Muhtemelen hayatınızda, pelvik tabanınızı düşünerek yaşamıyorsunuz, ancak hamağa benzer bu kaslar oldukça önemlidir. Doğum yapan kişilerde mesane, rahim ve rektumu destekler ve düzgün çalışmadıklarında rahatsız edici semptomlara neden olabilirler. Pelvik taban disfonksiyonu (PFD), bu kasların büzüşme, gevşeme veya doğru şekilde çalışamaması durumunda ortaya çıkar.


Araştırmalar, her 3 kişiden en az 1’inin yaşamı boyunca bir pelvik taban bozukluğu yaşayacağını göstermektedir. Bu durum her yaşta ortaya çıkabilir ve çeşitli faktörler tarafından tetiklenebilir. Hamilelik ve/veya doğum, ister vajinal ister sezaryenle olsun, bu rahatsızlıkların yaygın nedenlerinden biridir. Belirtiler hayatı zorlaştırıcı olabilir, ancak pelvik taban fizyoterapi şirketleri tarafından yapılan ve 600’den fazla kadınla gerçekleştirilen yeni bir ankete göre, pelvik bakım konusunda önemli eksiklikler bulunmaktadır.


Anket, belirti gösteren kişilerin %96’sının teşhis almadığını ortaya koyuyor. Son beş yıl içinde doğum yapan her üç kişiden biri cinsel ilişki sırasında ağrı yaşarken, %67’si idrar kaçırma problemi ile karşı karşıya. Ancak, ankete katılanların %86’sı doğum sonrası pelvik tabanlarının iyileşmesi konusunda hiçbir rehberlik almadıklarını belirtti. Uzmanlar, bu durumun değişmesi gerektiğini vurguluyor. Pelvik taban tedavisi mevcut ve iyileşme mümkün.



Doğum ve pelvik taban

Hamilelik, pelvik tabanı zorlayabilir. Fizyoterapist Liz Miracle: “Vücudunuzda bir bebek taşımak için almanız gereken kilo bile pelvik tabana ekstra baskı uygular. Pelvik tabanın bu zorlukla başa çıkabilmesi gerekir” ifadelerini kullandı.


Bunun yanı sıra, hormonal değişimler de yaşanır. Örneğin, eklemlerde daha fazla gevşeklik yaratan relaxin hormonu salgılanır. Hamilelik sırasında yaşanan kabızlık da pelvik taban disfonksiyonuna (PFD) katkıda bulunan bir diğer faktördür.


Doğuma gelince, pelvik taban kasları üzerinde büyük bir baskı oluşturabilir. Vajinal doğumlar PFD’ye daha yatkın hale getirebilir, ancak sezaryenle doğum yapanlar da belirtiler yaşayabilir. Bu, bebeği taşımaktan kaynaklanan etkilerden ya da acil sezaryen öncesinde yapılan ıkınmalardan kaynaklanabilir. Ayrıca, doğum sırasında yaşanan yırtıklar da PFD riskini artıran faktörlerden biridir.


Pelvik Taban Disfonksiyonu (PFD) iki şekilde ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda, pelvik taban çok zayıf olur, gevşek bir hamak gibi. Diğer durumlarda ise, vücut aşırı kasılarak ve çok sıkı hale gelerek her şeyi bir arada tutmaya çalışır. Belirtiler ise çok çeşitli olabilir, ancak yaygın olanlar şunlardır:

  • Kabızlık
  • İdrar kaçırma
  • Pelvik bölgede ağırlık hissi
  • Cinsel ilişki sırasında değişiklikler (ağrı, tatmin olmama, orgazma ulaşamama)
  • Kuyruk sokumu ağrısı
  • Bel ağrısı


Pelvik taban terapisi fayda sağlayabilir

Pelvik taban terapisi sırasında, eğitimli bir terapist genellikle kaslar üzerinde hem dışarıdan hem de içeriden çalışır. Ayrıca hastalara evde yapabilecekleri egzersizler de verilir. Kişinin durumuna bağlı olarak, vajinal dokuyu esnetmek için vajinal dilatör kullanımı önerilebilir. Tetik nokta enjeksiyonları, kuru iğneleme ve biyogeribildirim gibi diğer yöntemler de kullanılabilir.


Pelvik taban fizyoterapisti Bijal Toprani, doğumdan sonra herkesin bir pelvik taban değerlendirmesi yaptırmasını öneriyor. Genellikle doğum sonrası altı haftalık bir doktor muayenesi yapılıyor, ancak bu kontrolde pelvik taban disfonksiyonu (PFD) nadiren tespit ediliyor. Bu muayenede sağlık uzmanı genellikle doku durumu, doğum sırasında oluşan bir yırtığın iyileşip iyileşmediği veya sezaryen izinin durumu gibi konulara odaklanıyor.


Toprani: “Kaslarınızı koordine edip edemediğinizi, gevşetip gevşetemediğinizi veya ne kadar güçlü olduklarını gerçekten değerlendirmiyorlar. Daha çok iyileşmeye odaklanıyorlar ki bu kesinlikle çok önemli, ancak bu, bir pelvik sağlık fizyoterapistinin yapacağı değerlendirmeden farklı bir muayene türü” açıklamasında bulundu.


Bir sonraki hamilelikten korkmamalısınız

Pelvik taban disfonksiyonu, tekrar hamile kalmayı korkutucu hale getirebilir. Uzmanlar, hamilelik sırasında pelvik taban terapisi gibi seçeneklere dikkat çekerek, bu yöntem üzerinde hemfikirler. Dr. Toprani, pelvik taban terapistlerinin genellikle hamilelik sırasında daha az iç müdahale yaptığını, ancak hastaları lunge, mini squat ve diyafragmatik nefes alma gibi egzersizler konusunda yönlendirdiğini belirtiyor. (Eğer hastada plasenta veya rahim ağzı ile ilgili bir sorun varsa ya da yatak istirahati önerilmişse, iç müdahalelerden kaçınılır.)


Daha nazik, tüm vücut hareketleri yapılıyor, bu da hem doğum sırasında pelvik taban için faydalı oluyor hem de doğumdan sonra ne kadar hızlı toparlanabileceklerini belirliyor. Haftada üç gün, 15 ila 20 dakika egzersiz yapmak faydalı olabilir.


Pelvik taban terapistleri ayrıca bölgeyi koruma konusunda da rehberlik edebilir. Amerikan Kadın Doğum ve Jinekoloji Koleji (ACOG), doğum sırasında yırtılmayı önlemek için ıkınma aşamasında perine bölgesine sıcak kompres uygulanmasını öneriyor. Perine masajı da doğumdan birkaç hafta önce yapılırsa faydalı olabiliyor.


Elbette, ihtiyacı olanlar için doğum sonrası pelvik taban terapisi uygulanabilir. İyileşme süresi, hastaya ve semptomlarına bağlı olarak değişir. İdrar kaçırma, en yaygın pelvik taban rahatsızlıklarından biri ve bu sorunu yaşayan kişiler yaklaşık 90 gün içinde iyileşme görebilir. Pelvik ağrı gibi diğer rahatsızlıklar için ise süreç daha uzun sürebilir. Tedavinin zaman alabileceğini ve kişilerin bedenlerini dinleyerek kendilerine karşı anlayışlı olmaları önemlidir.



Kaynak: Anna Halkidis. “New Study Highlights What Needs To Change About Postpartum Pelvic Care”. Şuradan alındı: https://www.parents.com/pelvic-floor-during-pregnancy-and-postpartum-8677276.





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.