Kendisini diyabetli çocuklara adamış bir bilim kadını olan, İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Çocuk Sağlığı Enstitüsü Müdürü Prof.Dr. Rüveyde Bundak ile çocuklarda görülen Tip 1 diyabet ve daha çok erişkinlerde görülen Tip 2 diyabet hakkında merak edilenleri HT Hayat okurları için konuştuk.
Aileler hangi durumlarda Tip 1 diyabetten şüphelenmelidir? Belirtiler nelerdir?
En belirgin şeyi çok su içme ve sık idrara çıkmadır.Eğer bir çocuk gece idrara kalkmıyorsa ya da altını ıslatmayıp altını sık sık ıslatmaya başlarsa, bunlar bir uyarı olmalı. Bunların beraberinde zayıflama başlar ve sonrasında halsizlik eklenir. Çok nadiren de çok yemek yediği halde zayıflama görülebiliyor. Eğer bu durumdayken gelmez ise en geç iki ay sonra gelmek zorunda kalırlar. İnsülin eksikliğine bağllı olarak bu tip vakalarda koma hali olur.Komadaki bir çocukta da vücut susuz kaldığı için dalgınlık, karın ağrısı en belirgin şikayetler ile hastanelere gidiyorlar. Bu tablo karşısında hastanelerde maalesef zaman zaman apandisit şüphesi ile bu çocuklar ameliyata alınıyorlar. Buradan cerrahlara da seslenmek isterim. Bu gibi durumlarda çocuğun mutlaka öncelikle şekerine bakmak gerekir. Şekeri yüksek görüldüğü takdirde demek ki bu ketalsidoz tablo olma olasılığı 100 de 100'e yakındır.
Diyabet genetik midir?
Genetik geçiş var ama öyle bire bir değil. Ailede Tip 1 veya Tip 2 diyabet varsa sizinde olma olasılığınız var ama ne ile ‘’çevresel faktörler ile.’’
Nedir bu çevresel faktörler?
En başta viral enfeksiyonlar. Bazı grip ve ishal yapan virüsler, kızamık, kızamıkcık, kabakulak virüsleri de tetikleyebilir.Ayrıca konservelerde bulunan koruyucu maddeler. Çok konserve tüketmek de bu olayı tetikleyebilir. Son yıllarda D vitamini eksikliğinin de diyabeti tetikleyici unsurlardan olduğu belirtiliyor. Ve tabii ki anne sütünü erken kesip, ek gıdalara özellikle unlu gıdalara erken başlamayan çocukların, diyabete yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu söyleyen çalışmalar vardır. Yani şöyle söyleyebiliriz “silahın içine kurşun giriyor fakat tetiği çekecek olan çevresel faktörler. Kurşun orda duruyor silahı çekecek faktörler yok ise sorun yok.” Dolayısıyla diyabette Tip 1 ve Tip 2 de son yıllarda gittikçe yükselen bir artış görmek mümkün.
Vaka sayıları dikkate alındığında bölgesel anlamda belirgin farklılıklar var mı?
Marmara ve Karadeniz bölgelerinde daha sık gözlemleyebiliyoruz fakat bölgesel anlamda belirgin bir farklılık var diyemeyiz. Ama ülkelere göre baktığımızda, bazı ülkelerde vaka sayısının yüksekliğini gözlemleyebiliyoruz. Finlandiya, İsveç, Norveç gibi ülkelerde sayı yüksek ama bizim ülkemiz bu anlamda daha şanslı.
Tip 1 ve Tip 2 diyabet arasındaki farklılıklar nelerdir?
Öncelikle ailelere buradan seslenmek istiyorum “çocuğunuz Tip 1 ise kendinizi suçlamayınız. Bu bir şanssızlık, kader. Ama Tip 2 ise suçlayınız” Çünkü Tip 2 insülin eksikline bağlı değil normalde erişkinlerde görülüyordu ama günümüzde fast food ve kötü beslenmelerin sonucu olarak 10’lu yaşlara da yani adölesan dönemlerinde görülmeye başladı.Obezite büyük tehlike. Bu tip çocuklarda insülin direnci yüksektir. Şişmanlık diyabetin en büyük düşmanı.Tip 2 yi önlemek için bütün dünya şu anda Obezite yi önlemeye uğraşıyor.
İnsülin direncini nasıl kıracağız?
Hareket. En önemli şey spor. Bir de insülin direncinin bazı göstergeleri var “özellikle boyunda ve koltuk altında böyle kir gibi iz olur” o varsa o zaten insülin direncinin belirtisidir.
Tip 1 diyabet ile yaşamak nasıl bir şey?
