“20. Yüzyılın Yaratıcılarının Portreleri” başlıklı sergiyle Bursa Fotofest’e katılıyorsunuz. Farklı zamanlarda çekilmiş fotoğraflar var. Bu fotoğrafların bir araya gelme sürecinden bahsedebilir misiniz?

Günün birinde uyandım ve dedim ki; siyasetçilerin fotoğraflarını çekip duruyoruz. Niye bunları çekiyorum? Bunlar mı mühim, yoksa sanatçılar mı mühim. Hiç şüphesiz ki yüz bin kere daha büyük adamdır sanatçı. İşte ondan sonra sanatçılarla röportajlar yapmaya ve fotoğraflar çekmeye başladım. Dünyanın her yerine gittim. Picasso’dan Salvador Dali’ye kadar gittim ve çektim. Hatırlamıyorum belki 30 senedir sanatçıları çekiyorum.


Nasıl irtibata geçtiniz peki?

Her gittiğim yerde bu kişileri aradım. Onlara göre koleksiyonlar kurdum. O zaman Hayat Mecmuası ve Life Dergisi’ndeyim. Life Dergisi deyince tüm kapılar açılıyordu. Böylelikle gittim geldim fotoğrafları çektim ama zorluklar da çıktı.


Ne gibi zorluklar çıktı?

Zorluk çıktı dediğim, zor oluyor iletişime geçmek ama sonra hepsiyle de ahbap oldum.

En çok kiminle zorluklar yaşadınız?

Mesela Jean Paul Sartre’ı çekmek istediğim zaman Rosif diye bir kişi vardı onun yardımcısı. Adam tabii ne düşünüyor? Bu bir Türk gazeteci diyor. Böyle olunca zaten yarı yarıya kaybediyorsun. Randevu vermedi. Ama ben Sartre’ı çektim yine de. Kahvede falan... Aslında ben dost olarak birkaç saat konuşarak yapmak istiyordum. Onu yapamadım. Charlie Chaplin’le de yapamadım. Chaplin kimdir? Dünyanın en cevval, pire gibi kişisi. Buradan girer oradan çıkar her şeyi yapar. Ben onunla ilgili resim çekmek istediğimde felç olmuştu. İstemiyor felçli görülmek. Haklı. Konuşursan konuşuyor ama fotoğrafının çekilmesini istemiyordu.


Son günlerde kurduğunuz vakıfla da gündemdesiniz. Vakıf kurmaya nasıl karar verdiniz?

Vakıf kurmazsan yaptığın her şey kiloyla satılıyor. Her şey çarçur oluyor. Bir fotoğrafçı arkadaşımızın çocukları kiloyla sattılar babalarının fotoğraflarını. Ne yaptılar? Babalarını yok ettiler. Ortalık böyle insanlarla dolu. Olmasın diye böyle yapıyoruz.

Vakıf neler yapacak?

Vakıf önce arşivime sahip çıkacak. Bu arşiv sadece benim arşivim değil. Ben bu toprakların adamıyım, bu toprakların arşivi bu arşiv. Onun için sadece Vakfında sahip çıkması yetmez. Vakıf koordine edecek arşivimi. Zaten arşivime sahip çıksa yeter bu vakıf. Gerisi zaten olur. Sergiler, kitaplar falan.


“Ha su çekmiş, ha fotoğraf çekmiş aynı şey”


Günümüz fotoğraf sanatı üzerine neler düşünüyorsunuz?

Fotoğrafın sanat olduğuna inanmıyorum. Hiçbir şey olmayan adamlar kendilerini fotoğraf ile sanatçı kılıyorlar. Aslında fotoğrafçı değiller. Ha burnunu çekmiş, ha kuyudan su çekmiş, ha fotoğraf çekmiş aynı şey. Onlar neyi çektiklerini bilmiyorlar. Çeke çeke ıstırap çekiyorlar.


Ressamlar da zaman zaman fotoğrafı kullanarak kendilerini ifade edebiliyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ressamdan sanatçı olabilir. En çabuk fotoğraf sanatçısı olabiliyorsun. Sıkıysa ressam ol. Gidip bir kompozitör olup da senfoni yaz.

Peki günümüz foto muhabirliği üzerine ne düşünüyorsunuz?

Foto muhabirliğinin sanatla ilgisi yok. Öyle gibi gösterirler. Çünkü makinenin arkasına geçip düğmeye bastığın zaman artık çıkmamasına imkân yok. Ne çekersen çıkacak.


Siz hiç sansüre uğradınız mı?

Öyle bir güç var mı ki?


Otosansür yaptınız mı peki?

Onu yapıyorum. Mesela foto muhabirliğim sırasında fazla kanlı sahneleri koymuyordum. İnsanları yaşamdan bıktırır diye... Sirkeci’den Yeşilköy’e doğru bir tren kalkmıştı ve birisi tren camından kafasını çıkarmış, kafası kopmuştu. Düşen kafayı foto muhabiri buldu ve resmini çekti. Yazı işleri müdürü zaten böyle bir fotoğrafı koymaz. Çünkü dehşet verici bir sahne.


Fotoğrafın üzerine karanlık odada ya da bilgisayar aracılığıyla yapılan müdahaleler için ne düşünüyorsunuz?

Realiteyi bozmuşsa realite olmaz. Çünkü fotoğraf realitenin parçasıdır. Mesela sinema sanattır ama fotoğraf sanat değildir. Neden? Çünkü sinemada rejisör diye bir adam vardır, aktör diye bir adam vardır. Mizansen vardır. Aslında yoktur öyle bir sahne. Rejisör ve kameramanın işbirliği ile kurulan bir sahne vardır. Lokomotif geçer, aktör silahını çıkarır tak diye ötekini vurur. Sinema sinemadır, imajinasyon vardır ve yalandır. Yalandan doğar. Sanat yalandan doğar. Ama fotoğraf hakikattir. Hakikatin kopyasıdır. Hakikatin parçasıdır, sanat olamaz.


Röportaj: Hülya Küpçüoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.