Bağışıklık sistemini besinlerle güçlendirmek için bağırsaklardaki yararlı bakterileri çoğaltmak gerektiği artık biliniyor. Uzmanlar tarafından faydalı bakteriler içeren besinler tüketilmesi öneriliyor ve listeye her gün yenileri ekleniyor. Bağışıklık, aslında sadece bağırsaklarla sınırlı bir kavram değil. Cildin de bağışıklık sistemi denilebilecek bir doğası olduğu söyleniyor. Koronavirüs salgını dolayısıyla ellerimizi sabunla yıkama ve bağışıklık sistemini güçlendirmeden bahsederken “Mikrobiyom” kelimesi de sık sık karşımıza çıkarak dikkat çekmeye başladı. İç sistemimizi ilgilendiren mikrobiyom kavramı olduğu gibi, cildin de bir mikrobiyomu bulunduğu belirtiliyor. Bu konu her gün daha çok dikkat çekerken “cildin mikrobiyomunu besleyen ve koruyan ürünler” olarak lanse edilen kozmetikler bile geliştiriliyor. Peki, derinin bağışıklık sistemi nelerden oluşuyor?



Bağışıklık sistemindeki güçlenmenin ancak birkaç hafta içinde olumlu yönde gelişeceğini söyleniyor. Böyle bakınca, sadece beslenme ve sindirim sistemi üzerinden değil, tüm vücut sistemleri üzerinden bilinçli bir değişime gitmek gereği ortaya çıkıyor. Virüs için etkisi olmadığı söylenen antibakteriyel ürünlerin cildin bağışıklık sistemini de bozabileceği akla geliyor. Bağışıklığı geliştirmek dendiğinde ise akla mikrobiyota ve mikrobiyom konuları geliyor.


Mikrobiyom ve mikrobiyota ne demek?

Vücudumuz bakteri ve diğer mikroorganizmalar yönünden oldukça geniş bir portföye sahip. Bakteriler, virüsler, mantar gibi mikroorganizmaların toplamına mikrobiyota adı veriliyor. “Mikrobiyota nedir?” sorusu, vücudumuzda doğal olarak bulunan iç ekosistem olarak yanıtlanıyor.


Vücudumuzda sahip olduğumuz hücrelerin neredeyse 10 katı miktarda bakteriye sahip olduğumuz söyleniyor. Bağırsaklarımız ise, bakteriler topluluğunun en kalabalık olduğu ortam. İnsan bağırsağı; bakteriler, mantarlar, parazitler ve virüsler gibi çeşitli mikroorganizmalar içeriyor ve mikrobiyota, insanlarla birlikte yaşayan özel türlerin tamamını ifade ediyor. Pek çok iç ve dış etkenler sonucunda sağlıksız mikrobiyota gelişebiliyor. Buna tıp dilinde “disbiyozis” deniyor.


Mikrobiyom ise, vücudumuzda bulunan mikroplarda yani kısacası mikrobiyotada bulunan genetik materyale verilen ad. Bağırsak mikrobiyomu; bakteriler, virüsler ve mantarlar dahil olmak üzere bağırsakta yaşayan tüm mikropların genetik materyali anlamına geliyor. Bu materyalin çözümlenmesi için bilimsel çalışmalar ve insan sağlığına etkileri üzerine araştırmalar halen sürüyor. Örneğin vajinal doğumla dünyaya gelen bebeklerde derideki bakteriler vajinal bakterilere, sezaryenle doğan bebeklerdekiler ise deri bakterilerine benzer oluyorlar. Hayatın çeşitli dönemlerinde, örneğin ilk yılında, küçük çocukluk döneminde ve ayrıca ergenliğe geçerken derideki bakteriyel topluluklar bireyler arasında büyük değişiklik gösteriyorlar.



Deri mikrobiyotası nedir ve ne anlama gelir?