Tip 1 diyabetle yaşamak çok zor yaşam şekli. Her çocuk günde 5-6 kez parmağını delip kan şekerine bakacak, o kan şekerine uygun olarak günde 4 veya 5 kere insülin olacak. Beslenmesini ona göre düzenleyecek. Karbonhidrat kan şekerini yükselten en önemli şeydir dolayısıyla bu çocuklarımızın yiyeceği karbonhidrat miktarına göre insülin dozajını ayarlaması lazım. Karbonhidrat sayımını öğrenmeleri lazım. Kolay değil bütün bunları günlük aktiviteleri içersinde takip etmeleri gerekmektedir.Yemekten önceki kan şekerinin 90-130 arası yemekten iki saat sonraki kan şekerinin de 180 altında tutması gerekiyor. Bu çocuklar kendi kendilerinin doktoru olmayı öğreniyorlar.
Tip 1 diyabetli çocukların ve ailelerinin en önemli sıkıntısı diyabetle yaşam konusunda bilgi eksikliği. Bu konuda Türkiye’de yapılan işlerden biraz bahseder misiniz?
Hastaneye yattıkları zaman doktor, diyabet hemşiresi, beslenme uzmanı ve psikolog’dan oluşan dörtlü bir ekip ile tanışıyorlar. Beslenme uzmanı hem aileye hem çocuğa karbonhidrat sayımını nasıl yapacağını öğretiyor. Ve bu eğitimler her poliklinik muayeneye geldiklerinde de devam ediyor. Ayrıca “Çocuk ve Adolesan Diyabetikliler Derneği” var burada da hafta sonları aileler ve çocuklar için eğitimler düzenleniyor.Sosyal sorumluluk kapsamında Aygaz’ın desteği ile bu sene 20.sini yaptığımız yaz kampları var ki bu kamplar çok önemlidir. Motivasyon isteyen bir durumdur, çocuğun aileden bağımsız olarak kendi kendilerine iyi bakabilmeyi öğrenmeleri gerekmektedir. İnsülin, sürekli aynı yere yapılmaz. Göbek, kol, kalça, bacak gibi bölgelere rotasyon usulü yapmak gerekir ki dokulara zarar verilmesin aileler biliyor bunu fakat bazı çocuk sürekli bacağına yapmak ister, bazı çocuk göbeğine yapmaktan korkar bazı çocuk hep annesine yaptırır. İşte bunları böyle kamp ortamlarında kendi yaşıtları ile birlikte, günlük aktiviteleri içersinde diyabetle nasıl yaşamaları gerektiği konusunda son derece keyifli zaman geçirerek öğreniyorlar. Biliyorlar ki bu dünyada yalnız değiller. Başka çocukların göbeğine yaptığını görünce motive olup, diğer çocuk da kendisine yapabiliyor. Bu kampları çok çok önemsiyorum Ege’de, Akdeniz’de, Marmara’da Doğu ve Güneydoğu’da da devam ediyor .
Peki ya okullarda durum nedir?
Milli Eğitim bakanlığı ile birlikte bir kitapçık hazırladık. Öğretmenlere dağıtılmak üzere. Ayrıca internet ağı ile de bilgi akışı sağlandı ve sağlanıyor. Tabii okullarda ki diyabetik çocukların nelere ihtiyacı olduğunu öğretmenlerin çok iyi bilmesi gerek. Diyabetli bir çocuğun şekeri yükseldiğinde sık idrara gidebileceğini, eğer bir bayılma olursa şekerinin düşmüş olabileceğini ve bunun için iğnesinin okul revirinde bir buzdolabında durması gerektiğini,veya hafif uyuklar halde ise ve şekeri düşükse bir bardak portakal suyu veya vişne suyu içirilmesi gerektiğini biliyor olması lazım. Hazırladığımız kitapçıkların içersinde de tüm bunlar var. Şimdi tüm bunlara ek olarak okul kantinlerini zapt-ı rapt altına almak ve okullarda obeziteyi engellemek ekleniyor.
Son olarak HT Hayat okurlarına, annelere söyleyeceğiniz sözleriniz var mı?
Diyabetik çocuklar kan şeker kontrolünü gösteren hemoglobin A1C dediğimiz, üç ayda bir ölçülen bir ölçüm var , bunu 7’nin altında tutmaları gerekiyor. Bunu başardığınız takdirde diyabeti olmayan kişiler gibi, eğer genetik olarak 60 yaşından sonra herhangi bir kardiyo vasküler sorunu yaşayacaksa o zaman yaşar böyle bir sorunu. Kendilerine iyi bakarlarsa, erken yaşta böyle sorun yaşamazlar. 80 yaşına kadar da yaşarlar..
Röportaj: Ayla Ceyhan
YORUMLAR