Bunca zaman şıkır şıkır, fıkır fıkır genç kız rollerinde gördüğümüz Selen Seyven, artık kariyerini ön planda tutan bir işkadınını canlandırıyor. Kadın-erkek ilişkilerine dair öyle tespitleri var ki “Bu kızlar ne hale gelmiş arkadaş” dedirtiyor.


Selen Seyven “Bu rol sayesinde yeni yeni kadınlığı öğreniyorum” dediği bir karaktere hayat veriyor şimdi. Fox’ta başlayan yeni dizisi “Kocamın Ailesi”nde yüksek topuklu, etekli, ceketli, burnu havada, kariyerine odaklanmış bir insan kaynakları müdiresini canlandırıyor. “Bugün dizilerde boy gösteren bütün oyuncuların oyunculukları tartışılır” diyor. Yıllardır sektörün içinde. “Bu sektörde kimseye güvenilmiyor. Sadece işini yapıp çıkacaksın” sözleri de manidar. Dışı seni, içi beni yakar türden hatta. Bir de; kadın-erkek ilişkilerine dair öyle tespitleri var ki, “Bu kızlar ne hale gelmiş arkadaş” dedirtiyor. Zira “Bunlar yüzünden kadınlığımı unutuyorum” dediği andaki isyankâr ama çaresiz yüzünü unutamam. Selen bana kalırsa fevkalade bir karışım. Anne güzel bir Özbek, baba Yugoslav yakışıklısı... Her ikisi de topraklarından kopup, Ankara’da Selen’i dünyaya getirmek için evlenmişler adeta. Çok konuşulacak röportajımız başlıyor...


Hayırlı olsun yeni dizin. “Kocamın Ailesi”ndesin artık...

Sıcak bir aile dizisi. Yonca karakteriyim ben dizide.


Nasıl biri Yonca?

Kızımız hayatı boyunca kalabalık bir ailede büyümüş. Kalabalık ailelerin akrabalardan kaynaklı dedikodu, dert, tasa yarattığını deneyimlediği için “Mümkünse benim kocam çöpsüz üzüm olsun” mantığıyla, tesadüf eseri ailesi olmayan bir adamla tanışıp evleniyor...


Oo şanslıymış kızımız.

Evet, evliliği çok yolunda gidiyor zaten. Kaynana, görümce yok, sadece kocası var. Kariyerine odaklı, hayatına devam ediyor. Derdi tasası yok.


Sürpriz var mı?

Ve 25 yıl sonra, oğullarını arayan aile ortaya çıkıveriyor. Ve aranan o oğlan bizim Yonca’nın kocasıymış meğer. Sonra da hikâye başlıyor zaten.


Damadın da bir ailesi olduğundan haberi yok mu?

Yok tabii. Kız, kapı komşusu ailenin. Kocasının ailesi olduğunu bilmeden kaynanasıyla kavga ediyor. Birbirlerine giriyorlar. Yonca, kaynanası olduğunu öğrenince birden kuzuya dönüşecek.


Gelinimiz değişken bir karakter yani...

Tabii ki. Aile tam Türk tipi.


Yonca’nın işi?

İnsan kaynakları müdiresi. Çok ukala.


Gelenekle modernlik çekişmesi de var...

Eh tabii. Yonca sürekli tatillere, yurtdışına seyahatlere giden bir karakter. Bayram tatillerinde el öpme gibi alışkanlıkları bir yana tatil hesapları yapıyor. İftar sofrası kurmak gibi alışkanlıkları yok mesela. Yemek yapma âdeti yok.


Anne olma hayali?

Hayır, çocuk falan düşünmüyor. İstediği sadece yakışıklı ve kültürlü kocayla kariyer hedeflerine ulaşmak.


Aileyle nasıl anlaşıyor?

Kızın bu ukalalıkları çok çekici geliyor aileye. Kariyerine düşkün kızları yok. Tipik, kalabalık bir Türk ailesi. En büyük çatışma da bu zaten.


‘Topuklu Giymeyi Öğrendim’


Yonca karakteri sana yakın mı?

İnsanlara yukarıdan bakmam ben. Dizideki kız resmen çok gıcık. Nefret edilecek bir tip. Aşağılıyor, seviyesine göre insanlarla muhatap oluyor. Seyircinin sevmeyeceği bir karakter.


Rolü neden kabul ettin?

Hikâye çok cezbetti. Kız görümce, kaynana yok derken âlâsını buluyor. 3 görümce ve kaynananın da kaynanası. Daha ne olsun.


Feciymiş. “Çöpsüz üzüm” derken damada...

Asma çıktı, sarmaşık hatta.


Oyunculuğunu değerlendirirsen...

İlk defa kadını oynuyorum. Önceden evin ufak kızını oynardım. Bu rol benim için bir sıçrama. Artık 28 yaşındayım.


Minyonsun ama...

