Bir caz grubu düşünün, klasikleşmiş parçaları daha önce hiç dinlemediğimiz şekilde yorumluyor. Fatih Erkoç’un yeğeni Serra Erkoç’u vokal ve trombonda, ünlü müzisyen Volkan Şanda’yı saksafonda, Gökay Gökşen’i piyano ve trombonda, Zafer Şanlı’yı uprite bass ve elektro bass’ta, Başak Boyacı’yı ise Dj seti ve geri vokalde bir araya getiren “Jazz in the House’’, adı gibi jazz müziği her eve sokmaya hazırlanıyor. Caza karşı “sıkıcı müzik’’ gibi önyargılarınızı bir kenara atın ve bu yeni akımla kendinizi dansa hazırlayın.


Grubu ne zaman kurdunuz?

Volkan Şanda: 1 yıl önce. Ama yıllardır tanışıyoruz. Serra elime doğdu, hatta o kadar eski. Jazz in the House’taki sıcaklığı daha önceki hiçbir deneyimimizde yaşamadık.


Cazın bir sürü çeşidi var. Sizinki için ne diyebiliriz?

Serra Erkoç: Smooth jazz diyebiliriz ama genelde klasikleşmiş pop şarkılarını caz gibi yorumluyoruz. İnsanlara caz deyince, hemen sıkıcı olarak algılıyorlar ama bildikleri şarkıları değişik DJ altyapılarıyla dinlediklerinde “Ne güzelmiş” diyorlar. Kısacası caz müzisyen müziğinden çıkarıp herkesin dinlemesi daha kolay bir türe dönüştürüyoruz. Tabii kalitesini de bozmadan.

V.Ş.: Grubumuzda bateri yok, onun için altyapıda house müziğin ritimlerini kullanıyoruz.


Caz neden sıkıcı geliyor insanlara?

S.E.: İnsanların kaliteli bir şekilde eğlenmesi pek mümkün değil. Ya kaliteden ödün verip çok eğlendireceğiz ya da kaliteli müzik yapıp insanları çok sıkacağız gibi bir algı var Türkiye’de. Ben şahsen sürekli ritim altyapısında melodisiz müziklerden çok hoşlanmıyorum. Ama şu anda her ikisi bir araya gelmiş ve güzel, lezzetli bir hale bürünmüş durumda. Zaman ilerledikçe müzikal altyapılarda böyle değişimlerin olması güzel. Mesela şu son albümünden sonra Daft Punk’ı çok severek dinliyorum.


Hangi şarkıları değiştirdiniz peki?

S.E.: Jamiroquai’ın bazı parçaları, Beatles’tan Come Together, Adele, Birsen Tezer, Fatih Erkoç, Sarı Gelin türküsü gibi türküler de dahil birçok tarzdan parçaları yeniden yorumladık. Gangnam Style’ı bile yaptık; Bossa Nova gibi ama!


Gökay Gökşen: Şunun altını çizmek gerek; akustik enstrümanlarla DJ’i birleştiren bir proje bu.


Peki albüm ne zaman?

V.Ş.: Albüm bir sene içerisinde çıkmış olacak. Şimdilik konserlerle devam ediyoruz. Çünkü herkesin bildiği şarkıları çok değişik tarzda yorumluyoruz. Bir pop parçasını house ve caz öğelerle yeniden düzenleyip bambaşka bir hale getiriyoruz. Üzerinde uğraşmak, altyapısını hazırlamak zaman alıyor.


Amcanızın kariyerinizde ne gibi bir etkisi oldu?

S.E.: Küçüklüğümden beri amcamla sahne aldığımdan onun etkisi çok büyük. Birçok müzisyenin hayallerini süsleyen bir sahnede yer alıyorum çocukluğumdan beri. Ondan çok şey öğrendim.


Konseptinizi bir cümleyle özetleyecek olursak, “Caz müziği her eve sokacağız’’ anlamını çıkarabilir miyiz?

V.Ş.: Çok güzel özetledin. Gerçekten öyle.


Eklemek istediğiniz bir şey?

Bizi Facebook Jazz in the House sayfasından takip etmeye başlayabilirler.


Röportaj: Özge Mine Sarıçam

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.