Şapka Koçluk - Eğitim ve Danışmanlık şirketinin kurucusu Müge Çevik ile günümüz konusu “erkeğin kalbine giden yolun midesinden geçip geçmediğini” aslında bu konunun arka planında başka neler olduğunu konuştuk.

Erkekler neden annelerinin yemeklerini isterler?

Bilinçaltımızın en büyük özelliği herhangi bir kavram duygusu ile birlikte kayıt ediliyor. Duygusu olmayan hiçbir kavram kayıtlı değil. Dolayısı ile bir erkek ilk kez tattığı bamyayı annesin elinden çıkan koku, lezzetle o ailedeki o anki duyguyla kaydeder.


Tabiî ki her zaman sadece iyi duyguları kayıt almaz bilinçaltımız. Çünkü bilinçaltı bazen negatif örnekleri de çağırır. Örneğin ailesinde sürekli haksızlığa uğrayan bir insanın artık ilişki modeli o olmuştur.


Ama bu tıpkı canınız acısa da o yoldan gidip gelmeyi öğrenmişsinizdir, bildiğiniz yol en güvenli yoldur, ilkinde ölmediğinize göre devam edersiniz. Çünkü acıda verse orası artık sizin konfor alanınızdır. Orada yaşamayı öğrenmişsinizdir. Dolayısıyla bir yanımız onu çağırmaya devam eder iyi yada kötü…


Bazen güzel duygularla kötü duyguları yaşadığımız o an nereye koyacağımızı bilemeyebiliriz ve tıpkı bilgisayarda aynı dosyaya koymak gibi bilinçaltımızda da aynı yere koyarız. Örneğin; yeşili bilmeyen birinin yeşile en yakın renk olan mavinin olduğu dosyaya koyması gibi…


Dolayısıyla o duyguyu, yemeği, o lezzeti o ailenin içindeki küçük çocuk olma duygusu ile kaydettiyse orayı aşamıyor olması çok mümkün ve o yüzden tekrar tekrar annesinin yemeğinin lezzetini arar. Yani hepimizin anne yemeğini arama durumu bundan ibarettir.

Peki, bu kız çocukları içinde geçerli mi?

Kız çocuklarında zaten kendi duygusu olduğu için, bir süre sonra kendi anne olma duygusu gelir ve belli bir süreden sonrada almaktan vermeye yönelir. O yüzden bizde illa annemin yemeği olsun duygusu çok uzun soluklu yer almaz. Çünkü biz kendimizde yaratıcılarızdır. Dişi enerji yöneten, yaratan enerjidir.


Erkeklerin derdi sadece yemeği aramak mı yoksa hala aileye bağımlı olmak mı?

Erkekler annelerin lezzetini ararlar ama bu yeterli olur mu yada tek başına bu mudur? Hayır, tabiî ki değildir. Zaten herhangi bir yetişkinin anneye-babaya bu kadar yapışık kalması, bütün duygularını orada hapsetmesi, aslında kendi zeminini çok genişletmediğinin ve kendi yetişkin olma durumunu sadece çocukluk bilgisiyle kısıtladığını gösterir.


Bu durum günlük hayatta çiftler arasında çok büyük sorun haline gelebiliyor, siz bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Bunu psikolojinin pek çok teorisi ile açıklamak mümkün. Yetişkinlikte kurduğumuz ilişkilerin hepsi aslında çocuklukta öğrendiğimiz ilişki modelleri. Dolayısıyla yeni bir ilişki modelimiz yok.


İlişki modeli dediğimiz şey; bizim diğer insanlarla yarattığımız temas sınırlarımız ve kendi var olabilme biçimimizdir.


İyi ve kötü bütün ilişki modellerini çekirdek aile içinde alırız.


Dolayısıyla günlük hayatta neden bu kadar basit bir şey sorun oluyor, neden annesinin yemeklerini arıyor diyemeyiz çünkü o kadar da basit değildir. Aslında yapmamız gereken şey temelde olan bu ilişki şekillerini yetişkin zihnimizle genişletmek. 5 yaşında bir çocuğun deneyimi ile 40 yaşındaki bir adamın deneyimi çok daha farklıdır dolayısı ile esnemesi de farklıdır.


Evet erkekler annesinin yemeğini o an arıyor çok büyük ihtimalle o duygu ile ilgili, günlük hayat içinde mücadele ederken çocukluluğundaki aile içinde keyifli anı arıyor yada negatif duyguyu çağırıyor da olabilir. Daha da ötesi çok özlem duyduğu, anlam yüklediği, bir türlü sahip olamadığı bir şeyi de arıyor olabilir. Önemli olan karşı tarafın buna nasıl tepki verdiğidir…


Peki, siz kadınlara bu durumda nasıl bir yol izlemesini öneriyorsunuz?

Dönüp kendine bakmalı. Tam olarak Neye kızdığına bakmalı. Çünkü kayınvalideniz sizi ne kadar rakip görürse görsün siz bu rekabeti kabul etmediğiniz sürece bu gerçekleşemez.


Bir ilişkide erkeğin “annesi” rolüyle rekabet ediyor olmanız ilişkide neyi almak neyi vermek konusunda razı olduğunuzun dengesini gözden geçirmeniz için iyi bir sebep… Gerçekten nasıl bir ilişki aradığınızı seçmeniz gerekir. Yan yana olan mı yoksa ast üst olan mı…


Açıkçası “erkeklerin annelerinin yemeklerini neden arıyor of nasıl yenicem” sorunu aslında direkt oturtma yada karnıyarıkla ilgisi yok! Mesele bilinçaltımızda kalan çocuk tarafımızda, yetişkinliğimizi tamamlayamamışlığımızda…


Nedir bu kadınların karnıyarıktan çektiği!