Ama bir yerden sonra sıkılıyorsun. Başka şey oynamak istiyorsun. Heyecanlı bir karakter Yonca.


Rol için fedakârlıkların?

Topuklu giymeyi öğrendim. Çünkü sete ilk çıktığımda yürüyemiyordum.


Özel hayatına yansır mı bu kadınlık halleri?

Yansımaz. Salaşı daha çok seviyorum. O takır takır topuklularla gezmek kasıntı bir durummuş. Kadınlar nasıl yaşıyor öyle? İş kadını olmak kolay değilmiş.


Topukluları sevdin mi?

Topuklularla kendimi güzel hissediyorum. Sete gideceğim zaman “Ay ne giysem acaba” diye heyecanlanıyorum.


Kadın oldun yani?

İçimde hiç hissetmediğim, kadın olma duygusunu, kadınlığımı yaşıyorum.


Kadınlığı benimsedin mi?

Evet. Oynadığımız her karakterden ister istemez etkileniyoruz.




‘Oyunculuğa Değil Reytinge Bakıyorum’


Gardırobunu yeniliyor musun?

Topuklu ayakkabı almaya başladım. Yokmuş meğerse... Kumaş pantolon, ceket giydiğim zaman bir halt olduğumu zannediyorum. Bir hava veriyor insana, özgüvenin yerine geliyor.


Rolün için koçluk yapanlar var mı?

Allah’tan İK müdürü arkadaşlarım var.


Ne diyorlar?

“İnsan kaynakları müdürleri dünyanın en yalancı insanlarıdır.”


Vay arkadaş! Niye?

Herkese karşı ikili oynuyorlar. Personeli de memnun edeceksin, patronu da... Ama yalan söylemek kolay bir şey değilmiş.


Ne diyor İK müdürü arkadaşların?

Ben çok sevimliymişim. Beton gibi olmam gerekiyormuş.


E ne yapacaksın?

Omuzlarını kaldır, dik dur, yukarıdan bak. Bedenini böyle tutman gerekiyor.


Reytingi de kolluyorsun değil mi?

“Gelen senaryoya oyunculuk açısından değil reyting yapar mı” diye bakıyorum. Yoksa her şeyi oynamak zorundayız zaten. 8 senedir bu piyasadayım. Seyircinin ne istediğini az çok anlayabiliyorum. Aile işini seviyor seyircimiz. Çoluk çocuk bir arada izleyebiliyorlar.


Ne zaman yayını?

Perşembe akşamları 9’da. Güzel kızlarımız, yakışıklı çocuklarımız var.


‘Televizyonda kimse oyunculuk yapmıyor’


Hangi oyuncular iyi?

Türkiye’de hiçbir oyuncu hak ettiği yerde değil.


Kimse mi?

Çoğu arkadaşım ama hepsinin oyunculuğunu tartışırım. İsim vermeyeyim. Çok güzel bir kadın ya da yakışıklı bir aktör ama oyunculuğunu tartışırım.


Bu kadar netsin...

Ben inanmıyorum kimsenin oyunculuk yaptığına, özellikle televizyonda. Dizi dünyasında oyunculuk yok.


E ne yapıyorsunuz?

Senaryo geliyor bize. Elimizden geleni yapıyoruz, iyiye kötüye halk karar veriyor.


Mesela...

Bizim bakıp 3 saniye tahammül edemediğimiz ‘Arka Sokaklar’ı 8 senedir bu halk deli gibi izliyor.


Tekrarları dahil...

Benim midem bulanıyor o kadrajın sürekli hareket etmesinden. Böyle bir iş varken ben ne diyeyim ki?


Kalite çıtası nerede sence?

Mesela bu sene Küçük Ağa seviliyor. Kurt Seyit ve Şura’ya fark atıyor. İnanılır gibi değil.


Çocuk oyuncular çok seviliyor.

Çocuk oyuncu devri başladı. Setlerde bir çocuk oyuncuyu 3 günden fazla çalıştırmak yasal değil. Ben biliyorum nasıl çalıştığımızı. O çocuk nasıl oynuyor? Düzen, sağlıklı beslenme, zamanında yemek yok, sürekli ayaktasın...


Düzelmedi mi hâlâ?

Bu düzelecek bir şey değil. En çok teknik ekip yoruluyor. Sürekli koşturuyorlar.


Ya süregelen uyuşturucu davan?

Davam 8 Temmuz’da... Kullanıcı olarak yargılandığım için, dava günü gideceğim, kanımı vereceğim konu kapanacak.


Ayın 8’inde konu kapanacak, eminsin...

Tabii tabii... Hayatımdan da çıkacak artık bu mevzu.


Her şey kanda bitiyor değil mi?

Beraat olacak inşallah, konu da kapanacak. 2 senedir hayatımı çok zorlayan bir mevzu oldu.


Röportaj: Murat Güloğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.