Çocuğundan Yararlanmak İsteme
Ne isterseniz yapın, nasıl olsa kötü olacak.
Yüzyılın karamsarı mıydı acaba Freud, yoksa haklı mı?
Büyütülme tarzımızı beğenmedik, ebeveyn odaklı bulduk. Hayatı çocuklarımıza göre sil baştan ve içinde yetiştiğimizin tam tersi bir perspektife koyduk.
Koyduk da bizim bebeler büyüyünce terapistler işsiz mi kalacak? Hiç sanmam. En iyi davranılan çocuğun bile sırt çantasında güvensizlikleri, mutsuzlukları olacak. Yani bir ideale ulaşmak olanaksız. Bundan kaçış yok.
Peki neden var?
Yararlanmak İsteme
Efendim psikanalistler şöyle buyuruyor: Anne çocuğun kendisine değer katmasını ister, “O parlasın ki ben de parlayayım” diye düşünür.
Oysa çocuk ne kadar küçük olursa olsun bunu anlar!
Öyle diyor “Freud’a Ne yaptık da Çocuklarımız Böyle Oldu?” kitabında yazar. Çocuk, annenin onun sayesinde değer kazanmasını engellemek için, kendini sabote etmek pahasına tepki gösterir-miş.
Al sana durduk yerde hırçınlık yapan çocuğa neden.
Annem bu hissi taşıyor muydu, bilmiyorum. Oldukça küçük çevrede tanınan bir öğretmen olduğu için örnek insan olma zorunluluğu hissediyordu, kuşağı da çocuklarıyla parlamak istiyordu muhtemelen. Büyürken bundan şüphelendiğim zamanlar olmuştur, ergenlikte bir iki ufak denemeye teşebbüs de etmişimdir. Ama emin olmadığım için kendimi sabote etmedim büyük ihtimalle.
Annesiyle didişen arkadaşlarımdan net biliyorum ayarı.
Sahi #kuzeygüney’de Kuzey’e biraz da bu ödevi mi yazmıştı Ece Yörenç?
Peki şimdi bir anne olan kendimde var mı bu istek hali? O kadar çok sorguladım ki, bu kitabı okuduktan sonra, kesin bir cevap verebiliyorum: Yok zerresi. Beni parlatacak çocuğu değil, mutlu olan çocuğu yetiştirmek istiyorum başından beri.
En başarılı, en zeki, en yetenekli çocuğu kovalamadığım için kendimi bu yararlanma halinden azat ettim bilmeden. Diğer tüm anne rövaşatalarında olduğu gibi, Gökçe bunu da havada kaptı tabii. Biliyor ki, ben sadece onun içindeki potansiyeli salmak için vanaları gevşetebilecek güçlü elim.
Benim için önemli olan onun andaki duruşu, duruşunun beni nasıl gösterdiği değil hiç. Bu yüzden, çatışma çıkaracak bir sebep oluşmuyor.
Annelik güdüsüyle mi diyeyim, kendi jenerasyonumun annelerine olan tepkiyle mi, yoksa tamamen şans eseri mi bilmiyorum. Ama tam da kitabın önerdiğini yapıyorum galiba:
“Doğal olun, kendinize güvenin. Yaptığınız nasıl olsa yanlış olacak, bunu üstlenin.”
Siz nerede duruyorsunuz peki?
Annesinin yararlanma hakkını elinde tuttuğu bir nesne olmaktansa, kendini cezalandırmayı seçen çocuğun başında mı? Hiç istemeseniz de, biriciğinizin hayatını mahvetme seçimi, sizinle ne kadar ilintili?
*Freud’a Ne yaptık da Çocuklarımız Böyle Oldu? Ana Babalara Notlar, Catherine Mathelin.
YORUMLAR