Sahnede 3 kadın var; Vahide Perçin, Yasemin Çonka ve Açelya Topaloğlu. Biri tam evlenecekken 12 yıllık sevgilisi terk ediyor, öteki internette hayatının aşkını arıyor, diğeriyse zor bir hayat yaşamış, hiç sevgilisi olmamış, kafası karışık... Yan yana dairelerde yalnız yaşayan, aşktan ve erkekten dolayı mustarip birbirini tanımayan üç mutsuz kadının hikâyesini anlatıyorlar. “Kadınlar, Filler Ve Saireler” adlı oyunu ve kadınları konuşmak için üçlüyle bir araya geldik. Gerçi Topaloğlu sonradan katıldı. Kadın sohbeti bu ya; yer yer güldük, yer yer hüzünlendik...


İzleyenler hem oyunu hem de kadroyu çok beğendiğini söylüyor.

Yasemin Çonka: Heyecanlıyız.

Vahide Perçin: Geçen oyun gülenler, bir sonraki oyunda başka bir yere gülebiliyor.


Dekorda 3 ev var, bir dolu nesne, telefonlar, ütü, tepsi, Orhan Gencebay... Orada kendinizle ilgili bir parça, gerçek hayatta çok sık kullandığınız bir obje var mı?

Açelya Topaloğlu: Kızın aynanın önüne koyduğu fotoğraflar ve aynanın üzerindeki şapka.

V.P.: Doğaya ait parçalar. Fakat oyunda bir kaktüsle konuşuyorum. Evime de kaktüs girdi.

Y.Ç.: Tencere! (Gülüyor.) Yemek yapmayı çok severim. Onun dışında pembe bir koltuğum ya da içinde tatlı biblolarla dolu büfem olamaz.


Oynadığınız karakterlerle benzer yanınız var mı?

Y.Ç.: Çok tatlı bir karakter ama çok acı çeken, âşık ve yalnız bir kadın olmak istemem, kalsın...

V.P.: Benimki beceriksiz de olsa örgütçü bir yanı var. Umutlu, benden daha fazla saf, temiz ve inançlı.

A.T.: Karakterimle benzer yönüm yok. Ama beyaz atlı prensim oldu- ğunu düşündüğüm adam evli çıksa ben de ağlardım. (Gülüyor.)


Vahide Hanım, oyunda sürekli yoga yapıyorsunuz.

V.P.: Bazı insanlar vardır, hep diyettedir ama habire yer. Benim karakterin yogası da öyle. Sorsalar yoga yapıyor ama alakası yok.


Siz yoga yapar mısınız?

Y.Ç.: Vahide’nin anlattığı anlamda evet. Kendimce yogalar!


Oyunda yıllarınızı verdiğiniz bir adamla tam evlenecekken terk ediliyorsunuz. Gerçekten öyle olsaydı ne yapardınız?


Y.Ç.: 12 yıl boyunca sadece o erkek mutlu olsun diye yaşayamam. Bırakın 12 yılı, 3 gün bile.. Başıma gelmesine izin vermezdim.


Kadınlar ve fillerin ortak noktaları iyiliği de kötülüğü de unutmamaları. Siz de unutmaz mısınız?

V.P.: İyiliği de kötülüğü de unutmuyorum. Bu kötü bir huy mu bilmiyorum. Biz kadınların yaradılışı.

Y.Ç.: Ben unutuyorum yaa... Sadece hatırlamam gereken şeyleri unutmuyorum. Mesela erkeklerin beni kırdığı olayları... Bende gerçekten bir unutma varmış!

A.T.: Canımın istediğini unuturum, istemediğini unutmam. Unuttuğumu sandığımı şeyler gün gelir gün yüzüne de çıkabilir.





Oyunda erkekler yüzünden kırık kalpler var. Oyunun mesajı erkekleri kötüleme değil ama alt metninde ne diyor?

V.P.: Kötüleme değil, erkekleri tanımlama... Onlarsız yapamayız ama böyle de olmuyor. Burada birey olamayan kadınlara bir mesaj var aslında...


Üçünüz komşusunuz ama oyunun sonuna dek karşılaşmıyorsunuz. Günümüzde o eski komşulukla beraber neyi yitirdik?


V.P.: İzmirliyim ve hâlâ orada komşularımız var. Benim için bizi biz yapan insanlar onlar. İnsanlar seçimleriyle ve teknolojiyle birlikte yalnızlaştı. Eskiden “Müsaitseniz bu akşam size geleceğiz” demek için aranır, izin alınırdı ama şimdi bir mesajla “N’aber?” deniyor. Konuşmak gibi yetenekler de kayboluyor.

