Siz de artık Yeni Yıl döngülerinden sıkılmadınız mı? Hani şu döngü; 1 Ocak’ta planlar yapıp kararlar alıyorsunuz, yaz gelene kadar hedeflerinizi unutuyorsunuz ve sonra tatil sezonunda o kadar meşgul, stresli ya da motivasyonsuz hissediyorsunuz ki, “Eh, yeni yıla kadar beklerim; o zaman bedenime odaklanırım ya da istediğim hayatı yaşamaya başlarım,” diyorsunuz. İşte size küçük bir kamu spotu: En iyi halinizi ortaya koymaya şimdi başlayabilirsiniz. Evet, şimdi: yoğun bir sosyal programınız, tükenmiş bir banka hesabınız ve asla atlanamayacak yılbaşı kurabiyeleri olsa bile. İşte şimdi en iyi halinize odaklanmanız için iki önemli sebep: Bu arada, yılbaşı kurabiyelerini kısıtlamakla hiç ilgisi yok.
Birincisi, hepimiz beynimizi, istediğimiz hayatı yaşamaya başlamak için Pazartesi’yi, yeni yılı ya da “hazır” olmayı beklemeyi bırakacak şekilde programlamalıyız. Ocak ayını beklemek, beyninize, en iyi halinizi yaşamak için zaten yeterince iyi olmadığınızı düşündürmenin başka bir yolu (spoiler: Zaten yeterince iyisiniz). İkincisi,yoğun programların bizi ele geçirmesine izin vermek ve geçmiş yıllar gibi bilinçsizce yaşamak yerine, kendimizle bilinçli bir şekilde bağlantı kurmamız önemlidir. Yani, hayatınızı şimdi yükseltmek ve yeni yılı beklemek istemiyorsanız, işte 31 Aralık’a kadar ışıldamanıza yardımcı olacak beş güçlü adım.
En iyi halinizin kim olduğunu kapsamlı bir şekilde düşünün
Hedeflerinize ulaşmak için harcadığınız çabanın arkasındaki “neden”i bilmeniz gerekir. Kendimizi, olmamız gereken kişi olarak net bir şekilde hayal edebilmek kadar motive edici bir şey yoktur. Ayrıca bu netlik, gerçekten çalışmaya değer hedefler belirlemek için çok önemlidir. Çoğu zaman, iyi olduğunu düşündüğümüz için ritüeller uygulamaya, programlar başlatmaya veya hedefler koymaya çalışırız, ancak bunlar istediğimiz hayatı bize sunmaz.
Bazı videolar, 05:30’da uyanma, güç antrenmanı seansları ve yüksek proteinli diyetler uygulayan içerik oluşturucuları gösterir. Bunların hepsi harika olabilir, ancak sizin en yüksek halinizin vizyonuyla uyumlu mu? Belki de en yüksek haliniz sakin, rahat sabahlara sahip olmayı, Pilates veya Yoga yapmayı tercih ediyor.
En yüksek halinizin kim olduğunu netleştirmek için kendinize şu soruları sorun: O kişi ne iş yapıyor, nerede yaşıyor, kimlerle yaşıyor, her gün nasıl hissediyor? Ayrıca, onun ne giydiği, işe giderken ne dinlediği, bir gün içinde ne yediği, arkadaşlarıyla nasıl vakit geçirdiği gibi daha küçük detayları da düşünün. Ne kadar fazla ayrıntı belirlerseniz, hemen şimdi atmaya başlayabileceğiniz o kadar çok adım ortaya çıkar.
Günlük ve haftalık hedefler belirleyin
Yaygın bir hata, sadece bir son hedef belirlemek (örneğin, “bağırsağımı iyileştirmek,” “ayda 5000 dolar kazanmak,” “büyük bir arkadaş grubuna sahip olmak,” “terfi almak,” “kilo vermek,” “bir ilişkiye başlamak…”) ve bu son hedefe ulaşmanın basamak taşları olan küçük mikro hedefleri belirlememektir. En yüksek halinizin kim olduğunu ve ne için çalıştığınızı öğrendikten sonra, bu hedeflere ulaşmak için günlük ve haftalık alışkanlıklar oluşturun. Belki her pazar yemek hazırlığı yapmak, haftada bir kez bir buluşmaya gitmek, her gece 22.00’da uyumak veya düzenli bir finansal kontrol düzeni belirlemek gibi adımlar atabilirsiniz.
Kendinize şu soruları sorun: İstediğiniz yere ulaşmak için haftalık ve günlük olarak ne yapmanız gerekiyor? Örneğin, yıl sonu değerlendirmesinde bir terfi almak istiyorsanız, belki patronunuzla haftalık görüşmeler ayarlayabilir veya günlük yapılacaklar listenizi daha üretken hale getirebilirsiniz. Günlük veya haftalık olarak yapabileceğimiz bu mikro hedefler, “yükseltilmiş” bir hayata ulaşmanın somut adımlarıdır.
