Türk basketbolunun altın çağında hep ilk 5’teydi. Son toplar hep Hidayet Türkoğlu’na verildi. 20 yaşında Efes’ten NBA’e gitmişti, bugün 15’inci sezonunda, 35 yaşında ve kariyerinin sonunda. Artık en büyük hedefi bininci maçına çıkmak. En büyük tepkisiyse Türkiye Basketbol Federasyonu’nun ligdeki yabancı oyuncu serbestliği kararına... Peki ne zaman dönüyor? 2.08’lik Hidayet Türkoğlu, “Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik derler ya; Amerika’daki başarımı (bininci maçına çıkmak) elde etmeden önce Türkiye’ye dönmek istemiyorum” diyor. Ama giyeceği forma belli: Fenerbahçe... Hido’nun Türkiye’ye dönüş tarihi belli olmasa da onu bugünlerde sık sık televizyonda göreceğiz. Pierre Cardin markasının yeni kampanya yüzü ‘dev adam’, “Yerine göre ciddiyim ama hep ciddi giyinirim” diyor.

Ergin Ataman, “Hidayet, Türk basketbolunun yetiştirdiği en büyük oyuncudur” diyor.

Sağolsun.

Öylesiniz; NBA’de 15 sene geçirdiniz... Bu 15 sene size ne kattı, sizi nasıl değiştirdi?

Bir kere vizyonu çok farklı bir yer. Çok şey öğrendim, insanlara bakış açımı değiştirdi. Olgunlaşmamı sağladı. 20 yaşımdan bu yana Amerika’da epey bir süre geçirdim. 12 ayın 8’inde oradayım.

NBA’in en tecrübeli oyuncularındansınız artık. Bir röportajda “Kariyerimin sonunu 34 yaşımda değerlendireceğim” demişsiniz. Değerlendirdiniz mi?

Yaş limiti olan bir spor yapıyorsunuz. Basketbol oynuyoruz. Sinema oyuncusu değiliz. 33-34 yaşlarından sonra gelecek planları yapmanız gerekiyor. Şu anki en önemli hedefim Amerika’da 1 sene daha oynayıp bin maçı tamamlamak.

Ve ardından Türkiye’ye mi döneceksiniz?

Amerika’da biriktirmiş olduğum bir tecrübe, çevre, arkadaşlıklar var. Türkiye de doğduğum büyüdüğüm yer. Çoğu işlerimi Türkiye üzerinden yapıyorum.

Zor bir karar olacak yani.

Sonuçta evliyim, 2 çocuğum var. Onların da geleceğini düşünmem gerekir.

Tek başınıza olsanız muhakkak döner miydiniz?

Kesinlikle dönerdim Türkiye’ye. Çok şehir gezdim; ama dünyanın en güzel şehri İstanbul bana göre. Ama aile, çocuklar girince işler değişiyor.

Çocuklarınızın Amerika’da yetişmesini mi istiyorsunuz?

Türkiye’deki kültürden geri kalmalarını istemiyorum ama dil anlamında da eksik kalmalarını istemiyorum. Çünkü ben ne kadar Amerika’da 15’inci seneme girsem de yabancı bir insan olduğum konuşmamdan fark ediliyor. Bir aksanım oluyor. O yüzden çocuklarımın Amerikalılara yakın bir İngilizce konuşup kendilerini öyle geliştirmelerini istiyorum. Benim ister istemez zorluk çektiğim dönemler oldu. Çocuklarımın o sıkıntıyı yaşamasını istemiyorum. Eşimle bir karar vereceğiz.



'Baskı hissetmedim motive oldum'

NBA’e gittiğiniz gibi “En iyi çaylak 5’i”ne seçildiniz. Sonra, 2008’de “En çok gelişme gösteren oyuncu” seçildiniz. Efsane bir 2007-2008 sezonunuz var. Finallerde oynadınız. Bu ödüller, başarılar, büyük sporcu olmak aklınızın hep bir kenarında, sorumluluğunu hissettiğiniz unvanlara mı dönüşüyor?

