Davranışlarımızda ve kararlarımızda mantığımızla mı, duygularımızla mı hareket etmeliyiz? Hep ikilemde kaldığımız bir konudur bu. “Mantıklı ol” ya da “mantıklı olmalıyım” söylemleri günlük yaşantımızda sıklıkla hem kendimize hem de karşımızdakine verdiğimiz telkinlerdir. Oysa ki hepimiz de biliriz mantık ve duyguların iş birliği içinde çalışması gerektiğini... İnsanlar stratejik ya da günlük kararlar alırken mutlaka mantıklarıyla hareket etmeleri gerektiğini düşünürler ama aldığımız en mantıklı kararda bile aslında biz fark etmesek de duygular da rol oynar.


Duygusal karar verirsek yanlış kararlar alacağımıza inanırız genellikle. Halbuki duygularımız bana göre mantıklı kararlar vermemize yardımcı olur. Belki de bir örnek vermeliyiz: Patronunuz size hak ettiğiniz zammı vermiyor. İki yol var bu durumda. Duygusal ve rasyonel. Rasyonel tarafınız işinizi kaybetmemek korkusuyla öfkenizi bastırmaktan yana. Duygusal tarafınız ise aşırı sinirli bir şekilde konuşup hakkınızı aramak istiyor. Patronunuzun karşısına içinizden gelen bu tavırla çıkarsanız karşı taraf size daha da sinirli davranabilir ama içinize atarsanız da zam alamayacaksınız. Bir şeyler yapmak durumundasınız. Bu durumda ancak dozunda bir öfke göstererek bu süreçten çıkmanız muhtemel.


Bir başka örnek: Hayatınızdaki insan tarafından haksızlığa uğradınız, incindiniz, kalbiniz kırıldı. Öte yandan onu kaybetmek de istemiyorsunuz. Mantığınız “Çek, git!” diyor, kalbiniz bırakmak istemiyor. Bu durumda yine önce mantığı devreye sokup kendi doğrularınızı anlatıp geriye çekilmeli, karşı tarafa zaman vermeli. İşte bu geri çekilme sürecinde de kendinize de zaman tanıyıp kalbinizin sesini dinlemelisiniz...


Bu açıdan baktığımızda da konu yine dengeye geliyor. Mantık, duygusallık, öfke kontrolü ve sevgi göstermede denge... Hepsini aynı dozda ayarlayabilmek esas mesele...


Madem kalbimiz ve aklımız, ne yaparsak yapalım, birbirinden ayrılmıyorsa insan mantığı ve kalbini işbirliği içinde tutmayı öğrenmeli. Nasıl ki birini aşırı sevginizle boğmak onu sizden soğutursa, sevginizi göstermemeniz de aynı şekilde sonuçlanabilir.


Elbette karar alırken olaylar ve kişiler de karar mekanizmamızı etkileyen birinci unsurdur... Mesela çocuklarımız konusunda mantığımızı kayıtsız şartsız ikinci plana atmamız buna bir örnektir. Sonuç itibariyle merhametimizi kaybetmeden, kalbimizden gelen sese kulaklarımızı tıkamadan ve aklımızın da ışığında hayatta öyle veya böyle bazen de hatalarla yol almaya çalışmalıyız.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.