Yaşadığımız gezegen evrendeki diğer gezegenlerden farklı.

Yaşadığımız gezegendeki kara parçaları; kıta, şekil, özellik, iklim yönünden bir diğer kıtadan farklı.

Kıtaların üzerinde kurulmuş devletlerin yüz ölçümleri, yönetim biçimleri, dilleri birbirinden farklı.

Devletlerin milletleri birbirinden farklı.

Milleti oluşturan insanların boyu, kilosu, saçının, gözünün rengi, ağzının burnunun şekli birbirinden farklı.

Şekilsel olarak birbirinden farklı bunca insan ruhsal ve düşünsel yönden de birbirinden farklı.


Farklıyım, farklısın, farklı...


Farklılıklarımız üzerinden bağlantı kurmaya çalışırken bir diğeriyle, ne kadar farkındayız bu farklılığın?


Zihnimi epey meşgul eden bir soru bu.


Bu kadar farklılığın içinde, bu farklılıklar her yerden benliğimize ulaşıyorsa bir biçimde, nereden uyanıyor bu aynılaşma isteği?


Neden mi böyle diyorum; hayatın içinden onlarca gözlem aktarabilirim buraya ve bir tanesini yazayım hatta:


Yemek pişiren iki kişi konuşuyor. Biri yemek yaparken soğanı kavurduğunu söylüyor, diğeri kavurmadan tüm malzemeleri tencereye aynı anda koyduğunu. Soğanı kavuran diğerine diyor ki; “Hayır, yanlış yapıyorsun, soğanı kavurmalısın! Çok daha lezzetli oluyor yemek.” Soğanı kavurmayan da diyor ki “Asıl sen yanlış yapıyorsun, soğanı kavurmak sağlığa zararlı diyor tüm uzmanlar. Soğanı kavurmamalısın!”



İki kişi arasındaki bu konuşma sürer gider. “Hayır, sen benim dediğim gibi yap!” “Hayır, sen benim dediğim gibi yap!” Haklı haksız oyununun pinpon topu gibi bir oraya bir buraya sektiği nokta burası. Kazanan mı? Bence yok. Belki biri geri çekilmeyi seçene kadar.


Bu olayda aklıma gelen şu: Herkes yemeği aynı pişirmek zorunda mı? Benim yaptığım gibi yapmasını neden istiyorum? Kendi inandığımda ısrar etmenin bana katkısı ne?


Uzmanların bu sorulara verecek bir takım cevapları olabilir. Bu konunun ardında insanın içindeki haklı çıkma dürtüsü ya da ego meseleleri yatıyor olabilir. Uzmanların dürtüsellik ve ego konularında farklı bakış açıları var. Ben dışımdan düşünmeyi seviyorum. Beraber düşünmeyi daha çok seviyorum. Benim için farklılığımızı deneyimlemenin bir yolu bu. Diğerlerinin düşüncelerini duymak. Diğerlerinin düşüncelerini duydukça kendi düşünme biçimimde dönüşüm başlıyor. Farklı düşünce biçimlerini duyup içimdeki hayatta filitreledikçe, 'ben kimim?' yolunda bir adım daha ilerliyorum. "Bunun yemeğe konulan soğanla ne ilgisi var?" diyorsanız; yemek ve soğanı hayatınızdaki konulara göre çeşitlendirebilirsiniz.


Yemek ve soğan örneğindeki “Hayır, yapmalısın.” kalıp cümlesi hayatımızın her yerinde. Fark etmek için dikkatini verir misin?


Bir de bir başka kalıp var, cümle bile denemeyecek: “aynen aynen”


Birinin diğerinden farklı yaptığı şeyi kabullenemeyen kişiler olduğu gibi, diğerinin her cümlesine “aynen aynen” diye cevap verenleri duyuyorum. Bunu da örnekleyeyim:


İki kişi konuşuyor. Biri diyor ki “Sabah uyanır uyanmaz elim telefona gidiyor.” Diğeri cevap veriyor: “Aynen ya”. Yemek ve soğan meselesinden gidelim; Biri diyor ki, yemeği soğanı kavurmadan yapıyorum. Diğeri cevap veriyor “Aynen, ben de”


Dikkatinizi çekmek istediğim yer şurası; “Hayır, …. yapmalısın” dediğimde de “Aynen” dediğimde de arada bağlantıyı sürdüren iletişim biçimi yok. Kendi doğrumda ısrar ettiğim ve doğrusu böyledir dediğimde haklılık oyununda, aynen dediğimde vazgeçme çukurundayım.


“-meli, -malı” eklerini kullanarak kendimi ifade ettiğim iletişim biçiminde, kendimden başkasının düşüncesine yer açmış oluyor muyum? “Aynen” dediğimde kendi düşüncemi ifade etmiş oluyor muyum?



"Eee ne yapacağız?" diye merak edenler varsa; reçete tarzı bir cevabım yok. Aynı zamanda, denenebilecek bir davet var içimde, kendi ‘Şiddetsiz İletişim’ deneyimimden hareketle: İletişimde olduğum kişinin farklılıklarını fark etmeye odaklanıyorum kendi deneyimimde. İçimde merak ve ilgi canlıysa, karşımdakinin cümleleri bitene kadar zihnimi park etmek ve kalbimle dinlemekte oluyor odağım. Benzeyen düşüncelerimi, farklılaşan düşüncelerimi kendimi ifade edecek alan açıldığında dürüstlükle, ben diliyle ifade etmeyi seçiyorum ve kendimi ifade etmeden evvel duyduklarımı bende kalanlarla tekrar etmeyi deniyorum. Bu üslup ile ilerleyen iletişimlerden düşünsel olarak zenginleşerek, bağlantı olarak güçlenerek çıktığımı fark ediyorum. Bu şekilde akmıyorsa iletişim, hüsran yaşayıp kurulamayan bağlantının yasını tutuyorum.


Hepimizin aynı olduğu dünyada renkler canlılığını yitiriyor. Farklılıklarımızı fark ettikçe dünyanın renkleri ışıldıyor. Yaşam zenginleşiyor.


Yaşamın zenginliğini bağlantıda olduğun kişilerle deneyimlemek için “haklı-haksız”ın ve “aynen-aynen”in ötesine geçmek ve başka bir yol ile kendini ifade etmek ister misin?



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.