Dünya koronavirüs ile mücadele dolayısıyla evlerine kapanmış vaziyetteyken bunun faydasını sadece virüse yakalanmamak olarak değil, doğaya hayat vererek de görüyor.


İnsanlar evlerine kapandı kapanalı doğada müthiş bir yenilenme, hissedilir bir tazelenme ve canlanma görüyor. Yapılan araştırmalarda sadece Türkiye’de pandemi sürecinde 29 büyük şehirde hava kirliliği %32 oranında azaldığı tespit edilmiş. Dünya genelinde de İtalya, Endonezya ve Los Angeles gibi yerlerde de ciddi bir hava kirliliği azalması yaşanmış. Bu da dolayısıyla soluduğumuz havanın kalitesini arttırmakta ve bu durum daha sağlıklı bir yaşam sürmemize neden olmakta.


Karantina sürecinde iyileşme görülen şey sadece hava kirliliği olmadı. Ülkemiz başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde azalan deniz trafiği ve insan yoğunluğu dolayısıyla deniz kirlilikleri azaldı. Denizlerdeki oksijen miktarının artmasıyla denizlerimiz, deniz canlıları için daha yaşanılabilir bir ortam haline geldi. Venedik gibi turistik bölgelerde insanların evlerine kapanmasıyla meşhur Venedik kanallarında gözle görülür bir temizlik oluştu.


Kaldırımlar çiçek açtı. Ormanlar pikniklerin yasaklanmasıyla yanmaktan, mangal kömürüne maruz kalıp solmaktan kurtuldu. Buradan şunu anlıyoruz ki doğa her zaman canlanabilecek, rengârenk hale gelebilecek bir yapıdaymış ve bunun önüne geçenler biz insanlarmışız. Havamızı kirleten, çiçekleri kopartan, denizlerimizi kirleten, ağaçlarımızı kesen, yakan hep bizlermişiz ama tüm bu yaptıklarımıza rağmen doğayı kendimize küstürtmemişiz.


Bir düşünün birisi bizim ciğerlerimizi kesiyor, yakıyor ya da vücudumuzdan bir parçayı koparıyor. Yaşamamız ya da bu acıya dayanmamız mümkün mü? Elbette değil. Peki, biz bunu neden doğa ana dediğimiz doğaya yapıyoruz? Neden onun ciğerleri görevinde olan ağaçları kesiyoruz, yakıyoruz ya da açan çiçeklerini kopartıyoruz? Neden denizlerimize çöplerimizi döküyoruz? Birisi gelip yaşadığımız eve çöplerini dökse ne hissederdik? Elbette kızar hatta müdahale bile ederdik. Peki, bizler neden denizde yaşayan canlıların evlerini kirletiyoruz?


Bu sorulara cevap aramakla çok vakit kaybederiz ancak bize vakit kaybettirmeyecek bir şey varsa o da doğanın bu halini sürdürülebilir kılmak. Öyle çok büyük şeyler yapmaya da lüzum yok. Kaldırımda açmış bir çiçek gördüğümüzde onu kopartmak ya da üstüne basmak yerine sulasak, çöplerimizi denizlere, ormanlara ya da yerlere atmak yerine çöp kutularına atsak, özel araç kullanımımızı azaltsak, sigara içmesek, ağaçları kesip, yakmak yerine bulduğumuz her boş toprağa ağaç diksek yeter. Çok şey gibi görünüyor belki ama her birimiz sadece bir şeyi yapsak o bir şey zamanla çok şey haline gelir.


Bu canlanma belki de doğa ananın bize verdiği son şans olabilir. Karantina bittiğinde tekrar aynı şeyleri yaparsak bırakın kaldırımda açan bir çiçeği soluyacak hava bile bulamayabiliriz. Unutmayalım ki doğayı korumak, kendimizi korumaktır. Doğayı koruyalım, hayatımızdan olmayalım.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.