Emziren Anneler Google Grubu, yıllar önce Blogcu Anne tarafından kurulmuş ve kurulduğu ilk günden beri anneleri birleştiren, bir araya getiren, dertleşilen, fikir paylaşılan, çok annenin hayatına değmiş bir grup. Ben ve benim gibi bir çok anne bu grup ile bir araya gelmiş, bir şeyler yapmaya başlamıştır. İşte yine bu grupta bir araya gelen iki anne, 'hadihamyap'ın yaratıcıları sevgili Filiz ve Dalya’nın güzel girişimleri bugünkü röportaj konum. Anne eli kokan bu güzel fikir nasıl ortaya çıktı, neler yapıyor ve hayalleri neler röportajımızda... İlham ve keyif vermesi dileğiyle...

Sevgili Filiz ve Dalya bize kendinizi tanıtır mısınız?




Bunun için de aslında genel olarak annelerimizin yaptığını yapıyoruz, yüzümüzü doğaya, doğal olana döndük ve yediklerimizin de bize iyilik getirmesini diliyoruz. Evlerimizde, kendi özel hayatlarımızda da bunu düstur edindik... Kendi domates soslarımızı kendimiz yapıyor, turşu kuruyor, ekşi mayamızı besleyip ekmek yapıyoruz... Tarhananın, eriştenin kıymetini biliyor, kefir mayamızla konuşup, çiçeklerimize su veriyor, evdeki hayvan dostlarımızı seviyoruz. Çiğ süt kullanıyor ve yoğurdumuzu evlerimizde kendimiz mayalıyoruz. Unumuzu marketten değil, organik buğdayı kepeğiyle ruşeymiyle, her şeyiyle öğüten taş değirmende ezilmiş tam unlar kullanıyoruz.




'hadihamyap' nasıl ortaya çıktı?

Biz bir hayal kurduk. Emziren Anneler mail grubunda tanıştık ve “Anne eksenli girişimcilik projeleri yapalım, herkes elinden en iyi hangi iş geliyorsa ve kalbinden ne geçiyorsa onu yapsın mutlu olsun” diye yola çıkan kalabalık bir ekiptik en başta... Dalya ve ben gönlümüzü mutfağa vermişiz bir kere, yollarımız kolaycacık kesişti... İkimiz de sadece mutfaktan oluşan bir evde yaşamayı, gözlerimizi kapatınca bir mutfakta bir şeyler yaptığımızı hayal eder olmuşuz. O kadar aşığız mutfakta pişmeye, pişirmeye... Zaten hemen farkettik ki bu proje olmadan da biz çocuklarını sağlıklı ve doğal şekilde beslemeye ve büyütmeye çalışan anneleriz... Eşlerimizden de tam destek alınca ve Dalya’nın eşi “Fikir babamız”, benim eşim de “İsim babamız” olunca 'hadihamyap' ana hatlarıyla şekillenmiş oldu.


Kendi mutfaklarımızda pişirdiğimiz ürünler için “Kendi çocuklarımıza yedirmediğimiz hiçbir gıdayı satmamak” mottosuyla hareket ediyor; “Doğal/organik tarım ürünlerinden yapılmış, içinize sinerek çocuğunuza yedirebileceğiniz sağlıklı ve lezzetli atıştırmalıklar” hazırlıyor, %100 organik sertifikalı kuruyemişler, kuru meyvalar satıyoruz sitemizden.



Çünkü çocuğunuzun aldığı gıdalar, kişiliğini ve düşüncelerini de etkiler. Yani sizin kalsiyum deposu sandığınız hazır meyveli bir yoğurt, çocuğunuzu huysuz, söz dinlemez, hiperaktif yapabilir… GDO’lu mısır şurubuyla yapılmış, içine koruyucu maddeler katılmış bir kek, çocuğunuzun zeka gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir.


Her çocuk atıştırmayı sever... Ama çocuklarımıza ancak çocukluk çağlarından itibaren verebileceğimiz “Sağlıklı olanla sağlıksız olanı ayırma ve tercih edebilme” alışkanlığını da çok ama çok önemsiyoruz.


Bir yandan profesyonel hayata devam ederken bir yandan girişimci anne olmayı nasıl dengeliyorsunuz?

Profesyonel hayatlarımız devam ederken ikinci bir aksiyon planı yapabilmek ve buna sadık kalabilmek elbetteki bizi çok zorluyor. Açıkçası bu konudaki en büyük destekçilerimiz eşlerimiz ve aile büyüklerimiz. Normal rutinimizde işten çıkıp eve gidiyoruz, yemekti, dersti, oyundu derken çocukları uyutup ancak ondan sonra mutfağa geçip sipariş hazırlıyoruz... Ve tahmin edeceğiniz gibi dört gözle profesyonel hayatlarımızdan azad olup, sadece kendi işimize odaklanmayı hayal ediyoruz.



Kendi işini kurmanın zorlukları sizin açınızdan neler oldu ya da şu anda yaşadığınız zorluklar neler bahseder misiniz?

