Birlikte yürüyelim mi?

Bir şeyler üretebilmek ve odaklanmak ile ilgili düşünüyorum birkaç gündür.


Romanlarımı yazarken; aynı sitede yaşayan arkadaşlarım aşağıdan kapıyı çalıp “kahveye uğradım” derdi. Eve almayıp geri yollardım.


Yazları balkonda oturup yazardım. Çok uzun yıllar en büyük insan interaksiyonum balkondan sokaktan gelen geçen eşe dosta el sallamaktan ibaretti.


Başka türlü kesinlikle olmuyor, yaptığın şeyin bütün hayatını ele geçirmesi lazım. Roman yazarken günlük hayat zulüm gibi geliyor, beni yazı masasından alıkoyan her şeye kızgınlık duyuyorum. Bakılacak çocuklar, kazanılacak paralar, yürütülmesi gereken ev düzeni, gündelik işler olduğu için o seneler benim için baya cenderede geçti. “Şimdi buradayım ama aslında yazı masasında olmak istiyorum, hayat kolumdan bacağımdan çekiştirip beni esas yapmam gerekenden çalıyor.”


Estes, Kurtlarla Koşan Kadınlar’ın yazarı, ABD’de eğitimlerine katılıyorum, yaratıcılık ana ekseninde çalışan Jungcu bir psikanalist. 75 yaşındaki beyaz saçlı, dev cüsseli bilge bir kadın. Biraz Aysel Gürel biraz Frida Kahlo’ya benziyor. O der ki hayatı bir banka hesabı gibi düşün ve orada sahip olduğun tek varlık zaman. Ve bu varlık hiçbir zaman artmıyor sadece eksiliyor. Zaman yiyicilerden uzak durun! Esas işiniz olmayan gereksiz işlerden uzak durun! Akıl çelicilerden uzak durun!


Estes ile çalışmaya başlamadan çok önce; zaman yiyiciler, akıl çelicilerle arama mesafe koymayı becermiştim. Yapmam gerekenleri gerçekten ancak o zaman yapabildim.


Yaratıcı ürün verebilecek sınırları koyabiliyor, habitatı yaratabiliyor, adanabiliyordum. Ama o adanmışlık ve seçilmiş yalnızlık içinde hep tuhaf bir ıssızlık vardı. Etrafımdaki insanlar beni tanımaz hale geldiler, iç dünyam dışarıdaki herkese yabancıydı. Ağzımdan çıkanlar en yakınımdaki insanlar için anlaşılmaz haldeydi. Sonradan itiraf ettiklerine göre; günlerce ortadan kaybolup sonra akıl hastası gibi saçma sapan ve anlaşılmaz şeyler söylüyordum. Sosyalleşmek (gereksiz iş) istemiyordum, insanlara zamanımı yedirmek istemiyordum. Ama nedense kendi kurduğum bu habitat da hüzünlü bir ıssızlık vardı.



Sessizce yanımda duracak tek bir kişi özlem... Ya da telefonu açıp yarım saat “akıl hastası gibi saçma sapan ve anlaşılmaz” şeyler söyleyebileceğim biri... Günlerce ses seda çıkmayınca küsmeyecek biri….


Bir gün sitedeki orman yolunda yürürken bir arkadaşıma rastladım. Yürüyüşe beraber devam etmek istedi. “Bir şey düşünüyordum, yalnız yürümek istiyorum” dedim. Çok sinirlendi ve bana “hayatta yalnız kalmayı hak ediyorsun” diyerek çekip gitti. Ben de galiba o an ona inandım. İçimdeki hayali yoldaş özlemimden o günlerde kimseye bahsetmedim. Başka birinin varlığına ihtiyaç duymak benim için yeterince zordur ve belli ki başka bir insanın varlığının bir bedeli vardı.

İkinci romanım bitince hayata daha çok karışmaya başladım. Bir gün bir arkadaşımdan ansızın bir mesaj geldi. Henüz çok yakın arkadaş da değildik o günlerde. “Ortaköy Meydanı’nda bir kafede oturuyorum ve sadece yazı yazmak istiyorum, diğer her şey zulüm geliyor, araya girenleri öldürmek istiyorum”. Kalbim pır pır oldu. Ahh ahhh ahhh bilmez miyim!


Sonraki günlerde onun için kendi sahip olmak istediğim sessiz yoldaş oldum. Bana yazdığı şeyleri bazen gönderdi okudum. Bazen sadece neyin içinden geçtiğinden bahsetti dinledim. Pek görüşmedik ama çok yakınlaştık. Bir anda birbirimize çok derin bir yerden bağlandık. Böyle bir eşlikçiliğin mümkün olduğunu görmek benim içimdeki ıssızlık hissine çok iyi geldi.




Sonra geçen sene yine Estes’e gittim. Bütün sosyalleşmeleri “zaman yiyici” olarak gören, zamanın her saniyesini yaratıcı eylem için adayan, New York Times bütün zamanların en çok satan kitaplarından birini yazmış olan bilge kadın şöyle deyiverdi: “Kendinize bir ya da iki kişiyi yoldaş seçin, yaratıcılık kalabalık sevmez ama mutlak yalnızlık da sizi tüketir”


Benim için ilişki ve yaratıcı eylem: Ya biri ya öteki gibiydi yıllarca. Etrafımdaki insanlar da ben de yaratıcı eylem içinde ilişkide kalmak nedir bilmiyorduk. Etrafımdaki insanlar değişti ben de öğrendim.


Yıllar içinde ilişkisellikle ilgili o kadar çok öğrendim ve gözüm açıldı ki kendi adıma yeniden yazmaya adandığımda, bunun münzevi bir hayat olacağını ama ilişkisiz/yoldaşsız bir hayat olmayacağını umuyorum.


Şimdi bunları yazarken düşününce, belki o arkadaşıma bugün “kendim yürüyeceğim” demezdim. “Bir şey düşünüyorum sessizce birlikte yürüyelim mi?” derdim.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Ben de sizin gibi hissediyorum. Gereksiz kalabalık ve sözde sosyalleşmenin beni asıl yapmam gerekenlerden alıkoyduğuna inanıyorum...
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.