Bazı coğrafyalarda insanlar ikiye ayrılır: Erkekler ve kadınlar. Buralarda kadın olmak eve kapanmak demektir. Yanında bir erkek olmadan sokağa bile çıkamamak, sadece çocuk doğurmaya yarayan makineymiş gibi muamele görmek demektir. Buralarda kadınlar doğurdukları erkek çocuk sayısıyla orantılı olarak bir miktar toplumsal saygıya kavuşurlar... Okumak için, öteki köye gidebilmek için, kardeşlerinle görüşebilmek için hep erkeklerin iznine ihtiyaç vardır...
Yazarken bile insanın içi sıkılıyor. Yukarıda bahsettiğim konular Nadia Hashimi isimli Afgan kadın yazarın “Kabuğunu Kıran İnci” romanının örüntüleri... Hashimi, Afganistan’da kadın olarak yaşamanın zorluklarını 100 yıl arayla yaşamış iki kadın üzerinden anlatıyor. Shekiba ve Rahima, bu sert gelenek örgüsü içinde hayatta kalabilmenin yolunu erkek gibi giyinmekte buluyorlar. Afganistan’da bu bir gelenek .Eğer bir ailede erkek evlat yoksa kız evlatlardan biri ergenliğe girene kadar erkek kıyafeti giyerek dolaşıyor ve bunun adına da “bacha posh” deniyor. Kıyafetleri değişince önlerinde açılan özgürlük kapısı kadınları hayrete düşürüyor. Bir kere bu özgürlüğü tattıktan sonra yeniden dört duvar arasındaki zincirlerine dönmek ise hiç kolay değil. Kadınlar için imkânsız olan her şeyin erkekler için nasıl da kendiliğinden yaşandığına tanıklık ediyorlar.
Bir yandan Afgan bir kadının hayatının zorluklarına şahit olurken diğer yandan da on yıllardır savaş içinde, dış ve iç mücadelelerle yaşayan bir ülkenin tarihini de içten bir bakış açısıyla anlama imkânı veriyor... Hashimi’nin anlatımı, konular iç karartıcı olsa da, hafif ve umut dolu... Bu yüzden kitap kolaylıkla okunuyor... Yazarı: Nadia Hashimi Yayınevi: LEMUR YAYINLARI
Damla Çeliktaban
YORUMLAR