Öncelikle bu farkındalıklarımızı artırarak bilincine vardığımız bir süreç oldu bizler için... İlk farkındalığımız elbette yapmakta olduğumuz işlerde yeterince mutlu olmadığımızı anlamaktı... Sonrasında ise nasıl mutlu oluruz peki dedik ki işte bu noktada ikimiz de kendimizi mutfakta hayal ettik birbirimizden bağımsız düşlerimizde… Sonrasında tanışmamız ve bu fikirde birleşmemiz ise çok zor olmadı açıkçası…

En büyük zorluğumuz zaman sıkıntısı elbette... Çocuklarımız küçük ve maksimum düzeyde anne şefkatine muhtaçlar... Bunun farkında olarak onların zamanlarını çalmadan her işe yetişmek derdindeyiz... Elimizden geleni yapıyoruz, Allah’tan iki kişiyiz de yoğunluklara ve günlük durumlara göre paslaşıyoruz sürekli...

Bunu bir bebeğin büyüme sancılarına benzetiyoruz… Şimdilik sadece emekliyoruz belki ama ayaklanıp özgür adımlar atacağımız günler de pek yakında, biliyoruz…





Son günlere organik beslenme ve organik gıda ön planda ve fakat maalesef suistimale de açık bir konu. Organik sertifikasına bakmadan almamak gerektiğini biliyoruz. Sizin malzemelerinizi seçerken kriterleriniz neler? Nelere dikkat ediyorsunuz?

Birinci önceliğimiz kullandığımız hammaddeler... Un, süt, yoğurt, sebze, meyva, yağ... Tümünü Türkiye'nin en temiz tarımının yapıldığı topraklarda, kimyasal gübre ve GDO’lu tohum kullanmadan, sadece yerli tohumlarla üretim yapan yerel çiftçilerden tedarik ediyoruz.

Organik ürün ararken sertifika gerçekten önemli bir kıstas ama başka önemli konular da var... Mevsiminde yetişmiş meyva sebze tüketmek çok önemli... Mesela organik bile olsa kışın kabaklı mücver yapamadık biz, bu sebeple de yazın kabakları alıp rendeleyip derin dondurucularda saklıyoruz... Ayrıca yerel tohum kullanan küçük üreticiden alışveriş yapmak da önemli... Çok zengin bitkisel varlığa sahip bir coğrafyada yaşıyoruz. Yerel tohumun, küçük üreticinin değerini bilerek, mümkün mertebe yakınımızda yetişmiş ürünü tüketmek hem daha masrafsız hem de doğada bıraktığımız karbon ayak izimizi minimuma indirmek için harika bir yol…

Şeker konusunda ise karar vermek bizi de oldukça zorladı aslında... Önceleri balla veya pekmezle tatlandırılmış atıştırmalıklar yapmak üzere yola çıkmıştık ancak bal ve pekmezin yüksek ısıya maruz kalması sonucu ortaya çıkan istenmeyen maddelerden haberdar olduktan sonra “organik şeker” konusunu araştırdık. Türkiyede malesef organik şeker üretilmiyor ve kullandığımız şekerin tamamı rafine ediliyor ve beyazlatılıyor. Oysa biz bunun da sağlıklı olanını araştırdık ve yurt dışından organik rafine edilmemiş ve beyazlatılmamış şeker kamışından üretilen esmer şeker getiriyoruz. Şimdi tüm tatlı ürünlerimizde (Kuruyemiş grubu ürünler hariç, onlarda şeker yok zaten) bu şekeri kullanıyoruz.


Anneler en zor müşterilerdendir, çok seçici ve detaycı olurlar :) Sizin müşterileriniz olan anneler nelere dikkat ediyorlar? Annelere ürün satmak konusunda önerileriniz neler?

Müşterilerimiz olan anneler gerçekten kılı kırk yaran, ince ince her detayı öğrenmek isteyen araştırmacı kişiler... Envai çeşit soru işaretiyle bize gelen anneleri, onların dilinden anlayan ve aynı hassasiyeti taşıyan kişiler olduğumuz için anlıyor ve uzun uzun maillerde veya telefon görüşmelerinde yardımcı oluyoruz. Aslında biz annelere ürün satmıyoruz da kendi çocuklarımızdan ve tecrübelerimizden yola çıkarak onlara tavsiyelerde bulunuyoruz diyebiliriz...

"Kendi çocuklarımıza yedirmeyeceğimiz hiçbir gıdayı satmıyoruz" derken hassasiyetimizi karşımızdaki anneye hissettirebildiğimiz noktada ise doğru frekans yakalanmış oluyor.


Sonuç itibariyle onun çocuğunu da çocuğumuz gibi görüyor, gelişimi için en sağlıklı, en lezzetli atıştırmalıkları hazırlıyoruz.


Sizin gibi girişimci olmak isteyen annelere önerileriniz neler olur?

Öncelikle çocuklarımızından aldığımız güçle cesaretimizi ve hayallerimizi birleştirdik biz...

Yaşları, meslekleri, meşguliyetleri ne olursa olsun, cesur kararlar vermenin yolu önce kendi içimize yapacağımız yolculuktan geçiyor bizce... Siz kendinizi yeterince tanırsanız, hayalleriniz de birer birer kendini belli edecektir.





Röpartaj: Perihan Gürer

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.