Büyüyor… Engel de olamıyorum. Milyonlarca annenin çığlığı bu, bunu da biliyorum. Bir yanım büyüsün de paylaşacaklarımız çeşitlensin diyor. Diğer yanım gelecek 'bilinmeyen' diye korkuyor. Bir yanım 'Anı büyüyü nasıl bozmadan yaşarım?' diyor. Diğer yanım 'Baskı yaratma, tadını çıkar' diyor. Ben bin parça… O, hep an’da.


Minik avcunu avcuma koydu geçen gün. Böyle iç içe geçti parmaklarımız onun parmakları çok minik ama olabildiğince işte. Karnımdan çıkan bir yavru ama parmakları parmaklarımın arasında diye nasıl mutlu oldum. Bakakaldım ellerimize. Ellerinin üzerinde parmaklarının başladığı yerdeki gamzeleri tek tek öptüm.


Minnettarım ona… Sadece kocaman bir sevgi için değil hayatımda hiç yaşamadığım bir farkındalığı alıp kalbime soktuğu için. Her konuda sorgulamayı, bir an durup sonra konuşmayı, tepki vermeyi öğretti mesela. Tepkisel alışkanlıklarımı çözüyor şimdilerde tek tek bulup çıkarıyor anılarımdan, bilinçaltımdan. Sabrımın son zerrelerine gelince hatırlıyorum önemli soruyu: ‘En kötü ne olur ki?’ Üzeri mi ıslanır? Değiştiririm. Her yer yemek mi olur? Temizlerim. Yere mi döker? Silerim. Geç mi bırakır? İptal ederim. Ama hiçbir şey, hiç kimse, hiçbir bedel onunla şu an yaşayacaklarımı geri getiremez. Onun için nefesteyim, anda kalmak istediğim her an nefesimi takipteyim.


Yürümeye başlaması, emeklediği günlerin geçtiği anlamına geliyor. Dişlerinin çıkması, ağzında hiç dişin olmadığı günlerin bittiği, konuşması; konuşamayıp çabaladığı, dünyanın en güzel anlamsız kelimelerinin çıktığı anlamına… Her yeni başlangıç ufak bir hüzün yaratıyor içimde biten şey için. Her şey vaktini tamamlıyor, görevini yerine getiriyor ve usulca çekiliyor aradan. Ardından yeni ünite sonra yenisi… Öncekiler zamanla unutuluyor. Unutmamak için elden ne gelirse yapılıyor ama zamanın acımasızlığı. Giden her gün bu kadar küçük olduğu son gün, bende. Her gece yanına uzandığımda bunu düşünüyorum.


Onun açısından bu kadar dramatik değildir tabii. Her uyandığı gün onun için güzel çocukluk anıları için bir fırsat. Sabah erkenden bunun için ayaklanıyor. Okuyacağı kitaplar, duyacağı sözcükler, izleyeceği hareketler, gezeceği yerler, yiyeceği yemekler, dinleyeceği müzikler her şey onun için fırsata dönüşmeli. Şefkatle geçirsin gününü diye çabalamak bir yandan da onunla dans eder gibi uyumlu olmak. Anne duyarlılığında dengede olmak... Onun çocukluğu için en iyileri bulup yaratırken bir yandan da nefes nefese kalmamak.


En çok da ona bakınca bende uyanan duyguları sevdim. Zamanımın ciddi bir bölümünü bu duyguları, düşünceleri takip etmek alıyor. Cümle olumlu şeylermiş, ah ne de ciciymiş gibi gelebilir; öyle değil. En sertinden çocukluk analizi, karakter analizi, farkına varma. Ama bu defa poh pohlayan sesler yükselmiyor içinden. Oyun oynamaktan çok hoşlanamamışsan mesela oyun oynayan olmamış seninle diyor bir ses. Sonra hadi düş peşine bu cümlenin. Neden oynamadılar, bu bende neye sebep oldu, nasıl oldu…


Bu sayede şimdilerde evrensel bir anne(!) kıvamına dönüyorum. Bana önceden kötülük etmiş hali hazırda kötülük eden, birilerine zarar vermiş insanlarla ilgili önceden tavrım çok köşeliydi. Artık oval hale geliyor o köşeler. ‘O’ diyorum tek başına olmadı ki bu kendi kendine bu hale gelmedi ki... Belki de hiç sevilmedi diyorum; Can Manay karakteri mesela. Çok mu uzağız, tuvalette doğurulup, terkedilen çocuklara? Sadece kurgu mu? Bu kadar büyük hırsların özünde belki de aileden alınamayan sevgiyi telafi etme isteği var. Kendini kabul ettirmek için binbir takla atanların çocukluğunda koşulsuz sevgi yoktu belki de. Kararsızlıklarıyla bizi bezdirenlerin kendilerine güvenen ebeveynleri yoktu belki de.


Aslında çocuk yetiştirmenin topluma da etkisi nedeniyle gerçekten çok büyük sorumluluk. Nasıl şimdi elimizi kolumuzu çarptığımız sevgisiz yetişkinler bir zamanlar bebekse; bizim bebeklerimiz de 25-30 yıl sonrasının yetişkini olacak. Dolayısıyla vergi gibi, askerlik gibi topyekûn duyarlı olmalıyız bu meseleye de. Çünkü bozulmuş bir yetişkini düzeltmekten daha kolay olur bir çocuğu sağlıklı yetiştirmek. Hepimize kolaylıklar...


Yazı: Bengü Kantekin Günal

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir daha bu öğlen konuştum arkadaşımla aynı şeyleri. bir çocuk yetiştirmenin insanda neleri değiştirdiği, neleri uyardığı, farklılaştırdığı, elinde olmayan ama sürekli büyüyen sevgisi, endişe... çok güzel kaleme alınmış, teşekkürler..
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.