Göç

Geleli yirmi gün oldu. İlk üç gün sekiz aydır uyuyamadığım uykuyu uyuyarak, takip eden hafta nerede olduğumu idrak etmeye çalışarak geçti. Sonra bir ömür al takke ver külâh iki dakkada halletmeye alıştığım işleri mektupla, randevuyla görmeye başladım. Her gün mektup var mı diye teneke posta kutusuna bakmam gerekiyor.


Bana söylenenleri tam anlamıyorum, söylemek istediklerimi tam anlatamıyorum. Şanslı olabilirim, şefkatli bakışlarla karşılaşıyorum, resmî alanlarda bazen dilden dile geçmek de mümkün oluyor. Üstelik banliyöde yerleştiğim evin bahçesinde, paralel sokaklarında kediler var. Yine de aklımdan geçenler genellikle boğazıma takılıp kalıyor. Kendinle konuşmaktan farklı bir durum.


İnsanın anadili annesi gibi bir şey. Hep onunla olmak istemiyorsun ama güvensiz hissettiğin ilk anda da ona sığınıyorsun. En içten kendi dilinde gülüyorsun. En çok kendi dilinde ağlıyorsun.


Bir köşeye çekilip köklerine bağlandığında bir çocuğun kulağı kesik, göğsünde delik çöpe atıldığını okurken darmadağın oluyorsun. Telefonun ucundaki “Geçecek hepsi, düzelecek” sözleri teselli etmiyor. Nuh’un göğsüne bıçak indiği geceki gibi gökyüzüne bakıp göğsünü açıyorsun, derin nefesler alıyorsun, almasan boğulacaksın. Kendini suçlu hissediyorsun. Sanki kalsan Ahmet Kaya konserine gitme ihtimalleri çalınan yirmilik delikanlılar yaşayabilsinler diye hepsine on sekizer bin lira verebilecektin. Sanki insanlar öteberiyi çıkarıp buzdolaplarına ölü canlarını yerleştirmesinler diye sokakları açabilecektin.


Ne yapacaksın, kendini uzaklaştın diye kötü biri olmadığına ikna etmeye çalışıyorsun. Ciğerlerine karanfil doldurasın geliyor, kapının önüne çıkıyorsun. Dumanı üflerken iki İtalyan nereden geldiğini soruyor. “İstanbul” onlara iki sene önce gazetede okudukları bir haberi hatırlatıyor. “Orada bir park için şiddetli olaylar yaşandığını yazıyordu. O parka ne oldu?” “Hâlâ park!” diyorsun. Sırıtmana anlam veremiyorlar. Bir parkın park kalabilmesine bu kadar sevinmeni galiba biraz acıklı buluyorlar.


Köklerini kopardığını bilet alırken, pasaportuna upuzun vize vurulurken, bavulunu hazırlarken, evini eşyalarını sağa sola dağıtırken, bindiğin uçak havalanırken ya da inerken değil, hayat olağan akışında akıp giderken, sen her şeye alışıyorsun zannederken, hiç beklemediğin bir anda kavrıyorsun. Köklerinin sesini duyuyorsun. Bir demet yabani papatyayı toprağından çekerken çıkan sese benziyor. Yere düşen bir lokma ekmeği sarı kirpikli Kapi koşup kapmıyor. Vecihi mırıl mırıl ayaklarına sürünmüyor. Pazar sabahı Yosun’dan “kahvaltı hazır, iki çeşit portakal reçelim var” mesajı gelmiyor. Reyhan’la Gönül yine “Periciiim” diye açıyor telefonu, ama sen “Dur bak şimdi size geliyorum” diyemiyorsun. Beceremeyeceğini bile bile “Haftaya bi kahve içelim” diye kimseyi aramıyorsun. Sevdiğin kokular üç bin kilometre kadar uzağına düşüyor. Uzun uzun sarılamıyorsun.


Bizimki gibi memleketlerde nesilden nesile geçen bir şey bu, galiba. Dünyaya dağılmışsak, dağılıyorsak hiç de romantik olmayan sebepleri var. Seni doğuranlar da hep yerinden yurdundan olmuşsa, göç çocuğuysan, toprağının seni sevmediğini hissediyorsan gitmek istiyorsun.


Ama hep tartıyorsun, galiba. Bir tutam eski toprağından bir tutam yeni toprağından. Hangisinin ağır geleceğini zaman belirliyor.


Galiba.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir ( toprağının seni sevmediğini hissediyorsan gitmek istiyorsun.) toprak seni sevmesede o topraklarda sevenlerin var olduğunu ve her daim yolunu gözlediklerini bilmeni isteriz.
    CEVAPLA
  • Misafir Bol şans
    CEVAPLA
  • Misafir bu yazı bana şebnem ferahın bir şarkısını hatırlattı. silbaştan başlamak gerek bazen hayatı sofırlamak kölerin burada olsada sıfırlanmak gerek bazen
    CEVAPLA
  • sedeferken umarım her şey yolunda gider, selamlar ,sevgiler
    CEVAPLA
  • Misafir yeni toprağında hayat eskisinden daha iyi olsa bile eski toprağın ilk göz ağrın vatandır candır...
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.