On yıldır birlikteydik. Benim Amerika’da bir hayatım ve ergen çocuklarım vardı. O ise Londra’da yaşayan bir İngilizdi.





İlişkimiz boyunca, her senenin yarısını, eski kocam çocuklarımıza bakarken, onun yanında Londra’da geçiriyordum ve diğer yarısında da Amerika’ya dönüyordum.





Bir yazar olduğum için istediğim saatlerde ve istediğim yerden çalışabiliyordum. Ama onunla birlikteyken pek çalışamıyordum çünkü sürekli eğleniyorduk! İngiltere’de olduğum sürece birbirimizden hiç ayrılmıyor ve Amerika’ya döndüğümde de saatlerce telefonda konuşuyorduk.





Londra’da, onunla ikinci bir evim, ikinci bir hayatım ve arkadaş ve koşularımızdan oluşan ikinci bir ailem vardı. Sürekli gittiğim ve favorim olan marketim, manavım, barım vardı.





Hayatımdaki varlığı o kadar büyüktü ki çocuklarım bile onu aileden kabul ediyorlardı. Çocuklarıma onunla ilgili anı ve hikayelerimi anlatmaktan çekinmiyordum.





Muhteşem geçen bir Londra seyahatimden sonra, beni havaalanına bıraktı, öptü ve “Yeni adresim ve telefon numaram belli olur olmaz seni arayıp haber vereceğim” dedi. Taşınmak üzere olduğunu biliyordum.





Üzerinden 5 yıl geçti ve ben hala onun aramasını bekliyorum.





Geçen seneler boyunca ona yüzlerce e-posta yolladım ama asla geri dönmedi. Eski telefon numarası çalışmıyordu ve yeni numarasını vermek için benimle asla iletişime geçmedi.


Aslında gerçekten istesem onu kolaylıkla bulabilirdim. Bir grupta çalıyordu, bir gece ansızın grubun sahne aldığı bara gidebilirdim ama benim onu bulmamı istemediğini açık bir şekilde gösterdikten sonra bir köpek gibi iz sürüp, onu avlamak istemiyordum.



Yıllar sonra hala ona yazıyor olmam bile kendimi yeterince kötü hissetmeme sebep oluyorken, 4,000 mil uçup çalıların arkasına saklanıp, önüne ‘seni yakaladım!’ diye atlamayacaktım.





E-postalarıma asla cevap vermemiş olmasına rağmen, her birini okuduğuna eminim ki bu beni daha çok kırıyor ve hatta sinirlendiriyor. Yolladığım her mailden sonra kendimden nefret ediyordum ama asla ‘hoşça kal’ demediğimiz için bir gün ondan tekrar haber alacağım ümidine tutunuyordum.


Bir hayalet gibi ortadan kaybolması, aniden ölmesinden bile kötü çünkü eğer ölmüş olsaydı, en azından bir kapanış yaşamış olacaktık ve ben hayatıma devam edebilecektim.





Beni bir daha asla görmeyeceğini tüm o süreçte biliyor olması beni delirtiyor. Londra’ya son gidişimde geçirdiğimiz günlerin o kadar özel ve güzel olmasının sebebi de muhtemelen onun bunların yaşadığımız son günler olduğunu bilmesi idi.


Onu Google’da aradım, hemen hemen her gün; online olabileceği tüm sosyal medyada aradım ama tek bir iz bile yoktu. Sanki gerçekten yeryüzünden yok olup gitmişti ama benim tüm hayatımı da beraberinde götürmüştü.


Mutlu muydu? İyi miydi? Beni özlemiş miydi?




Çoğu insan onun geri dönüp, geleceği günü beklediğim için beni deli sanabilir. Ama o güne kadar, aklımdaki sorularla baş başayım…



GraceLynn Parker

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.