Sürekli anne yemeğini hatırlatmak doğru mu?

Hayır, tabii ki doğru değil ama asıl doğru olmayan bunu böyle bir şey yani sadece teşekkür etsin, annesinin lezzetini bulsun diye yapıyor olmak. Önemli olan neyi neden yaptığınızın farkında olarak yapmaktır.


Sevdiğinizin sevdiği bir şeyi onun için yapmak doğru olan. Yoksa gerçekten birinin yerine geçmek için bunu yapıyorsanız bu ciddi bir yanlış.


İnsanlar kendi içlerinde fiziksel ve ruhsal anlamda büyüdükçe, geliştikçe yaşam döngümüz yer değiştirir. Bunun içinde bir süre sonra anne babamızla bile aramızdaki iletişim artık anne baba ve çocuk değil her iki tarafında yetişkin olarak devam ettiği bir iletişim olur.


Ya tam tersi bir durum varsa, hiç annesinin yemeğini sevmiyorsa, eşinin daha iyi yaptığını savunuyorsa?

Negatif duyguyu kodladıysa mutlaka bundan dolayı bu tarz tepki veriyordur. Yada cidden eşi iyi yemek yapıyordur.


Son olarak şunu söylüyorum herkese; Yaşadığımız her ilişki bizim için gelişim açısından iyi bir fırsat. Özellikle bizi bir şey çok sinir ediyorsa orada bakmadığımız bir şeyler vardır. Dolayısıyla ona bakmak lazım. Fark ettiniz ama söylerken zorlanıyorsunuz, bedeniniz kasılıyor, yada kendinize saklıyorsanız henüz idrak etmemişsiniz demektir, henüz o durumla barışmamışsınız demektir. Fark etmeyi başarabilirsek daha hızlı yol alırız. Ve zamanla bilebiliriz ve idrak edebiliriz böylece gelişimimizi tamamlarız.


Peki, birazcıkta işinizden konuşmak istiyorum…



Böyle bir işi yapma fikri nasıl oluştu?

Neden kariyer üzerine yazdığımı da anlatacak bu sorunun cevabı sizlere… Ben uzun yıllar profesyonel hayatta çalıştım. 13 yıl kadar. Son olarak ta Türkiye’nin en büyük 3 şirketinden bitanesinin yönetici ortağı olarak ayrıldım, neden ayrıldım çünkü profesyonel hayatta alışverişim bitmişti artık. Bende bu bilgi ve deneyimlerimi başka bir yerde kullanmak istedim. Her iş hayatından sıkılan insan gibi bende “artık yeter başka bir şey yapmak istiyorum” dedim. Uzmanlık alanım gereği kobilerle başlamak istedim ve bu yüzden koçluk eğitimi aldım. Sonra homeofis devam edeyim dedim ama uzun süreli beceremedim.


Ve bir hayalim vardı. İçinde “kek kokusu olan, insanların evi gibi geleceği, buradan arkadaş edineceği, sosyalleşebileceği bir yer” olacaktı. Ne satacağımı bilmiyordum ama nasıl bir ortamda olmak istediğimi biliyordum. Çünkü insanlar İstanbul’da çok yalnız, çok koşuşturmaktan kafalarını kaldırıp hiçbir şey yapamıyorlar. Bende kendilerini iyi hissettikleri, hesapsızca gidip geldikleri bir yer açmak istedim. Açıkçası ne yapacağımı bilmiyordum ama yapacağım şeyin ruhunu biliyordum. İnsanların yaşam kalitesini artırmak istiyordum. İşte bu yüzden Şapka’yı kurdum.


Şapka’nın şuan ki durumu ne?

“Şapka Keki” olsun ünlü olsun demiştim şimdi herkese her yerde bunun tarifini veriyoruz. Birbirinden harika 13 ve üzeri eğitmenle birlikte iş yapıyoruz . Gelenler memnun…


Neler yapılıyor burada?

  • Reiki
  • Yaratıcı drama
  • Aile dizimi
  • Anne baba koçluğu
  • Profosyonel eğitimler
  • Kariyer koçluğu
  • İlişkiler koçluğu
  • Mutluluk kulubü
  • Kuantum koçluğu
  • Matrix Enerjitings Pin kod.

Burada tüm bu konularda eğitimler alabiliyorlar.


Adı neden şapka?

Çünkü bugüne kadar hiç yapılmamış bir şey yapıyoruz burada. İnsanı ilgilendiren her şeyi tek şapkada topluyoruz. Çünkü İstanbul’daki bütün eğitim şirketleri uzmanlaşmıştır, ya kişisel gelişim merkezidir yada profesyonel kurumsal eğitimler yapan şirketlerdir. Bizde hepsinin bir arada olmasının sebebi bizim için yaşamda “insan” olayın merkezindedir. Diğer tüm şeyler insanın bir parçasıdır, profesyonel hayatı, duygusal hayatı, aile hayatı vs vs ne varsa insan hayatında her biri insanın bir parçasıdır, bu durumda bir insan hayatında birden fazla şapka var bizde işte o yüzden ismini bu şekilde koyduk amacına uygun.


Müge Çevik nasıl bir eğitim veriyor bu merkezde?

Benim en çok istediğim şeylerden biriydi hatta ilk günden itibaren hayalimdi. Profesyonel hayatın içine bu kişisel gelişim eğitimlerini sokmak ve başardık, son iki aydır entegre ediyoruz. Ben de satış eğitimi veriyorum ama klasik satışın temel adımları gibi anlatmıyorum. Satış eğitimlerimde NLP anlatıyorum. Kendi yazdığım bir eğitim modelim var “Yarat–Yönet–Kazan” diye… Bu eğitimin adı “Herkes İçin Satış”.


Röportaj: Nuran Başyurt

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.