Küçük küçük notlar bırakacağım buraya. Derdim el izim kalsın, ayak izim sürülsün değil. "Sadece bir kadın değişir, dünya değişir" deyişine sonuna kadar inanan bir kadın olarak olur da bir kadını daha bu söze inandırabilirsem diye tüm çabam.


Ben şanslı sayılan bir yüzdenin içindeydim. Ergenliğinde bir erkek tarafından büyütülmüş, tüm hak ve özgürlükleri eşit şekilde elde etmiş o yüzdeden. Fakat bir yerinde, her insanın başına geldiği gibi, talihsizlikler de yaşamış diğer bir başka yüzdeden de payına düşeni almış genç bir kadın.


İlk başlarda yolun geri kalanında öyle bir sürece giriyor ki insan yaşadığı her an, bir anda arabesk bir sedaya dönüşüyor. Sonra silkelenip kendine geldiğinde ise yitirdiklerine değil de kazanımlarına bakıyor ve bunları fazlalaştırma yolunda adımlar atmaya başlıyor. Sonuçta zor olanı başarma isteği doğanın üstümüze giydirdiği en güzel giysimiz belki de. Sadece farkında olmak gerek.


Bu sürecin kadın erkek cephesi de yok aslında biraz insan olmak ve kalabilmek ile de ilgili. Olayın kaleme alan tarafı kadın olunca bu kelime cümle içinde biraz sıkça geçiyor yalnızca. Ama sanırım o kadar da ayrıcalıklı davranmak hakkımızdır, kimse de kırılmasın bize. Ne dedik tırnak içinde "kadın değişir, dünya değişir."


Bugünden payımıza düşen ise önümüze konan ve dayatılandan başka şeylere odaklandığımızda yaşama dair değişmesi muhtemel küçük noktalar ya da inanca göre açılacak yeni kapılar.


İlk not; unutulan üretme gücü.

İnsan/kadın&erkek üretirken sadece konuşmaktan sıyrılıp, eyleme adım atar. Müzik üretir, edebiyat üretir, bilim üretir. Ekmek üretir, araba üretir. Fikir üretir. Ürettikçe emeğin değerini kavrar ve bundan vazgeçmemeyi öğrenir.


İkinci not; içindeki güç ve farklı olmanın dayanılmaz hafifliği.

Unutma ki yüz yirmi kadının can verdiği tarih bugün biz buradayız dememize neden oldu,

Unutma ki Hedy Lamarr sadece çok güzel bir kadın değildi,

Unutma ki Kalben'in sahnede olabilmesi için, dinlenmesi için sadece görselliği gerekmiyordu,

Unutma ki Sabiha Gökçen'in başardığı yıllar 1930'lardı...


Üçüncü not; büyütme ve öğretme gücü.

Kadın olarak doğanın bize sunduğu en güzel şey bu bence. Beslemek, elimize gelen neyse büyütüp çoğaltmak. Öğretmek. En çok dip dibe durmamız, birbirimize destek olmamız gereken alan da bu aslında. Malum elimizin hamuru ile burnumuzu soktuğumuz her işe farklı bir bakış kazandırmanın su götürmez gerçekliği.


Ve en önemlisi sevginin gücü.

Kadının içinde olan ve erkeği de dönüştürecek en önemli ve yegane güç.


Şimdi ben derim ki tüm bu güçlerimizle biz kadınlar voltranı kolayca oluşturabiliriz. Tüm bunları yaparken de kimliğimizden vazgeçmek zorunda da değiliz üstelik. Sadece farkındalığımızı arttırmak gerek. Bilginin ışığında, dayatmalara boyun eğmeyerek, tercihlerini doğru kullanmaktır işin sırrı kanımca. Saygının sınırlarını aşmadan. Ve bu yolda erkekler siz de yanımızda durabilirsiniz.


Önemle altını çizmek isteriz ki feminist olduğu için erkek düşmanı değildir kadın ve her erkek sadece kadın vücudunun belden aşağıdaki uzuvlarına takılı değildir. Mesele insan olmak ve insan kalmakla ilgili. Belki de o hep adı tırnak içinde geçen "bazı medeni ülkeler" bunu başarabildiği için huzurlu bir hayat sürüyorlardır kim bilir.


Oturduğun yerden konuşmak kolay tabi peki tüm bu imkanları olmayan kadınlar ne yapsın dediğinizi duyar gibiyim. Orada da iş bize düşüyor sanırım. Yine bir diğer doğamız gereği sistemimize kodlanmış paylaşma gücümüzden yola çıkmaya ne dersiniz.


Bir kadın değişir, dünya değişir. Her şeye rağmen her yerde olmaya, var olmaya, bir olmaya, beraber daha da güçlü olmaya.


Sevgiyle, çoğaltarak, üreterek aydınlık yarınlara...




Neriman Ekinci


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.