Peki sen çocuk yaptığına pişman mısın?
Ben kırk iki yaşında bir kadınım ve bugüne kadar hiç anne olmak istemedim. Elimi karnıma götürüp içinde bebek büyütme, sonra da doğurduğumu büyütme hayali kurmadım. İçimden gelmedi, bunun nasıl bir his olduğunu bilmiyorum. Eşsiz bir duygu olduğunu söyleyen kadınlara inanıyorum, güveniyorum. Öyle diyorlarsa öyledir. Bu duyguyu tekrar tekrar yaşamak isteyenleri de destekliyorum.
Fakat anne olmuş kadınların istedikleri her an doğurmaktan söz açıp fütursuzca ilerlemeleri, bazen fena halde can sıkıyor.
“Çocuk düşünmüyor musun?”
“Hayır.”
“Neden?”
“İstemiyorum.”
“Neden?”
“...”
“Bir gün pişman olabilirsin ama.”
“Olmam.”
“Biyolojik saatin geçtiği zaman gerçekten geri dönüşü yok.”
“...”
“O da mı istemiyor?”
“...”
“İstiyordur...”
“...”
İlk, hadi ikinci sorudan sonrası tacize giriyor. “İstemiyorum” diyorsun susmuyor, sırf istemediğin için doğurmadığına bir türlü ikna olmuyor. Sebeplerini anlatsan incinecek. İçin sıkışıyor, kendine gelmesi için bekliyorsun. Bizde böyledir, anne olmuş kadına bütün densizlikleri için anlayış gösterilir.
Bazen birinin çocuğunu kucağına alman icap ediyor, konuşuyorsun, gülüp oynuyorsun ve bunu yaptığına seni pişman ediyor. O anki bakışlarından “senin de bir tane istediğinden” emin, “Bakışlarını gördüm” diyor. Dönüp diyemiyorsun “Onu doğurana kadar kocanla yaşadıklarınız geldi aklıma.”
Hiç tanımadıklarının kendini bilmezliğine veriyorsun. Tanıdıkları boş veriyorsun, ama arkadaşın bunu yapınca asabın bozuluyor. Çünkü seni tanıyor, bin kere demişsin “İyi ki kazayla filan doğurmamışım” diye.
Anne olan kadınların, anne olmak istemeyen kadınları neden anlamadıklarını biraz anlayabiliyorum. Ama neden anlamak istemediklerini, neden bu konuda bütün soruları sormayı kendilerine hak bildiklerini anlamıyorum.
Ben mesela bugüne kadar anne olmuş bir kadına hiç “Pişman mısın?” diye sormadım. Saçı başı dağılmış, gözünden uyku akan, ödev yapan, cildi gibi bedeni de kendini koyvermiş, kocasıyla sevişecek vakit bulamayan, bulsa da sevişemeyen, çünkü artık arzulanmayan hiçbir kadına “Değdi mi yaptığına?” demedim. “Keşke yapmasaydım dediğin hiç oluyor mu?” diye ısrar etmedim.
Doğum gibi bir olayla beraber hiç bilmediğin duyguları keşfettin, peki. Ya bunları keşfederken unuttuğun duygular? Onları unutmana değdi mi? Onları hiç özlemiyor musun?
Çocuk doğuran kadın, doğurmayan kadına acır, kendi sahip olduklarına o sahip olamadığı, kendi tattığı duyguları o tadamadığı için. Fakat hiç düşünmez, kendisinin unuttuğu duyguları çocuksuz kadının tatmaya devam ettiğini ve halinden memnun olduğunu.
Çok tuhaf gelebilir ama hiç anne olmak istemeyen kadınlar var dünyada. Çünkü hayatta anne olmaktan başka olunabilecek şeyler var. Hiçbir şey olmamak da ayrı bir seçenek.
Anne olmayan bir kadını “çocuk yapma” konusunda konuşmaya zorlamayın. Zaten hayatta hiçbir şeyi zorlamayın. Hayat su gibi akar gider, yolunu değiştirmeye çalışırsın taşar, kurcalarsın teper.
Çocuk doğurmak bir meziyet değil. Bu bir meziyet olmadığı için, doğurmayan kadın da eksik değil.
Gece masal okumak, çocuk doğum günlerine gitmek, okul taksiti denkleştirmek, arzularını hayallerini unutmak zorunda olmadığı için “iyi ki doğurmamışım” diyen çok kadın yaşıyor dünyada.
Bu kadınlar gerçekler, samimiler ve fazla bir şey değil, bari hemcinsleri tarafından hoyratça sorguya çekilmesinler istiyorlar.
Bu yazı ilk olarak 25.08.2016 tarihinde yayınlanmıştır.
YORUMLAR