Deri mikrobiyotası sadece cilt hastalıklarının sebeplerini bulmak için değil, mikrobiyotayı korumak için de anlaşılması gereken bir konu haline geliyor. Deri yüzeyinin mikrobiyomu üzerinde bilim dünyasının araştırmaları halen sürüyor.


Sindirim sistemi kanallarındakinin aksine deri mikrobiyomunda kişiler arasında ve aynı kişide bölgeler arasında farklılıklar bulunuyor. Deri yağlı/yağsız, kıllı/kılsız nemli/kuru, katlantılı/pürüzsüz bölgeler gibi farklı koşullarda yaşayan toplulukları içeren bir ekosistem. Deri mikrobiyotasının kalıcı ve geçici-kısa süreli üyeleri bulunuyor. Kıl folikülleri bile kendi mikrobiyotalarına sahip mikroçerçeveler oluşturuyorlar. Durum böyle olunca doğumdan itibaren mikrobiyotanın nasıl değişkenlik gösterebildiği ortaya çıkıyor.


El mikrobiyomu ise kişinin el yıkama alışkanlığına ve bulunduğu çevreye göre göre özellikle dış yüzeye göre avuç içi bölgesinde değişiklik gösteriyor. Her bir bireyin gen yapısı gibi, deri mikrobiyomu da benzersiz çeşitlikte ve yoğunlukta oluyor. Yaş, genetik yapı, bağışıklık sistemi, dış koşullar olan nem miktarı ve mevsimsel hava koşulları, antibiyotik kullanımı, giysi ve parfüm seçimi, krem ve deterjan kullanımı gibi birçok durum etkiliyor.


Ciltte bulunan bakteriler, mikroçevrenin koşullarına göre değişiyor. Vücudun kuru bölgeleri ile nemli bölgeleri arasında bazı bakteri türlerinin yoğunluğu daha baskın bulunuyor. Egzama gibi sistemik hastalıkların görülmesi durumu, bu yoğunluğun değişikliğine göre değişebiliyor. Herkesin deri mikrobiyomu yaşa, cinsiyete, beslenme şekline ve bağışıklık sistemine bağlı olarak değişiyor. Vücudun bir kısmındaki mikrop türleri başka bir kısmındaki mikroplardan farklı olabiliyor. İnsan derisi sıcaklık, nem, ter bezleri dağılımı açısından farklılık gösteren 20 bölgeden oluşuyor.


Besinler sindirime girene kadar ağız içi, gırtlak, yemek borusundan geçerken, ayrıca mide vardıklarında ısı, doku, kıvam ve içeriğe göre farklı etkiler yapıyor. Örneğin aşırı sıcak bir çorba içmek ağız iç dokusuna olumsuz etki edebiliyor. Benzer şekilde, cildin doğal Ph ve yağ dengesi bozulduğunda da cilt, tahrişlere açık hale geliyor. Bu da cildin burun ve göz gibi bir açık doku hale gelmesine ve virüs geçirgenliği kazanmasına zemin hazırlıyor. Cildin doğal mikrobiyomunu korumak içinse öncelikle aşırı miktarda kimyasal içerikli ürün ve temizlik maddesi kullanmamaya dikkat etmek gerekiyor.



Ciltte bulunan bakteriler ne işe yarıyor?

Cildin mikrobiyomu, cilt yüzeyinde yaşayan bakteri, mantar, virüs ve diğer mikroplardan oluşan bir topluluk olarak bilim dünyasınca halen araştırma konusu halinde. California’daki Davis Üniversitesi’nde Mikrobiyoloji Özel Araştırma Programı’nı yöneten evrimsel biyolog J. A. Eisen, konuyu anlamamızı kolaylaştıran bir benzetme yapıyor ve “Mikrobiyomu bir yağmur ormanı gibi düşünün” diyor. Derideki herhangi bir noktada, yüzlerce farklı türde gruplar halinde bir araya gelebilen yüzlerce hatta binlerce mikrop türü olabileceğini söylüyor. Bu konunun oldukça karmaşık olduğunu hatırlatarak bir örnek veriyor: “E. Coli içeren bir suya elinizi daldırdığınızda E. Coli kaptığınızı ve cildinizde sadece E. Coli olduğunu söyleyemezsiniz. Çünkü bu mikroorganizmaların bazıları size vitamin sağlarken bazıları da ölümünüze sebep olabilir.”


