Cinsiyetsizleşme
Size bir haberim var. Cinsiyet diye bir şey var arkadaşlar.
Cinsiyetler arasındaki adaletsizliğin, cinsiyetsizleşmede aranmasına katılamıyorum. Cinsiyete dayalı hormon sistemlerimiz ve eğilimlerimiz var. Cinsiyete dayalı varoluşsal ve evrimsel farklar var.
Zamanında bir ünlü, bir tabuyu kırmaya karar vermis, "erkek çocuklarına da bebek alınsın. Cinsiyetçilik oyuncak reyonlarında başlıyor" diye bir kampanya başlatmıştı.
Biz kamyon kepçe almadık da mı kızımız oynamadı.
Oyuncak reyonlarında her şeyden önce cinsiyet başlıyor. Kızım olunca, erkek çocuklarıyla da vakit geçirmeye başlayınca kültür daha tenlerinden içeri girmeden ortaya koydukları eğilimlere şaşa kalmıştım. Erkeklerin araba manyaklıkları öğrenilmiş değil arkadaşlar! Bence o ilişki tekerleğin icadına falan uzanıyor.
Hemcinsleri insanlar varolduğundan bu yana çocuk doğuran kız çocuklarının reyonlarına istediğiniz kadar damperli kamyon yerleştirin, kızların büyük kısmı o dampere elbise giydirip evcilik oynar. Hemcinsleri insan var olduğundan bu yana daha fazla savaşan, şiddet eğilimi gösteren erkek çocukları da reyondaki bebeği alır oyunda tabanca olarak kullanır.
Herhangi bir duruma kültür penceresinden bakmak eksik kalıyor. Oyuncak reyonları bıçakla kesilmiş gibi bölünemesin, çocuklar kendi doğal eğilimlerini oyunda özgürce yaşasınlar. Ama cinsiyet diye bir şey var ve adaletsizliği giderme aracı olarak cinsiyetsizleştirmek bir işe yaramayacak. Çünkü o testosteron şişede durduğu gibi durmuyor.
Cinsiyete dayalı protatipleştirmenin özellikle de kadınlar açısından ne kadar sınırlayıcı olduğunun farkındayım. Ama cinsiyete bağlı hiçbir özellikten bahsedememe noktasında gelmek de bana sınırlayıcı geliyor ve rahatsız ediyor.
Nerede okuduğumu hatırladığım bir araştırma vardı. Kadın ve erkeklerin sese duyarlılıklarını ölçmüşlerdi. Kadınlar evin içindeki seslere erkeklere oranla çok daha duyarlıyken, erkekler evin dışından gelen seslere çok daha duyarlıydı. Yani gece uyurken bebek ağladığında anne bu sese çok daha hızlı cevap verirken, dışarıdan gelen hız yapan bir araba gibi tehdit edici bir sese baba daha çabuk uyanıyordu.
Erkeklerin işitme duyusu dışarıdan gelen tehditlere, kadınlar içeride işlerin yolunda gitmesine ve özellikle bebek sesine yönelik olarak evrilmiş olduğu gözüküyordu.
Hayat çok hızlı değişti ama evrimsel olarak fizyolojimiz aynı yerde kaldı. Artık mağarada yaşamıyoruz, erkeklerin uyurken dışarıdan gelen seslere hassas olmasına pek de ihtiyaç kalmadı. Fizyoloji ve everim yavaş işliyor bunu anlamadı on binlerce yıl alacak.
Kadınlar artık çalışıyor. Kadınlar sadece evin içindeki seslerle ilgili değiller, sabah kalkıp işe gidecekler. Ama bebekler hala geceleri bakım istiyor. Evin içine yönelik ses duyarlılığı ihtiyacı halan aynı düzeyde devam ediyor.
İnsanoğlunun kültürü/teknolojiyi icat edip, evrimi alaşağı etmesinden kaynaklı sorunlardan sadece biri bu. Fizyoloji ve kültür şu anda el ele gitmiyor.
Çare cinsiyetsizleşmekte değil, çünkü cinsiyet çok belirleyici bir doğal fenomen.
Kızım doğduğunda ben onun çıkardığı ilk “ık bık” seslerine uyanırken, evde kim varsa ancak ciyak ciyak ağlarsa uyanıyordu.
Bunu değiştiremiyorsak, doğum iznini uzatmayı ve doğum iznine çıkan kadının iş yaşamına geri döndüğünde dezavantajlı olmadığı bir dünyayı yaratmayı becermemiz gerekiyor.
YORUMLAR