Kararları kısa vadeli ödüller değil, uzun vadeli mutluluk için alın
Sık sık kısa vadeli bir dopamin patlamasını, keyif veya moral artışıyla karıştırırız; biraz rahatlama veya stresliyken kurabiye yeriz, sosyal medyayı açarız ya da TV izleriz. Gün boyunca mutluluk getirecek yeterince şey yapmazsanız, beyniniz dopamin arayacaktır. Tıpkı kan şekeriniz düştüğünde, vücudunuzun en hızlı enerji kaynağı olan glikozu (nişastalı karbonhidratlar veya şeker) istemesi gibi, ki bu, en iyi enerji kaynağı olduğu için değil, sadece en hızlı olduğu için.
Dopamin için de aynı şeyi düşünebilirsiniz. Vücudunuz bu mutluluk hormonlarından yoksunsa, en hızlı ve kolay dopamin kaynağını (lezzetli bir yiyecek ya da telefonda gezinmek) isteyecektir. Ancak, bu kısa vadeli çözümler tıpkı nişastalı karbonhidratların zamanla kan şekerinizi bozabileceği gibi uzun vadede mutluluğunuzu da bozabilir.
"Şu an iyi hissediyorum" ve "Yarın daha mutlu olacağım" arasındaki büyük farka dikkat edin
Anlık dopamin patlamaları bazen enerjimizi tüketir, ruh halimizi düşürür ve bu da hem kendimizi iyi hissetmememize hem de başarmak istediğimiz şeyler üzerinde çalışırken daha fazla zorlanmamıza yol açar. Her seferinde bir şeyler yerken, bir plan için “evet” derken veya bir antrenman seçerken şu soruyu sorun: “Bu, beni yarın yüzde 1 daha mutlu mu yoksa yüzde 1 daha az mutlu mu yapar?” Kısa vadeli hazdan çok, uzun vadeli mutluluğa dayalı kararlar almaya alışın.
Hayal ettiğiniz hayata uygun bir kitaptan her gün bir bölüm veya 10 sayfa okuyun
Okumak, zamanınızı en akıllıca kullanmak ve hayatınızı geliştirmek için en büyük fırsatlardan biridir çünkü herhangi bir hedef hakkında farklı bakış açılarına veya tavsiyelere inanılmaz bir erişim sağlar. Her gün kendinizi sorumlu tutmak için belirli bir miktar okumayı önceliklendirin ve hayal ettiğiniz hayata uygun bir kitap bulun.
Girişimcilik veya finans üzerine bir kitap bulun, fiziksel olarak daha sağlıklı olmayı öğrenin, sizi iyileştirebilecek bir kitap edinin veya hayatına hayran olduğunuz birinin anılarını okuyun. Ancak, hayatınızı geliştirmek için okuduğunuz kitapların mutlaka bir kişisel gelişim kitabı olması gerekmez. Kendinizden uzaklaşmak, kendinizi geliştirmeniz ve en iyi halinizi hissetmeniz için son derece güçlü olabilir; kurgusal kitaplar da neşe, yaratıcılık veya eleştirel düşünme gibi en iyi hayatınızı yaşamak için ihtiyaç duyduğunuz şeyleri geliştirebilir. Önemli olan, her gün düzenli olarak okumak. Bu alışkanlık, dünyaya bakış açınızı önemli ölçüde değiştirecektir.
Her sabah güneş ışığı ile buluşun
Vücut güneş ışığına maruz kaldığında, melatonin (uyku hormonu) üretimini baskılar, bu da enerjiyi artırır. Ayrıca, güneş ışığı bir iç saat gibi çalışır; maruz kalma sonrası yaklaşık 12 saat sonra melatonin üretimini başlatır. Bu yüzden sabah ilk iş olarak güneş ışığı almak, gün boyunca enerjik olmak ve gece kolayca uyuyabilmek için kritik öneme sahiptir. Güneş ışığı aynı zamanda vücudun ana D vitamini kaynağıdır ve bu da ruh hali ve enerji ile ilişkilidir. Bu dönemde motivasyon eksikliği ya da uyuşukluk hissediyorsanız, sabah güneş ışığını önceliklendirmek, günlük yaşam kalitenizi artırır ve hedeflerinize ulaşma yeteneğinizi güçlendirir. Eğer bu dönemde güneş ışığının sınırlı olduğu (veya hiç olmadığı) bir bölgede yaşıyorsanız, bir D vitamini lambası edinebilirsiniz.
Bunu romantikleştirin çünkü rutinler, bir görev gibi görünmezse, sabırsızlıkla bekleyeceğiniz bir şey olursa kalıcı hale gelir. Yapmanız gereken bir görev gibi görmek yerine, sabah rutinlerinizi güneş ışığını içerecek şekilde romantikleştirin: Bir çalma listesi açıp sabah yürüyüşüne çıkın, montunuzu giyip balkonda kahvenizi yudumlarken oturun ya da bir mum yakıp favori yılbaşı filminizi açarak, D vitamini lambasının önünde oturun. Çok soğuk günlerde bile kahvaltınızı yerken pencere önüne oturmak fark yaratabilir. Sabah güneşinin iyileştirici etkisi konusunda daha fazla okumak için buraya tıklayın.
Referanslar: Josie Santi, “5 Power Moves That Will Help You Glow Up by the End of 2024”, https://theeverygirl.com/power-moves-to-glow-up/
YORUMLAR