3 ay önce ‘Ahu’ adlı şarkınızın klibi yayınlandı. Şimdi neler yapıyorsunuz?

Bu ay içinde çıkarmayı planladığım bir mini ‘remake’ albümüm var. Son albümde yer alan ‘Fena Halde Bela’nın farklı müzisyenler tarafından hazırlanmış remake’lerinden oluşan ve dans müziğinin farklı tonlarını içeren bir ara proje. Ayrıca dördüncü stüdyo albü- mümün ön hazırlıklarına başladım. Repertuvar hazırlıyorum ve çok heyecanlıyım. Diğer yandan yaz konserlerimiz devam ediyor ve ‘Gök Nerede’ için yeni klip fikirlerimiz var.


Dinleyici profiliniz nasıl ve siz en çok kime hitap etmek istiyorsunuz?

Her kesimden dinleyicim olduğunu görüyorum. Dinleyiciyle birtakım etiketlerin ya da sosyal sınıfların ötesinde bir yerde buluşuyoruz. Bunu çok kıymetli buluyorum. Müziğimin amacı da zaten bu; birleştirmek, sınırları ve ayrışmaları ortadan kaldırmak. Kalbini sevgiyle açan herkese hitap etmek istiyorum, açamayanların da açmasına aracı olmak belki.


Sesinizin tınısı size de farklı geliyor mu?

Sesim farklı bulunuyor. Anlıyorum bunu ama yine de şahsen çok değerlendiremiyorum. Daha çok bunu nasıl geliştirmekle ilgiliyim. 3 yıldır şan çalı- şıyorum.


Tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz? Kıyafetlerinizi seçerken birine danışıyor musunuz? Giydiğiniz kıyafetler marka mı?

Retroyu ve moderni karıştırmayı, türleri iç içe geçirmeyi seviyorum. Çok beğendiğim markalar tabii ki var ama kendimi marka unsuruyla tanımlamam. Beni iyi ifade ettiğini düşündü- ğüm herhangi bir şeyi herhangi bir şekilde giyebilirim. Styling konusunda Mert Yemenicioğlu ile birlikte çalışıyoruz. Mert’in tarzına bayılıyorum. Zaman zaman sevgili Emre Erdemoğlu’nun tasarımlarından da giyiniyorum.


Hem sanat hem de imaj olarak Doğu ve Batı’yı birleştiren bir tarzınız var diyebilir miyiz?

Klişe gibi geliyor kulağa ama evet, çıkış noktam bu olabilir. Birleştirmek, karıştırmak, dönüştürmek. Haritalar ve sınırlar bizi birbirimizden farklı olduğumuza inandırmış yüzyıllar boyu. Ben tersine inanmak istiyor ve varlığımı buna adıyorum.


‘Kendin olmak çok zor’

Eskiden sanatçıların daha cesur oldukları, kendilerini uç noktada ifade etmekten çekinmedikleri konuşuluyor. Siz kendinizi bu bağlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dijital çağ herkese her konuda söz söyleme şansı tanıdı. Bu iyi bir şey aslında. Kavramların sarsılması hoşuma gidiyor. Ama üslup önem kazanıyor bu noktada. Hiçbir şeyi kişisel almamalı insan. Biraz yorum yazmış olmak için yazıyor çünkü insanlar, onu görüyorum. Bir deşarj olma hali gibi. Çoğu zaman yorumun yorumlanan kişiyle ilgisi olmuyor bile. Buralarda çok vakit kaybetmemeli bir sanatçı. Her ne kadar çıkış noktası ego olsa da. Benim sosyal medya sayfalarımda çok fazla sevgi ve nefret söylemi oluyor. Kişisel almamaya gayret ediyorum. Küfür eden insanları da anlıyorum, aşkından ölenleri de. Hepsi birer dışavurum sadece. Çok büyük bir bölümü benimle ilgili değil. Bunu biliyorum ve paylaşma sevincime her seferinde kaldığım yerden devam ediyorum.


