14 kadını da mutlu etmeyi başarabiliyor. Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı’nın antrenörü Giovanni Guidetti bunun sırrını, “Herkese aynı ilgiyi göstermek” diye tanımlıyor. Hal böyle olunca Avrupa’nın en büyük kupası 3 yılda 2 kez geliyor!


Enerjik, dinamik, sempatik... Hatta biraz argoya kaçıp “fırlama” da denebilir! Vakıfbank maçlarında sadece ona baktığınızda bile takımla olan iletişiminin hangi boyutta olduğunu görüyorsunuz.Maçı yaşıyor, oyuncularıyla birlikte mücadele veriyor, kupa sevincini kendini yerlere atarak yaşıyor.


2008 yılından bu yana Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı’nı çalıştıran ve son 3 yılda takımını 2 kez Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonu yapan teknik adamo... Aynı zamanda Alman Milli Takımı’nın da hocası... Bir winner... Giovanni Guidetti... Oyuncuları deyim yerindeyse ona tapıyor... Garip ama oynayan damutlu, yedek oturan da! Bir haftadır herkes onun saha içindeki performansını konuştu. Biz ise saha dışındaki Guidetti’yi merak ettik, İtalyan çalıştırıcının Ataşehir’deki evine konuk olduk...


Başarınızın sırrını herkes anlamaya çalışıyor. Ama benimsırrını öğrenmek istediğim şey farklı. Dünya üzerindeki her evli erkek, bir kadını mutlu etmenin zorluklarından söz ederken, siz oynayan-oynamayan 14 kadını nasıl gülümsetebiliyorsunuz?

(Gülmeye başlıyor) Aile ilişkisi tabii ki farklı. Biz sporcularla çalışıyoruz. Mutlulukta başarının önemi tabii ki büyük. Kaybettiğinizde herkesin mutlu olması mümkün değil! Ama merak ettiğiniz sır, takımdaki 14 kişiyi ayrı ayrı okuyabilmekten geçiyor. Hepsiyle ayrı ayrı ilgilenmek, her birinin takım için değerli olduğunu hissettirebilmek çok önemli. Onlarla ayrı ayrı konuşuyorum. Antrenmanlar sırasında eforumu ve dikkatimi herkese eşit şekilde dağıtmaya çalışıyorum. Takımın başarısı için böyle davranmak zorundayım. Kaptan Gözde’ye, Brakocevic’e, Glinka’ya zaman ayırdığım kadar takımın en genci Dilek’le, Ergül’le,Melis’le de konuşuyorum. Takımlar bir orkestra gibidir. Hiçbir orkestra tek bir enstrüman üzerine kurulmaz. Belki sürekli tek bir ritm veren ve az kullanılan enstrümanlar vardır ama onlar olmadan istediğinizi alamazsınız. Herkes aynı motivasyonla, konsantrasyonla, ruhla hareket etmek zorunda. Bunu sağlarsanız o orkestradan güzel bir müzik çıkar ortaya.


Peki bu zorluğun altından kalkarken kendinizi nasılmotive ediyorsunuz?

İstanbul’da oynayacağımız maçlardan önce evimden çıkıp spor salonuna gidiyorum. Yaklaşık 30-35 dakika koşuyorum. Ardından evime gelip risottomu yiyorum. U2 dinliyorum, yarımsaat uyuyorum ve salona gidiyorum. Tabii otomobil kullanırken de U2 dinleyerekmotive oluyorum. Başarıda onların da payı var bence...


Peki Türk müziği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türk müziğini çok sevdiğimi söyleyemem. Sürekli acı var, umutsuzluk, hüzün var. Hiç mutlu değiller! Türk müziğini ne zaman dinlesem biri ölmüş gibi sanki! Diskolarda eğlenceli Türk müzikleri çalıyor ama benim tarzım değil. Ben rock dinliyorum.


Dinlediğiniz Türk müzisyen var mı?