Hayatımızın bir parçası oldu. Temsil ettiğimiz bir ülke, bir aile var. İster istemez bir bilince varıyorsunuz. Daha tedbirli hareket etmeye başlıyorsunuz. Seçici oluyorsunuz. Ama o düzeni kurduktan sonra inanın zor olmuyor.

Karşımda işini çok iyi yapan biri oturuyor.

Teşekkür ederim.

Ama kimi zaman da profesyonelliğinizi etkileyecek kadar duygusal olabildiğinizi düşünüyorum. Oyuna heyecan katıyorsunuz. Hırslısınız. Ama bu yapınızın sizi olumsuz etkilediği olaylar da oldu. Büyük oyuncu olmak, baş etmesi zor bir durum mu?

Tabii ki şu açından zor; beklentiyi yukarıda tuttuğunuz zaman, işlerin iyi gitmediği dönemlerde, siz de hep en önde olduğunuz için bunun kötü yansımalarını en çok siz çekiyorsunuz. Ama ben bu durumu “hayatın getirdiği artılar ve eksiler” diye nitelendiriyorum. Keşke hayat dört dörtlük olabilse. Sporda da hayatta da öyle... Bir karakter ortaya koyuyorsunuz. İster istemez onun dışına çıktığınız periyotlar da oluyor. Hayal kırıklığına uğrattığınız, üzdüğünüz insanlar oluyor. Ama bu, gerçekten kasten, isteyerek yapılmış bir durum değil.

Bu beklentilerin aşırı olduğunu düşünüyor musunuz?

İnanın hiç baskı hissetmedim. Çok keyif aldım bu durumdan. Allah’a çok şükür ki yüzdeye vurunca beni çok mutlu edecek sonuçlarla karşılaştım. Bu da sizi motive ediyor, mutlu ediyor. İşinizi biraz daha kolaylaştırıyor. Arada mutlaka ki kötü giden işler olacaktır. Onlar da bu işin tadı tuzu deyip geçiştiriyoruz.

‘Amerikalı genetik olarak önde’

Basketboldaki başarıları neye borçluyuz? Neyi doğru yapıyoruz? Yetiştirme modelimiz mi iyi?

Hem o hem de -gerçekçi konuşmak lazım- basketbol hep ikinci planda kalmıştır. Üvey evlat muamelesi gördüğünüzde ister istemez ilgi, alaka biraz daha azalıyor. Bu, Avrupa’nın bir gerçeği. Ne kadar başarılı olsan da futbol her zaman önüne geçiyor. Doğal olarak da bazen iyi veya kötü eleştirilmediğin periyotlar oluyor. O zaman da aradan sıyrılmış oluyorsun. Halbuki, kalite ve başarı oranına baktığın zaman basketbol her zaman daha önde olmuştur.

Dünya şampiyonasında ABD-Türkiye maçında 3. periyottan sonra oyunu tutamadık mesela. Amerikalılar neyi farklı yapıyor?

İnsanların bir şeyi kabullenmesi gerekir. Amerikalı, belli bir orantıda Avrupalı sporcudan ön planda. Bunu fiziken belli bir noktaya kadar kontrol edebiliyoruz. Ama bir noktadan sonra maalesef ki genetik olarak karşı gelemiyoruz. Bizim çocuklar 3 periyot gayet iyi performans gösterdiler. Ama doğal olarak basketbolda bir düşüş periyodu oluyor. O sırada Amerikalılar sizden daha dinç olduğu için o periyodu avantaja çevirip hem fizik hem de basketbol IQ’ları olarak avantaj yakalıyorlar.

‘Modayı takip ederim, ciddi giyinirim’

Marka yüzü oldunuz. Kampanyanın sloganı “Sana da bu yakışır”.

Valla bana da çok yakıştı. Pierre Cardin ekibini gerçekten kutlamak gerekiyor. Çok keyif aldım. İşimi hep iyi yapmaya çalışıyorum. İnşallah sonunda herkes mutlu olur.

