Kara Hafta, sonunda İstanbul’da. 23-24 Ekim’de Pera Palace Hotel Jumeirah’ta gerçekleşecek etkinlik kapsamında dünyaca ünlü yazarlar ağırlanacak, Agatha Christie’nin tüm kitaplarının ilk baskıları sergilenecek, Christie’nin torunu Mathew Prichard gelecek ve birçok panel düzenlenecek. Etkinliğin en büyük destekçilerinden biri de Türkiye’de polisiye kitapları bir solukta okunan Ahmet Ümit. Basın toplantısından sonra Ümit ile bir araya geldik. Üzerimdeki tişörtü görünce çok sevdi; önce Mars’tan sonra da edebiyattan konuştuk. Yeni kitap müjdeli sohbetimize buyurun!

Kara Hafta sizi çok heyecanlandırıyor gibi görünüyor...

Kesinlikle! 1996’da “Sis ve Gece”yi yazmıştım. Bu romanı yazdığımda polisiye roman okunurdu ama genel olarak burun kıvrılırdı. Aradan 20 yıl geçti. Bugün artık polisiye türündeki romanlar herkesin saygı duyduğu ve değerli yazarlarla birlikte bir yükselişte. Hep birlikte bu türe katkılarda bulunmaya devam edeceğiz. Kara Hafta tüm dünyada; İspanya’da Hindistan’da İngiltere’de ya da Fransa’da var olan bir etkinlik. Bu etkinlikte şehir ve suç, suç ve psikoloji polisiye türü altında enternasyonal bir buluşma bu. Ayrıca Kara Hafta sayesinde yerli ve yabancı yazarlar da buluşuyor; Ortak seminer ve panellerle polisiye türü üzerinde duracağız.

Güzel konular var. Siz de konuşacaksınız bir panelde.

Çok dikkat çekici konular var; kadın dedektifler ya da roman kahramanı olan dedektifler gibi... Ayrıca bu yıl Agatha Christie’nin 125’inci doğum günü. Pera Palace Hotel Jumeirah’ta Christie’nin kaldığı ve daha açıklanamayan gizemlerin olduğu bir anıt bina. Burayı yalnızca bir otel olarak görmek hata olur. Bu binaya şimdi torunu da gelecek ve düzenlediğimiz bu etkinliğe katılacak. Aynı zamanda Beyoğlu’ndaki kitapçılarda Türk ve yabancı yazarlar imza gününe katılacak. Bu inanılmaz güzel bir fırsat.

Agatha Christie sizin için neyi ifade ediyor?

O, polisiye romanın kurucularından birisi; çığır açtı. Yarattığı karakterlerle roman türüne bambaşka bir boyut kazandırdı. Kitaplarını ne kadar çok okuduğumu da tahmin edersiniz, çok severim. Tanışma ihtimalimizin olmayışını ne fena!

Polisiye türünün yükselişini neye bağlıyorsunuz? Hem şimdi Labirent Yayınları’ndan bir polisiye dergi de ilk kez çıkmaya başlayacak.

Doğru, iyi hatırlattınız. Labirent sadece polisiye eserler basan bir yayınevi, yayınevimiz. Büyük fedakârlıklar yapan bir kurum, onları kutlamak lazım. Bir dergi çıkarıyoruz 221B. Adını Sherlock Holmes’ün Londra’daki evi 221 Baker Street’ten alıyor. Yayın kurulundayım. Heyecanlıyız... Sorunuza gelince genç okurlar arttığı gibi genç polisiye yazarlar da arttı. Dünyada da yükseldi. Sevilmeyecek gibi de değil. Öncelikle zekâyı çalıştırıyor, çok eğlenceli. Riske girmeden tehlikeyi yaşatıyor; bir cinayetin peşinden koşuyorsunuz ama ne öldürülme riskiniz var ne de yakalanma... Yazar iyi bir kurgu, şahane ruhsal çözümlemeler, tarihsel atmosfer ve iyi dili de katarsa işin içine, ortaya olağanüstü bir eser çıkıyor. Bu türe ilgi duyulmasına şaşmamak lazım. Ben hep şunu sorarım: “Niye daha fazla ilgi gösterilmedi?” Ne mutlu bize, daha da artsın.