Bir insanın kendisi olabilme cesaretini gösterebilmesi için ne önerirsiniz?

Bunca dünyevi şeyin arasında kendimiz olabilmek gerçekten zor. Önce kendimizi tam olarak anlamak, sevmek gerek. Bunun için de geçmişle helalleşmek, orayı iyi anlamak lazım sanırım. Korkacak ne kadar az şeyimiz kalırsa o kadar iyi, o kadar öze yakınız demektir bence. Korkularımızdan arınmalı ve kendimizi daha çok sevmeliyiz.


Göksel, Yıldız Tilbe, Teoman gibi birçok ünlü isimle çalıştınız. Nasıl deneyimler yaşadınız?

Göksel’le ilk albümümü kaydettiğim günlerde tanıştık. O da ‘Bende Bi Aşk Var’ albümünü kaydediyordu. Ona bir şarkı götürdüm ve çok sevdi. Birbirimizi hemen çok sevmiştik. Çok ince ve zarif biri. Bazı insanlarla öyle olur, yıllardır tanışıyormuş gibi hissedersiniz bir anda. Ben eski Göksel fanatiklerindendim, ‘Körebe’ kasetini kırana kadar dinlemiştim, yani bence bir bağımız vardı zaten. Teoman’la da aynı dönemde tanıştık. Tanju Okan şarkılarından esinlenerek ona da bir şarkı yazmıştım. Teoman çok önemli bir müzisyen, ilham verici bir karakter. Geçenlerde bütün şarkı sözlerini bir araya getirdiği yeni kitabı ‘İnsanlık Halleri’ni aldım ve büyülendim. Ne kadar şahane şeyler yazmış, ne kadar büyük cümleler kurmuş. Yıldız Tilbe ile ‘Aşk Yok Olmaktır’ı seslendirmek istediğim günlerde bir araya geldik. Çok tatlı ve cana yakın biri. Büyük bir ozan. Her zaman çok sevdim, çok dinledim. Keşke daha sık görebilsem onu.


Günlük rutininizde neler yaparsınız?

Bir süredir kanaviçe yapıyorum. Meditasyon gibi bir şey, inanılmaz dinlendiriyor. Keşke daha çok zaman ayırabilsem. Bir de tamamen cep telefonuyla çekip kurguladığım ve Vimeo’da yayınladığım bir retro video serisi var, şimdilik yeni. Onu ilerletmek istiyorum.


Şu anda birine âşık mısınız?

Maalesef âşık değilim, sorduğunuz anlamda bir ilişkim yok. Hayalimdeki ilişkiye rastlamam için önce o ilişkideki insan olabilmem gerekiyor sanırım, buna çalışıyorum.


Sosyal sorumluluk projeleriniz var mı?

Bizzat bir projede yer almadım. Çok isterim. Uluslararası Af Örgütü’nü ilgiyle takip ediyor ve destekliyorum.


‘Doğallık en güzel şey’

Sosyal medyadan size gelen en ilginç yorum neydi?

Pek çok şey görüyorum, okuyorum. İlk aklıma gelenler ‘Ahu’ klibindeki dansımla ilgili olanlar sanırım.


‘Backstage’ notuyla Instagram hesabınızda paylaştığınız bir fotoğraf var. Pembe pantolon, beyaz gömlek, mavi külot... Klip çekiminden bir kare mi? Bazı takipçileriniz ‘Bu nasıl poz’ gibi yorumlarda bulunmuş. Ne düşünüyorsunuz?

O fotoğrafı seviyorum. Fotoğraf çekimi sırasında Aytekin Yalçın çekmişti. Bence dünyadaki en güzel şey doğallık, netlik. Kimi insanların bunlara hazır olmamasını anlıyorum. Net bir fotoğraf o.


Farklı olma çabanız var mı?

Kendim olma çabam var diyelim.


Röportaj: Ebru Ayaz

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.