Kendinize en çok neyi yakıştırırsınız?

İşimden gereği mi yoksa Amerika’da yaşamaktan dolayı mı bilmiyorum, ama kıyafete gerçekten önem veriyorum. Güzel giyinmeye çalışırım. Modayı takip ederim. Kravatlı, ceketli, yelekli kombinasyonları çok beğendim.

Başkaları “Modelliği düşünür müsünüz” diye sormadan ben sorayım.

Bilmiyorum ya. (Gülüyor.) Arkadaşlar iyi ölçü aldılar, benim iyi taşımamı sağladılar.

Nasıl giyiniyorsunuz?

Genelde ciddi, resmi yani klasik giyiniyorum.

Ciddi bir insansınız zaten.

Aslında çok öyle değilim de işimden dolayı, şu an seninle konuştuğumdan dolayı da böyle... Sen de ciddi sorular sordun... Ama çekimlerde çok eğlendik. Kıyafetler de üzerimde güzel durunca havaya girdim, yürüyüşüm falan değişti.

Büyük takımlara oyuncu yetiştiriyor

Spor okullarınız var. Türkiye çapında 1500’e yakın sporcu sizin okullarınızda yetişiyor. Bu, büyük bir hizmet.

Az diye düşünüyoruz, daha da büyütmeyi planlıyoruz. Sonuçta biz de sporcuyuz. Sporculara değer, zaman ayırmaya başladık. Her fırsatta gençleri spora çekmek ve kaliteli eğitmenlerle onları başarılı olacakları spor branşlarına yöneltmek istiyoruz. Yazları düzenlediğimiz kamplarımız oluyor. Ben de katılıyorum.

Sezon sırasında okulları ne kadar takip edebiliyorsunuz?

Her gün. Telefonla, raporlarla takip ediyorum. Basketbolu bırakınca onlarla daha sık vakit geçireceğim. Yeni bir organizasyon olmamıza rağmen bu sene Fenerbahçe’ye, Acıbadem’e oyuncular verdik. Tesislerimizi geliştirmek istiyoruz.

Yıllar geçtikçe sporcuların fiziksel kapasiteleri ve performansları artıyor. Artık biyonik insanlara dönüşen sporcular var. Nasıl oluyor bu gelişim? Altında teknoloji mi var?

Beslenme yöntemleri, vitamin, ilaç takviyesi, dinlenme, antrenman saatlerine kadar yapılan testlerle sporcuların daha yüksek performans göstermesi sağlanıyor. Oyuncuya sahaya çıkıp performansını sergilemek kalıyor. Mecburen teknolojiye ayak uydurmak zorundayız.



Türk basketbolunda zirve: Hido

* NBA’e giden ilk Türk. 21 yaşında Amerika serüveni başladı, hâlâ devam ediyor.

* NBA kariyeri 2000’de Sacramento Kings’te başladı. 2003-2004 sezonunu San Antonio Spurs’te geçirdi.

* 2004’te Orlando’ya transfer oldu ve kariyerinin zirvesine Magic formasıyla ulaştı.

* Orlando Magic’te aynı sezon içinde iki kere haftanın NBA oyuncusu seçilen ilk oyuncu oldu (2007-2008).

* 2008-2009 NBA finallerinde Orlando Magic forması giydi. Los Angeles Lakers’a 4-1 kaybettiler.

* 2009’da rekor bir sözleşmeyle Toronto Raptors’a transfer oldu. Toronto macerası kısa sürdü. Temmuz 2010’da Phoenix Suns’a gitti, aralıkta tekrar Orlando’ya geri döndü.

* 2010-2014 arasında Orlando Magic’te oynadı. Bu sezon Los Angeles Clippers’ta forma giyiyor.

* Türkiye Milli Basketbol Takımı’nda 269 maça çıktı. 2001 Avrupa ve 2010 Dünya şampiyonalarında final gördü.

* 24 Mart 2014’te milli takımı bıraktığını açıkladı.


Röportaj: Alihan Mestci



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.