Artışı nasıl fark edebiliyorsunuz? En çok satanlar listesinde pek fazla polisiye yok gibi...

Kendi romanlarımın satışından da bunu rahatlıkla görebiliyorum. Size 20 yıl öncesinden söz ettim. Romanlarıma ve dolayısıyla bana gösterilen ilgi epey fazla. Bunu elbette polisiye türüne ve romana duyulan bir ilgi olarak algılıyorum, Ahmet Ümit’e duyulan ilgi olarak değil. Öyle görmemek gerek kesinlikle. Bir de tabii ülkemiz bir suç sarmalının içinde, kara günler yaşıyoruz. Biraz da bunlara denk düşüyor. Okurlar insanlara değmeyen ve yüzeysel gerçeklikten sıkılıyor. Başka bir deyişle kesmiyor. Polisiye öyle değil.

Bu etkinlik için birçok yazar gelecek. Sizin tanışmayı dört gözle beklediğiniz isim kim?

İsveçli yazar Arne Dahl. Öteki yazarlar da şüphesiz çok değerli ama benim kendisini tanımayı en çok arzuladığım isim o açıkçası. Merak... Bu etkinlik kapsamında farklı ülkelerden yazarlar buluşacak hatta doğrusu kavuşacak. Ben 1982’den beri yazıyorum ve eserlerim 25 dile çevrildi. Çok daha fazla olabilirdi. Mesela ben İsveç’te yaşasaydım bu sayı üç katını bulurdu. Yabancılar tarafından keşfedilme şansımız var.


‘Yazması çok zor bir romandı’


Yeni kitabınız aralıkta raflarda olacak. İttihat ve Terakki’nin 20 yılını ele almışsınız denilenlere göre. Biraz anlatır mısınız?

1 Aralık’ta çıkmış olacak; “Elveda Güzel Vatanım”. Ayrıntıları sonra konuşuruz diye düşünmüştüm ama biraz anlatayım size. Bu roman çok enteresan çünkü dediğiniz gibi İttihat ve Terakki’nin 20 yılını anlatıyor. Burada konuşmamız iyi denk geldi; olay tam da burada bulunduğumuz binada gerçekleşiyor. Bu roman tümüyle bir tarihte geçiyor. Böyle romanlarım var ama genelde tarih ve bugün iç içedir. Bu sadece 1906 ile 1926’da geçiyor; İttihat ve Terakki’nin iktidarda olduğu, 1’inci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın da gerçekleştiği yıllar. 550 sayfalık bir roman. Yazması çok zor bir romandı ama okur için okuması kolay olacak. Zevk aldım her şeyden öte. Karmaşık bir dönemi bir romana dönüştürmeye çalıştım, dikkatli okumak gerekecek. Umarım beğenilir.

Romanın karakteri kim? Neler yaşayacak?

Kahramanımın adı Şehsuvar Sami, yazar olmak isteyen genç bir Osmanlı. Zamanla hayat onu İttihat ve Terakki fedaisine dönüştürecek ve partinin içinde olduğu bütün tarihi olaylara da tanıklık edecek .

Bir romanın yazılma vaktinin geldiğini nasıl anlıyorsunuz?

Vakti gelmiyor. Bir zamanlar esin perileri geliyordu. Fakat şimdi bir konu seçip o konu üzerinde çalışıyorum. “Elveda Güzel Vatanım”da Jön Türkleri anlamak ve bulmak için Paris’e gittim. İlk lokallerini buldum. Selanik’e manastıra gittim. Olaylar nerede gerçekleştiyse oraları geziyorum. Çeşitli romanlar ve araştırmalar okuyorum. Sonra başlıyorum yazmaya. Vaktin geldiği anı ben yaratıyorum.


Röportaj: Ece Uslum

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.