İsviçreli yönetmen Barbara Miller’ın ustaca bir araya getirdiği 5 farklı hikâye, dünyanın 5 farklı yerinde benzer sebeplerle baskı gören kadınları anlatıyor. Basit bir soruyla başlıyor film, neden dinler kadın bedeni ile ilgili ahkâm kesip duruyor?


Kadın cinselliğinin baskılanması, neredeyse her zaman din kaynaklı inanç sistemlerine ve ahlak kurallarına göre gerçekleşiyor. Kadın sünneti, cinselliğin bir tabu olarak görülmesi ve doğru cinsel eğitimin verilmemesi, hikâyesi anlatılan kadınlardan Deborah Feldman’ın deyişiyle ‘kadınların birer bebek yapma makinesi olarak görülmesi’, tecavüzün kadının kabahati olabileceği beklentisi gibi pek çok ‘ilkel’ inanç ve uygulama, modern dünyanın pek çok farklı yerinde kadınları, kadınlarla beraber de tüm insanlığı benzer şekillerde etkiliyor.


5 kadının -ve milyonların- ortak derdi

New York’taki radikal Yahudi topluluğu Hasidiklere mensup bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Deborah Feldman, 17 yaşında ‘kadın ve erkeğin cinsel organları birbirine uygundur’ şeklinde bir açıklamadan ibaret bir cinsellik eğitiminin ardından görücü usulüyle evlendiriliyor ve acı dolu bir ‘ilk gece’nin ardından, bir oğlu oluyor. İçinde büyüdüğü sistemin ona verdiği zararları fark edip oğlunu böyle bir toplulukta yetiştirmek istemediğine karar verdiği an, mücadelesi de başlamış oluyor.





Londra’da yaşayan Somalili Leyla Hussein, milyonlarca Afrikalı kadın gibi bir ‘kadın sünneti’ mağduru. Daha küçük bir kız çocuğu iken vahşi yöntemlerle cinsel organı kesilen ve işlevsizleştirilen kadınlar için mücadele ediyor. Ancak radikal Müslüman topluluğunda da tabular büyük mesele; Hussein çeşitli tehditler alıyor olmasına rağmen yılmadan bu işlemin kadın sünneti değil, çocuk istismarı olarak adlandırılacağı zamana kadar durmayacağını söylüyor.


Japonyalı sanatçı Megumi Igarashi, ya da bilinen mahlasıyla Rokudenashiko (iyi olmayan kız), vulvasının 3D çıktısını alarak sanat eserleri tasarladığı için tutuklanıyor. Belgesel çarpıcı bir şekilde Japonya’da erkek cinselliğinin gözler önünde oluşuna, hatta Shinto Kanamara Matsuri – Doğurganlık Festivali’nde ortalıkta gezdirilen dev penis heykellerine rağmen kadın cinselliğinin nasıl tabulaştırıldığını ortaya koyuyor. 2014 yılında tutuklandığında Rokudenashiko’yu haber yapmış, olup bitenlere inanamamıştım. Belgeselde bu kahkaha atmalara doyamayan sanatçıyla yeniden karşılaşmak beni çok mutlu etti!



Sıkı Katolik bir ailede yetişen ve genç yaşta kendisini kiliseye adayan Alman asıllı Doris Wagner’in hikâyesi de çok çarpıcı. Kilisede kadınların erkeklerin cinsel dürtülerini uyarmamak için ne tür fedakârlıklar yaptığını, dahası sürekli olarak tecavüze uğrayan kadınların ve çocukların çaresizliğini anlatan Wagner, yakın zamanda bir kitap yazarak kilisede olup biten her şeyi ifşa etmiş. Belgesel, muhteşem bir mesafeden kadınların yaşadıklarını anlatırken kadınların nasıl güçlendiğinin de altını çizmeyi ihmal etmemiş! Eski rahibe Wagner’in bir mağdurdan ziyade bir savaşçı olarak resmedilmesi şahane bir fikirdi!


Vithika Yadav, Hindistan’da muhafazakâr bir ailede yetişmiş bir kadın. Eğer sokakta dikkatli olmazsa, erkekleri cezbedecek şekilde giyinirse tecavüze uğrayacağı ve dahası, bunu hak etmiş olacağı fikriyle büyümüş dünya kadınlarından biri. İsyanı, muhteşem bir sosyal eyleme dönüşmüş ve kurduğu Love Matters web sitesi ve platformu ile aşkı, cinselliği konuşulur meseleler haline getirmek için çabalıyor. Taciz ve tecavüzün ciddi şekilde yaygın olduğu Hindistan’da insanları bilinçlendirerek yüzlerce kadının hayatını kurtaran Yadav da kararlı gülümsemesiyle aklımda kalacak olan harika kadınlardan biri.


Mevzu çok derin! Ancak filmin meseleyi sadece gerektiği kadar derinleştirerek, feminizm kavramlarına hiç bulaşmayarak, olduğu gibi aktarıyor olması büyük başarı. Basit bir soruya 5 hikâyeyle verilmiş basit bir cevap var. Kadın cinselliği neden baskılanıyor? Çünkü patriyarkanın işine gelen bu. Baskıyı sürdürmek için din öncelikli olmak üzere, ellerindeki her türlü gücü kullanacaklar. Cinsellik hakkında konuşmak, hazzı konuşmak bu yüzden önemli; kadının bağımsızlığından bahsedeceksek cinsellik hakkında da konuşmak zorundayız.


Çok şükür ki Dişil Haz gibi birçok filmle karşılaşmaya devam ediyoruz. Bu sene Oscar ödüllerinde ortalığı velveye veren Period: End of Sentence filmi, adet döngülerini çok doğru yerlerden sorgulayan The Moon Inside You filmi ve daha birçoğu, kadın olmanın ne demek olduğunu, gerçeği sorgulayarak yenidünya düzeninde kadın hallerini ortaya koyan filmler.


Yazı: Duygu İslamoğlu




Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.