her ne olursa olsun, yer ve zaman kavramlarının olmadığı bir dönem bu. Hatta bu dönemi küresel köy kavramı ile tanımlarlar. Çünkü koskoca dünya aslında küçük bir köye dönüşmüştür. Zaman ve mekandan bağımsız, istediğimiz her şeyi istediğimiz anda alıyoruz. Sadece bu da değil. Her an her şeyimiz bir yerlerden açıkça sergileniyor. Üstelik bunu çoğu zaman bilinçli bir şekilde yapıyoruz.


Yazının başlığını bir zamanların fenomen yarışmalarından birinden esinlenerek koydum. O zamanlar birçok kişi tarafından eleştiri yağmuruna tutulan bu yarışmalardan ne farkı var şu anki sosyal medya dünyasının? Instagram bizi gözetliyor. Gerçekten de durum bu. Kimimiz abartarak, kimimiz orta seviyede, kimimiz çok az da olsa hayatlarımızı sergiliyoruz. Sabah sabahlıklarla başlayan macera, ebeveyn banyosunda bornoz ile diş fırçalamayla devam ediyor. Gün içindeki aktiviteler çok çeşitli. Herkesin hobisine, tercihine göre değişiyor. Akşam ise yine pijamalarla yatakta verilen pozlar ya da çekilen videolarla gün sona eriyor. Bu döngü her gün devam ediyor. Peki, çocuklarımız bu döngünün neresinde? Tam da merkezinde. Savunmasız halleri ile ve kendi tercihleri olmayan bir dünyada ebeveynlerinin onlara verdikleri görevi yerine getiriyorlar. Şimdi biz o videolarda iyi annelik dersi verirken şöyle diyoruz: “Biz yeni nesil ebeveynler, çocuklarımızın kararlarına saygı gösteriyoruz. Evden çıkarken giyeceği kıyafeti kendi seçiyor. Çünkü biz ona 3 yaşında seçimler yapma şansı verdik. Ona saygı duyduğumuzu gösterdik”. Peki, günde 20 tane fotoğraf ve video çekerken, 15 tane story koyarken çocuğunuzun fikrini aldınız mı? Hani, nerede saygı? Hani, nerede seçim yapma hakkı? Çocuk fotoğraf çekilmeyi değil de odasında oynamayı tercih ederken sizin tepkiniz ne oluyor? Bakıldığında, çocuklar fotoğraf çekmekten hoşlanır gözükebilir. İlgilerini çektiği için. Ama durum tersidir aslında. Benim de 3 yaşına 3 ay kalmış bir oğlum var. 4-5 pozdan sonra sıkılıyor. Kaçıyor. Dikkati dağılıyor çünkü. Oyuna gitmek istiyor. Ama biz bazen ağlatarak da olsa fazla beğeni alabilmek adına çocuğumuza o pozu verdiriyoruz. Mutlu bir iki kareden ya da haftada bir koyulan bir iki fotoğraftan bahsetmiyorum. 7/24 gözetlenmeye alıştığımız bir dünyadan bahsediyorum.


Bunu, çocuk sosyolojisi alanında çalışan, yüksek lisans tezini de çocuklar ve çocukluk ile ilgili verecek olan biri olarak söylüyorum. Çocukluk adı verdiğimiz bu dönemin yansımalarının, izlerinin bireysel ve toplumsal o kadar yönü var ki… Bu yüzden ebeveynler olarak sadece çocuk gelişimi ya da annelik-babalık kitapları değil, çocuk felsefesi, çocukluk sosyolojisi kitapları da okuyalım. Ve çocuğumuza sadece bir çocuk gelişimcisi mantığıyla bakmayalım. Yani sadece iyi beslenmesi için özen gösterdiğiniz, çeşitli aktivitelerle etkinliklerle geliştirmeye çalıştığınız, donanımlı olsun diye aynı anda 4-5 alanda yorduğunuz bir çocuk düşünmeyin.


Çocuklarımız toplumsal varlıklardır. Onların yaptıklarının ve tabiî ki sizin yaptıklarınızın ileride hem bireysel hem toplumsal olarak nelere yol açacağını düşünün. Çocuğunuza felsefe öğretin. Önce kendini, sonra dünyayı sorgulamayı öğretin. Günümüzün en önemli dersi bu olmalı. Okullarda okutulmalı. Birinci sınıfta okuyan çocuklara bile çeşitli öykülerle felsefi bakış açısı kazandırılmalı. Hiçbir şeyi düşünmeyen, merak etmeyen, kendi varlığının ve dünyanın geri kalanının varlığından bihaber olan bir çocuk kendine ve topluma ne kadar faydalı olabilir ki? Çocuğumuzun ileride iyi bir dünya görüşünün olmasını istiyorsak daha ilkokul çağlarında onlara bu görüşü oluşturacak temeller vermeliyiz. Düşünmeli, sormalı, cevaplar bulmalı, bulduğu cevaplar ile yetinmemelidir.


Çocuklarımızın gözetlenmelerine izin vermeyelim. Ve en önemlisi bunu normalleştirmeyelim. Bu durum zamanla onlarda, sürekli izlenme, beğenilme hissi doğurur. Egosu yüksek, hiçbir şeyden tatmin olmayan bireylere dönüşürler ki bu iş hayatında da onlara mutluluk getirmez.


Çocuklarımız hayatı Instagram’ın “keşfet”inde aramasınlar, gerçekliği kitapların sayfalarında, yaşamın derinliğinde keşfetsinler…


Sevgilerimle.


Derya Dönmez

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.