Kurban rolü oynadığını nasıl anlarız?
Kurban rolü üstlenmek kişinin mutsuz, rahatsız olduğu bir durumla baş edememesi halinde benimsediği bir yöntem olarak ortaya çıkıyor. Zamanla, bir tür tuzak olan alışkanlığa dönüşüyor.
Bu rolü oynayan, kendini “yenilmiş” ve “yaralı” biri olarak sunarak etrafında bir dayanışma ağı oluşturuyor. Fakat bu, bir noktadan sonra tersine bir etki yaratıyor. Çevresindekiler, bir noktadan sonra söylediklerine inanmamaya başlıyor ve anlattıklarını artık dinlemiyorlar. Konumlandığı pozisyon, onu kendi problemlerini çözemeyen biri haline getiriyor.
Kurban rolü üstlenen kişinin davranışlarının, iki temel karakteristiği var:
O güne dek hiç tatmadığı, çok büyük bir acı içinde. Onun problemleri, diğerlerininkilerden çok daha vahim ve acil.
Dikkat çekmek istiyor. İşe yarar bir çözüm aramak yerine, sorunlarını kendi kendine çözemediğini göstermeyi tercih ediyor. Başkalarında orantılı bir empati değil de acıma duygusu uyandırmaya çalışıyor. Bu rolü oynamaya, yetişkinlerin aşırı koruması altında geçirdiği ve bir sorunu çözecek güçte olmadığına inandığı çocukluk döneminde başlamış olması kuvvetle muhtemel.
Aynı sebepten, sorumluluk üstlenmek istemiyor. Çözüm gerektiren bir durumun içinde olmaktan kaçınıyor, karşı karşıya kaldığı çatışmalardan kendini sıyırıyor.
Kendi mutsuzluğunun sebebi olarak başkalarını görüyor. Onu çevreleyen dış dünyanın, ona karşı olduğuna inanıyor. Gerçekleri, mağdur rolünü korumak için kendi lehine değiştiriyor: Kimse onun gibi düşünmüyor. Kimse kendini onun yerine koymuyor. Kimse onu anlamıyor.
Kurban olduğunu doğrulayacak en iyi davranış biçimi olarak yakınmayı seçiyor. Onu mutsuz eden durumu abartıyor ve değiştirmek için elinden gelen her şeyi yaptığına inandırmaya çalışıyor. Aslında onu mutsuz eden durumu değiştirmek için hiçbir çaba harcamadığını, bunun için gereken iç güce sahip olmadığını biliyor.
Ve gitgide, özgüveni ve özsaygısının zayıflığını pekiştirdiği bir tuzağın içine düşüyor. Kendi çabalarıyla iyi bir iş yapsa, önemli bir işi başa çıkarsa, hayatında olumlu bir gelişme olsa bile memnun olmuyor. Çünkü “Ben mutsuzum, kaybedenim. Peşinden mutlaka kötü bir şey gelecek” tuzağının içinde bekliyor.
Bu tuzaktan nasıl çıkabilir? Yıllarca bu rolü üstlenen birinin, bu rolü bırakması için büyük bir çaba harcaması gerekiyor.
İlk yapması gereken, yeni bir bakış açısı edinmek.
Onu çevreleyen gerçekliği, tarafsız bir gözle değerlendirmeyi kendine sorular sorarak öğrenmek. “Her şey gerçekten çok mu kötü, yoksa olup bitenlerin olumlu yanları da var mı?” “Çok mu yakınıyorum, gereksiz yakındığım şeyler olabilir mi?”
Paralel olarak, sorumluluk almak: “Bu durumu nasıl değiştirebilirim? Değiştiremiyorsam, yakınmak yerine ne yapabilirim?”
Bir süreliğine, meselâ bir günlüğüne yakınmaktan vazgeçmek. Bunu yaptığında, aslında duyduğu acının düşündüğü kadar büyük olmadığını anlayabilir. Başkalarını yargılamak yerine onları anlamaya başlayabilir.
Bir diğer yapması gereken, eleştirileri suçlama olarak değil, tıpkı övgüler gibi hayatın doğal bir parçası olarak görmek. Onu eleştiren kişiye karşı defans geliştirmek, ondan kaçmak yerine, neden öyle düşündüğünü sorarak onunla iletişim kurmak. Bu, yeni ve farklı bakış açıları edinmesine yardımcı olabilir.
Kurban rolünü bırakmak, bir süreç. Bu süreçte kurban rolü oynayan biriyle yaşayan ne yapabilir? Kurban rolünü üstlenenin şunu çok iyi anlamasını sağlayabilir: Seni anlıyorum ve sana destek olmaya hazırım, ancak senin problemlerini ben çözemem. Artık çocuk değiliz ve anne-babalarımız bizi süper kahraman gibi savunmaya gelmeyecek. Her birimiz kendi hayatımızın sahibiyiz.
Yapabileceği bir şey daha var: Pasif pozisyona geçtiğini fark ettiğinde ondan uzak durmak. Böylece kurban rolü oynayan, kendi hayatının sorumluluğunu üstlenmekten başka seçeneği kalmadığını anlayabilir.
Kurban rolü oynayan kişi evimizde, işyerimizde, arkadaşlarımızın arasında olabilir. Onunla her gün aynaya bakarken de karşılaşıyor olabiliriz. İlk yapmamız gereken davranışlarına bakarak onu tanımak, sonra gereken tedbirleri almak.
YORUMLAR