Y.Ç.: Birbirimize güvenimiz azaldığı için komşuluk bitti. Çok çırpındım komşularım olsun diye ama olmadı. Eskiden evde ne pişirirsek komşuya da ikram edilirdi. Şimdi komşu balık pişiriyor, canım çekiyor. Eskiden olsa çalardım kapılarını isterdim, şimdi istesem “Deli” derler.


Şu anki yaşınızda nasıl hissediyorsunuz?

V.P.: Orta yaşın üstüne doğru yürüyorum. Daha enerjik, bilge, şefkatli ve anlayışlı hissediyorum. Özellikle insanları değiştirmeye çalışmamak gerektiğini öğrendim.

Y.Ç.: Daha affedici oldum ama daha yorgunum. Mutsuz değilim, sadece bana zaman kalmıyor. Ay, ağlarmışım birden. (Gülüyor.) Seviyorum bu yaşları, 18’imden daha iyi.


Birbirinizden ne öğrendiniz?

A.T.: Bu oyun 3 kişilik olduğu kadar tek kişilik. Vahide Perçin ve Yasemin Çonka’yı sorularımla biraz yormuş olabilirim.

Y.Ç.: Daha öğreneceğiz, bu bir yolculuk aslında. Vahide’m ile geçmiş- ten bağımız var.

V.P.: 3 kadının bir arada çalışması zordur gösteri sanatlarında ama birbirimize huzur veriyoruz. Birbirimize küçük hediyeler alma ritüelimiz de var. Yasemin ile uzun zamandır çalışıyoruz. En kötü günlerimizde de yan yanaydık. Bu süreçte tek ailem, akrabam ağabeyimi kaybettim genç yaşta, onları paylaştım. Bunlar çok kıymetli şeyler.


3 kelime, 1 yorum


Balkon


V.P.: İzmir.

Y.Ç.: Akşam yemekleri.


Ruj...


V.P.: Hiç kullanmadığım bir şey!

Y.Ç.: Kırmızı.


Baba..


V.P.: İkimiz de onu özlüyoruz





‘Biz kirpiğimize kadar ayrıntılı bakarız’

“Kadınlar kendilerinin farkında olmalı” diyorsunuz. Böyle olsaydı dünya nasıl olurdu? Dünyayı kadınlar yönetseydi mesela...

Y.Ç.: Daha tatlı olurdu, kötü olmazdı. Savaşlar daha psikolojik olurdu belki. Kendi aramızda didişirdik en fazla. Hep söylerim, biz kadınlar daha güçlüyüz. Erkeklere taş kalpli demek istemiyorum ama kadınlar daha kırılgan. İçimizdeki gücü keşfetsek neler olacak neler...

A.T.: Güzel ama karmaşık ve değişken bir dünya olurdu kesin. Ama keşke kadın ve erkeğin tamamen eşit şartlarda yönetimde olduğu bir dünyada yaşasak.

V.P.: Erkeklerin savaştığı bir dünyadayız. Bir kadının, annenin savaş yanlısı olabileceğini düşünemiyorum. Daha sakin bir dünya olurdu sanki.


Kadınlar güç elde edince erkeksileşir, biraz törpülenir. Siz ne dersiniz?

V.P.: Toplum öyle öğretmiş. Evet güç erkeksi duruyor ama bir kadın o güçle erkeksileşemez ya da kişisel bir tercih olabilir. Makyaj yapmasa da kadın olmanın yüksekliğinden vazgeçemez. Biz kirpiğimize kadar her ayrıntıya bakarız. Unutmayalım, balkonları güzelleştiren kadınlardır...


‘Bilmiyorum demek önemli’

Oynadığınız kadınların ortak noktası neydi?


Y.Ç.: Hepsi iyiydi. Nedense kimse bana kötü bir karakter oynatma riskini almıyor.

V.P.: Bana hep anne rolü gelse de sinema ve tiyatroyu düşünürsem farklılar, ortak noktaları sadece kadın olmaları. (Gülüyor.)


Gündemdeyken sorayım, Kürk Mantolu Madonna’yı okudunuz mu?

Y.Ç.: Evet, Madonna’nın hayatını anlatıyor. (Gülüyorlar.) “Tüm klasikleri okudum” deyip okumayan çok var, bilindik bir şey.

V.P.: Bu yapılan hataysa eğer... “Bilmiyorum” demek çok önemli, “Yakın zamanda okuyacağım” samimiyeti değerli. Ahkam kesmek ayrı bir durum, acıklı bir şey. Toplumun durumu bu aslında, gençlere de bir sormalı.


Röportaj: Ece Ulusum

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.