Bu içerik Bitki Bazlı Gıdalar Derneği (BİTKİDEN) Yönetim Kurulu Başkanı Gıda Mühendisi Ebru Akdağ tarafından kaleme alınmıştır.


Bitkisel gıdalar, üretim süreçlerinde daha az su, enerji ve arazi kullanımı gerektirerek iklim kriziyle mücadele konusunda yardımcı olabilecek sürdürülebilir protein alternatifleri olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca karbondioksit (CO2), metan gibi gazların atmosfere karışması yani sera gazı emisyonunu azaltarak küresel sıcaklıktaki artışı yavaşlatıyor. Oxford Üniversitesi’nin katkılarıyla hazırlanan Our World Data In World’e göre, 1 kg sığır eti üretimi ortalama 100 kilogram sera gazı salınımına neden olurken, bezelye üretimi yalnızca 1 kg sera gazı üretiyor. Birçok bitkisel ürünün metan gazı emisyonu önemsenmeyecek düzeyde olup metan emisyonlarını hesaba katmasak bile, bitki bazlı gıdaların ayak izi hayvansal ürünlerden 10 kat daha az olabileceği belirtiliyor. Daha somut bir örnek verecek olursak ayda bir porsiyon et veya balık öğününü bitkisel alternatiflerle değiştirmek, 2050 yılına kadar yılda 6 milyar ton CO2e tasarrufu sağlayabilir. Bu, Türkiye’nin 2021’de ürettiği karbon ayak izi emisyonuna neredeyse eşdeğer bir miktardır. Bu çevresel avantajlar, ekonomik ve ekolojik dengeyi desteklerken, tüketicilere bilinçli tercihler yapma fırsatı sunuyor. Tüketicilerin böyle çevre dostu ürünlere ilgisinin artması, özellikle Avrupa Birliği’nde bitkisel gıdalara karşı talebi de büyütüyor. Hatta geçtiğimiz günlerde içerisinde uzmanların, üreticilerin ve tüketicilerin de bulunduğu 130’dan fazla kuruluş 2026 yılında kadar Avrupa Birliği’nin de bu konuda bir Bitki Bazlı Gıda Eylem Planı geliştirmesi ve bu plan ile sürdürülebilir üretim, yeni iş fırsatları doğması, halk sağlığını iyileştirmesi gibi konularda katkı sağlaması için çağrıda bulundu.


Bitki bazlı gıdaların içerisinde dönüşüm: Çeşitlilik ve inovasyon

Bitki bazlı beslenme, yalnızca vegan veya vejetaryen diyetlerle sınırlı kalmıyor. Artık daha geniş bir tüketici kitlesine hitap eden bu ürünler, tat, içerik ve çeşitlilik açısından sürekli yenileniyor. Innova Market Insights verilerine göre, bitki bazlı ürünler son beş yılda %23 oranında yıllık bileşik ortalama büyüme göstererek tüketicilerin yalnızca çevresel kaygılarla değil; aynı zamanda çeşitlilik arayışıyla da bu ürünlere yöneldiğini ortaya koyuyor. Dondurarak kurutma gibi gıda teknolojisindeki gelişmelerin yaygınlaşması, filizlendirilmiş, fermente, zenginleştirilmiş ürünler gibi yenilikler, ürünlerin lezzeti ve besin değerini artırıyor.


Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bitki bazlı ürünlere olan talep giderek artıyor. Küresel Bitki Bazlı Gıdalar Birliği’nin (PBFGA) araştırmasına göre, ülkemizdeki tüketicilerin %51’i bu ürünleri daha sağlıklı bir yaşam tarzı için tercih ederken, %44’ü çevresel kaygılarla bitki bazlı ürünleri tercih ettiğini belirtiyor. Bitki bazlı beslenenlerin sayısı geçmiş yıllara göre %44 artarken, tüketicilerin %67’si yemek servislerinde bitki bazlı gıdaları tüketiyor. Yerel üreticiler de bu talebi karşılamak için inovasyon ve ürün geliştirme çalışmalarını hızlandırarak bitkisel protein kaynaklarına odaklanıyor. Bitkilerin gücünden faydalanarak geleneksel tatları geleceğin daha fonksiyonel, daha besleyici gıda ürünlerine dönüştürüyor.


Geleceğin gıda sistemi, çevresel ve sağlık odaklı dönüşümlere dayanıyor. Bitki bazlı ürünler, yalnızca bir alternatif değil, sürdürülebilir bir geleceğin yapı taşı olma potansiyelinden sebep büyük önem taşıyor.


Referanslar:

Hannah Ritchie. “The carbon footprint of foods: are differences explained by the impacts of methane?”. Şuradan alındı: https://ourworldindata.org/carbon-footprint-food-methane (10.03.2020).


İlginizi çekebilir: Bitki bazlı proteinler faydalı mıdır?




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.