Plasenta nedir?

Plasenta, hamilelik boyunca anne ile bebek arasındaki besin alışverişini sağlayan, rahim içerisinde bebekle birlikte büyüyen ve doğumdan hemen sonra vücut dışına atılan geçici bir organdır. Anne karnındaki bebek, gebelik boyunca göbek kordonu vasıtasıyla plasentaya bağlı olarak yaşar. Doğumdan sonra göbek kordonunun kesilmesiyle bebeğin plasenta ile olan bağı sona erer.


Plasenta ne zaman oluşur?

Hamileliğin ilk haftalarında hücreler embriyoyu oluşturmak üzere bölünmeye başladığında, bazı hücreler de plasentayı oluşturacak şekilde ayrışırlar. Amniyon kesesinin içinde bebek büyürken, şekillenen göbek kordonu ile bağlı olduğu plasenta da gelişimini sürdürür. Hamileliğin 4. haftasına gelindiğinde, vücutta yükselmeye başlayan hamilelik hormonları bebeğin gelişimini desteklediği gibi, plasentanın gelişimini de destekler ve kese içerisinde bebek ve plasenta eşzamanlı olarak büyümeye devam eder.


Hamileliğin son haftalarında plasenta, ortalama 190 mm çapına ulaşır. Yaklaşık 23 mm kalınlığındadır ve 510 grama yakın bir ağırlığı vardır. Bebek doğduktan sonra, plasenta da görevini tamamlayarak rahim dışına çıkar.


Bazı eski kültürlerde plasenta kutsal bir organ olarak kabul edilir ve doğumdan sonra törenle toprağa gömülürdü. Günümüzde ise doğumun ardından plasenta tıbbi atık olarak ayrıştırılmaktadır. Lotus doğum tercih eden bazı anneler, bebeğin kordonu kendiliğinden kuruyup düşene kadar plasentayı özel yöntemlerle saklamayı tercih edebilmektedir.




Plasenta ne işe yarar?

Plasenta temelde bebeğin beslenmesinden sorumludur. Annenin sisteminden bebeğe aktarılan tüm besinler, plasenta ve göbek kordonu aracılığıyla bebeğe ulaşır. Aynı zamanda plasenta, bir salgı bezi olarak da işlev görür ve hamilelik hormonlarının salgılanmasından sorumlu olarak da işlev gösterir.


Anne rahmindeki kan, rahimdeki damarlar aracılığıyla plasentaya ulaşır ve burada toplanır. Plasentanın kendine özgü hücresel sistemi sayesinde, annenin kanı ile bebeğin kanı hiçbir zaman birbirine karışmaz. Anne karnındaki bebek (fetüs), ihtiyaç duyduğu tüm oksijeni, suyu, vitamin ve mineralleri plasenta yoluyla alır ve bünyesindeki tüm atık maddeleri yine plasenta vasıtasıyla dışarı atar. Ceninin kendi organları gelişimini tamamlayana kadar plasenta; akciğer, karaciğer ve böbreklerin görevini üstlenir.


Plasenta, gebeliğin devamını sağlayan hormonların üretiminden de sorumludur. Aynı zamanda bebeğin vücut ısısını da dengelemektedir.



Gebelikte plasenta ile ilgili sorunlar

Bazı hamileliklerde plasentadan kaynaklanan çeşitli sorunlarla karşılaşılabilmektedir. Özellikle 35 yaş üstü gebeliklerde, daha önce sezaryen veya rahim operasyonu geçiren kadınlarda, çoklu (ikiz-üçüz) gebeliklerde plasentaya bağlı risk oranı daha fazladır.


Plasenta previa: Plasentanın rahim ağzına yakın olacak şekilde yerleşmesidir. Bu durumda doğum kanalı plasenta tarafından kapatıldığı için vajinal doğum mümkün olmaz, sezaryen ameliyatı gerekir.


Plasenta dekolmanı: Plasentanın doğumdan önce rahim duvarından erken ayrılması sorunudur. Bebeğin oksijensiz kalmasına neden olabileceğinden ciddi bir sorun olarak kabul edilir ve düzenli kontrollerle takip edilmelidir.


Plasenta akreata: Normal şartlarda plasenta, çok hafif bir şekilde rahim duvarına yapışık olacak şekilde gelişir. Ancak plasenta akreata durumunda plasenta güçlü bir şekilde rahim duvarına yapışmıştır. Daha önce sezaryenle doğum yapmış ya da rahim ameliyatı geçirmiş kadınlarda daha sık görülebilen bu sorun, doğumdan sonra plasentanın çıkarılmasını güçleştirir.


Plasenta yenir mi?

Dünyadaki tüm memeliler, bebeklerini doğurduktan sonra kendi plasentalarını yiyerek tüketmektedir. Bu bilgiden yola çıkan bazı kaynaklar, insan plasentasının da çeşitli faydaları olduğunu öne sürmektedir. Bilimsel olarak faydası ıspatlanmış olmasa da bazı anneler doğumdan sonra plasentalarını kurutarak veya çeşitli yöntemlerle pişirerek tüketmeyi tercih edebiliyor. En çok tercih edilen yöntem, plasenta enkapsülasyonu olarak bilinen, plasentanın kurutulup toz haline getirilerek kapsüllere doldurulması işlemidir. Her gün bu kapsüllerden tüketen annelerin lohusa depresyonu ve benzeri sorunları daha az yaşadığına, daha fazla süt ürettiğine inanılıyor.





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.