Cildin mikrobiyomu üzerinde belli bir farkındalık sahibi olmak ancak bunu takıntı haline getirmemek için bilim insanları yeterince sebep sunuyor. Evrimsel biyolog Eisen, banyo yapmak gibi basit bir eylemin bile cildinizin mikrobiyom bileşimini etkileyebildiğini söylüyor. Suyun sıcaklığına, kullandığınız ürünlere ya da suda geçirdiğiniz süreye bağlı olarak etkinin değişebileceğini belirtiyor.


Cildimizin doğal yapısında bulunan bakteriler ilgi çekici bir yönde gelişim izliyor. Bağırsak bakterileriyle benzer şekilde, enfeksiyondan korunmaya yardımcı rol üstleniyorlar. Cildimizin en büyük organımız olduğu göz önüne alındığında, hastalık ve sağlık yönünden ne kadar büyük rol oynadıkları daha iyi anlaşılıyor.


Cildin mikrobiyomuna yönelik araştırmaların halen erken aşamada olduğunu söylemek gerek. Modern yaşam içinde cilt birbirinden farklı etkiler altında. Kalabalık nüfus, modern şehir yaşamı, küresel ısınma, karbon salınımı, deniz kirliliği, plastik ürünler ve geri dönüşüm gibi birçok konu bir araya geldiğinde hem bağırsak hem de cilt oldukça farklı değişkene maruz kalıyor.


Mekanik temizleme yapılmadan, alkol bazlı el dezenfektanı kullanmak uzun vadede cildi tahriş ederek cilt hastalıklarına sebep oluyor. Cildin mikrobiyomundaki uyumu geri kazanmasına yardımcı olduğunu iddia eden ürünler de satışa sunuluyor.


Derinin yapısını anlamak…

Derimiz bizi çeşitli mikrobik, kimyasal ve fiziksel faktörlere karşı hem fiziksel koruma hem de bağışıklık sağlıyor. Cildin bağışıklık sisteminde hücresel bariyerler, hücre dışı sıvılar ve hücresel kısımdan oluşan farklı bileşenler bulunuyor. Bunlar cildimizin doğal savunma mekanizmasını oluşturuyor ve mikroorganizmaların yol açacağı enfeksiyonlardan koruyucu rol üstleniyorlar. İnsan derisi ve bu deride bulunan ortakçı bakteriler tarafından antimikrobiyal peptitler üretiliyor ve bunlar, deri yüzeyindeki bakterilerin çoğalmasını kontrol altında tutuyorlar.


Cildin en dış tabakası; mikrobiyal organizmaların, kimyasal tahriş edici madde ve toksinlerin içeri girişini engelliyor, güneş ışığı ve iyonizan radyasyonu absorbe ve bloke ediyor ve ayrıca su kaybını engelliyor. Cildin kimyasal ve biyokimyasal bariyerleri doğal bağışıklık yanıtında önemli rol oynuyor. Atopik dermatit, akne ve sedef gibi hastalıkların sebepleri arasında cildin doğal yapısında bulunan kimyasal bileşiklerin azalması ve deri mikrobiyotasındaki bozulma sebep olarak gösteriliyor. Bu durum, deride yararlı bakterilerin azalması durumunda açık olduğu hastalıklar olarak özetleniyor. Mikrobiyom hakkında henüz bilmediğimiz çok şey olsa da bilim insanları sağlıkta da hastalıkta da önemli rol oynadıklarını açıkça ifade ediyor.


Mikrobiyom koruyucu ürünler hangileri?