Maalesef ama hayır.


Gitarlarınız dikkatimi çekti. Gitar çalıyor musunuz?

16 yaşından bu yana gitar çalıyorum. Ama hiçbir zaman çok iyi olduğumu söylemem. Çünkü voleybol daha çok vaktimi aldı.Müzik de hayatımın merkezinde, bir şeyler dinlemeden uyanamam. Otomobil kullanırken, yürüyüş yaparken hep müzik dinlerim... U2’yu çok seviyorum. Bunun dışında Blue October da sevdiğim bir grup.


"İstanbul voleybolun Mekke'si gibi"


İstanbul’u nasıl tanımlarsınız?

İstanbul’a âşığım. Tarihi ve pek çok kültürü bir araya getiren bir şehir. Kesinlikle harika. Trafik bu şehrin tek kötü yanı. Büyük şehirleri severim. New York, Frankfurt, Londra, Berlin... İstanbul’da yaşamayı seviyorum. Belki buradan bir ev de alabilirim. Ataşehir benim için çok güzel. Yürüyerek 2-3 dakikada spor salonuna, alışverişe, restorana, sinemaya gidebiliyorum. Bunun dışında Ortaköy, Bebek ve Nişantaşı da çok güzel. Genellikle karşıya geçtiğim zaman feribot kullanıyorum. İstanbul şu anda voleybolun Mekke’si. Dünyaca ünlü, pek çok önemli oyuncu ve antrenör burada. Antrenmandan sonra bir gün Ivan Miljkovic’le, bir gün Lo Bianco’yla,Maja Poljak’la görüşebiliyorsunuz. Voleybol açısından şu an dünyanın en iyi şehri.


Bir İtalyan olarak, Alman Milli Takımı’nın başında kendi ülkenize karşı mücadele vermek duygusal açıdan zor olmuyor mu?

Doğrusunu söylemek gerekirse Türkiye’ye karşı oynamak benim için çok daha zor. Çünkü kendi oyuncularıma karşı oynuyorum. 5-6 yıldır bir aile gibi olduğum, her gün 5-6 saat geçirdiğim oyunculara karşı oynamak en zoru. İtalya’ya karşı oynamak ilk yılımda zordu ama artık fazla bir şey hissetmiyorum.


5 yıldır Türkiye’desiniz... Türkçe’yle aranız nasıl?

Maalesef çok kötü. Bu yıl ders almaya başladım. Ama Türkçe hiç kolay değil. Ben de iyi bir öğrenci değilim. Çalışıyorum. Almanca’yı iyi konuşuyorum ama bunun bir nedeni var. Alman Milli Takımı’na gittiğimde herkes Alman ve ben de milli takım antrenörü olarak Almanca konuşuyorum. Türkiye’de ise Vakıfbank’ta antrenmana gittiğimde İngilizce iletişim kuruyoruz. Etrafımdaki herkesle İngilizce anlaşabiliyorum. Bu nedenle de Türkçe’ye çok fazla ihtiyacım olmadı. Ama sokakta karşılaştığım insanları da biraz olsun anlamak isterim. Bu nedenle Türkçe derslerine devam ediyorum.


2020 olimpiyatları için favori Türkiye İstanbul, 2020 Olimpiyatları’nı düzenlemeye aday. Şansımızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Madrid de adaylar arasında ama İstanbul’un rakibi Tokyo. Ancak 2011’de yaşanan felaket (deprem, tsunami ve ardından Fukishima Nükleer Santralı’ndaki radyasyon sızıntısından söz ediyor) onlar için büyük sorun. İstanbul hiç olimpiyat düzenlemedi. Ve olimpik bir şehir olmak için hazır. İki kıta aynı şehirde buluşuyor ve bunun olimpiyat ruhu için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle 2020’nin İstanbul’da düzenleneceğine inanıyorum. Ve bunun harika olacağından şüphem yok.


Röportaj: Hasan Ercazip

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.