Yeni bir ben. Uzun zamandır alışmaya çalışıyorum yeni bene. Gayet de iyi gidiyoruz aslında. Arada bayağı dağıttığım da oldu. Uzun geceler ağlamaklı da geçti; arkadaşlarla, sevdiklerimle kahkaha dolu da. Ağlamalarımın nedeni yeni bene alışma sancılarıydı. Tek başıma yapabildiğim şeylere de ağladım, yapamadığım şeylere de. Pes etmedim. Edemedim. Kendim için de değil. Kendimden önce 4 çocuğum var düşünmem gereken diye oyaladım kendimi. Bana güç verdi. Önce aşağı yukarı 30 kilo verdim. Bedenimle de kendimle de ayrı bir gurur duydum. Kendim için başardım çünkü. Anneliğimi, işteki beni, evlatlığımı, kardeşliğimi bir kenara bırakıp kendim için bir şey yapmıştım çünkü.


Yeni ben gayet güzel gözüküyordu, öyle ki çocuklarımla dışarı çıktığımda benim çocuklarım olduğuna inandırmak başkalarını biraz zaman alıyordu. Derken bir tembellik geldi. Belki de aşırı kendine güvendi bilmiyorum. Yaptığım şeyleri bıraktım. Sporu, yemeye dikkati... Derken vücudum bana ihanet etmeye başladı tekrardan. Belki de ben vücuduma ihanet ettim bilmiyorum. Aslında duygusal bir tarafı da var bu durumun bende. Yeni ben birçok şey ile mücadeleye başladı. Bu aralar yenilgi hissi çok daha fazlalaştı. Tekrar sağlıklı halime dönme kararı aldım. Bu sefer ne kadar sürer bilmiyorum.


Bu yeni benin fiziksel durumuydu.


Bir de duygusal durumu var. Artık daha kolay hayır diyebiliyorum istemediğim durumlarda. Hayır demek beni, yapmak istemediğim evetlerden kurtardı. Hayır demekle her zaman karşımdakini kırmıyormuşum. İstemediğim evetlerde asıl benliğimi, kendimi kırıp, kendimden bir şeyler kaybediyormuşum. Bazen kaybetmek de gerekiyormuş. Sadeleşmek sadece materyallerle olmuyormuş. Bazı insanlardan da sadeleşmek için vazgeçmek gerekiyormuş. Bu sadeleşmek de iyi geliyormuş. Mesela, her zaman eleştirildiğin ve kararlarına saygı duymayan kişileri hayatından çıkarmak gayet de işe yarıyormuş. Ruhunu dinlendiriyor. Yeni arkadaşlara (seni her halinle kabul eden kişilere) yer açıyor. Değişiyorsun. Yeni ben bunu en yakından tecrübe ediyor. Bazen değişmek acı veriyor. Ama olması gerekiyor. Kelebeğin kozasını yırtmaya çalışması gibi bir şey bu. Hala kozadan çıkamadım. Ama az kaldı hissediyorum. O yeni beni tam olarak kucaklamama çok az kaldı.


Mesela, eski ben aşkın ne olduğunu bile bilmiyor. Yeni benin de pek bir haberi yok hala. Tam olarak bilmiyorum hala. Ama umutluyum beni ben olarak sevebilecek ve benim de değiştirmeye kalkmadan hatalarıyla doğrularıyla sevebileceğim birisi olacağına ümidim var. Eski ben aşka inanmazdı. Yeni ben bu konuda ümitli ama hayatın merkezinin bu olmadığına emin. O yüzden bir arayış içinde değil, değilim. Ama aşkın bir kadını güzelleştirdiğine de eminim. Var böyle hikayeler. Bilmesem de vardır galiba diyorum.


Eski beni de kucaklıyorum bu arada. Birçok şeyden habersizdi. Körü körüne de inanmıştı çoğu şeye. Küçüktü. Sorumlulukları fazla küçük bir kadındı. O yüzden şefkatle kucaklıyorum, yanlışlarıyla doğrularıyla. Suçlamaktan vazgeçtim. Suçlamak kimseye yaramıyor çünkü. Acı veriyor, pişmanlık yaratıyor sadece.


O yüzden yeni beni de, eski beni de seviyorum. Yenisini biraz daha fazla ama. Daha özgür, daha umutlu ve daha gerçekçi. Yeni ben, hatalarıyla, aşklarıyla, işiyle, tüm gerçekliğiyle küçük bir kız çocuğundan daha fazlası olduğunu, kadınlığa tam olarak geçtiğini hissediyor ama içindeki kız çocuğunu, hayallerini de hala canlı tutarak.


Sevin kendinizi! Eski sizi, yeni sizi fark etmiyor. Önce siz kendinizi sevin. Daha sonra etrafınızdakiler de seviyor sizi, sizden ötürü zaten.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir gerçekten güzel bir yazıkaleminiz varmış
    CEVAPLA
  • Misafir ne güzel bir yazı kaleminize sağlık.
    CEVAPLA
  • Misafir çok teşekkür ederim
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.