Mikrobiyomu çeşitli şekillerde bozabileceğimizi öğrenmiş durumdayız. Peki, mikrobiyomu koruyucu ürünler hangileri ve ne kadar güvenilir?


Kozmetik sanayiinde gelişmiş ülkelerden biri olan ABD’de bazı şirketler “biyom dostu” olarak pazarladıkları bebek sabunları, bebek şampuanları, losyonlar ve benzeri ürünleri piyasaya sürdüler. Bebek cildinde doğal olarak bulunan mikrobiyomu beslemeye yardımcı prebiyotik nemlendirici kozmetikler halihazırda üretiliyor. Bir kozmetik ve bakım ürününün biyom dostu olduğundan hemen emin olmamak gerektiği ise uzmanlar tarafından hatırlatılıyor. Mikrobiyomun halk arasında “iyi bakteri” anlamında bir terim haline gelmeye başladığı gözleniyor. Halbuki mikrobiyom dostu olarak tabir edilen ürünlerin yararlı mikroplar için gerçekten yararlı olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar henüz bulunmuyor. Bu açıdan uzmanlar tüketicilerin dikkatli olması gerektiğini hatırlatıyor. Evrimsel biyolog Dr. Eisen, mikrobiyom hakkında kanıtlanmamış iddialarla piyasaya sunulan sabun ve duş jeli gibi ürünler konusundaki iddiaları bloğunda inceliyor. “Ürünlere hangi prebiyotiklerin veya besin maddelerinin eklendiği sonuçları değiştirebiliyor. Buradaki zorluk, cildimizdeki bazı bakterilerin ‘iyi’, bazılarının da ‘kötü’ olabileceğidir ve bir ürünün sadece bakterileri besleme özelliği genellikle doğru olanları beslediğinizi garanti etmez.” diye uyarıyor. Diğer uzmanlar da mikrobiyomu korumaya çalışan probiyotiklerin kesin etkili olacağının henüz varsayılamayacağını söylüyor. Birçok kozmetiğin üreticisi ülke olan Amerika’daki Gıda ve İlaç İdaresi’nin, diyet takviyelerini veya sabun, losyon gibi kişisel bakım ürünlerini gözden geçirmediği hatırlatılıyor. Bu açıdan ürünlerin etkinliğine şüpheli yaklaşma gereğine dikkat çekiliyor.


Mikrobiyomun beslenmesi için gereksiz yere kozmetik ürün kullanmama gereğine dikkat çekiliyor. Bunun diğer tarafında yer alan “cildin mikrobiyomunu koruma” konusunun ise daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyduğu görülüyor. Yine de cildin bağışıklık sistemini koruma konusu artık yaşamımızda daha fazla yer bulmaya başlıyor.


Derleyen ve çeviren: Senem Tahmaz



Referanslar:


“That Gut Feeling”. (2012) Dr. Siri Carpenter. Şuradan alındı: https://www.apa.org/monitor/2012/09/gut-feeling


“Mikrobiyom ve Dermatoloji” (2017) Bahar Sevimli Dikicier. Şuradan alındı: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/378348


“Mikrobiyota ve Dejenerasyon” (2017) Aybala Neslihan Alagöz. Şuradan alındı: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/378383


“Antimicrobials from human skin commensal bacteria protect against Staphylococcus aureus and are deficient in atopic dermatitis” (2017) Science Translational Medicine. Şuradan alındı: https://stm.sciencemag.org/content/9/378/eaah4680.full


“Why do parents keep hearing about the Microbiome?” (2019) Christina Caron: Şuradan alındı: https://parenting.nytimes.com/childrens-health/microbiome-baby?type=roundup&link=intro&te=1&nl=nyt-parenting&emc=edit_ptg_20191019?campaign_id=118&instance_id=13210&segment_id=18057&user_id=68a64f6aabdc1e3d599aced5955655ac&regi_id=97314746


Mutluluk Kürleri 2 - Dr. Ümit Aktaş anlatıyor

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.