Azerbaycan’da üç gün boyunca yaşadığım güzellikler, beni bu yazıyı kaleme almaya teşvik etti. “Sinemam Ve Ben” adlı kitabımda 1970’teki Bakü seyahatimden de söz ederek “Kardeş ülke Azerbaycan’da çok sevildiğimi biliyorum. Ben de Azeri kardeşlerimi çok seviyorum. İlk fırsatta gidip Azeri kardeşlerimle kucaklaşmak istiyorum” demiştim. Demek ne kadar içten dilemişim ki karşıma bir anda Azerbaycan seyahati çıktı.


Azerbaycan Gençlik ve Spor Bakanı Azad Rahimov ile Kültür ve Turizm Bakanı Ebülfer Gareyef’in davetiyle üniversitelerdeki yaratıcı gençlerin ‘Respublika (Cumhuriyet) Toplantısı’nın açılış merasimine katılmamı ve daha sonra bu gençlerle sinema ve sanat üzerine söyleşi yapmamı arzu ediyorlardı. Azerbaycan’da üç gün boyunca unutamayacağım anlar yaşadım. Kardeş ülkede kelimelerle anlatamayacağım bir sevgi seliyle sarmalandım, şaşkındım. Çocuklar, genç kızlar, insanlar gördükleri yerde çoğu da gözyaşlarıyla bana sarılıyorlardı. Bunun nedenini anlattılar; 1990’lı yıllardaki Karabağ Savaşı sırasında özgürlük mücadelesi verdikleri dönemlerde halka moral olması için Azerbaycan Devlet Televizyonu benim "Arım, Balım, Peteğim" filmimi defalarca göstermiş.


Bakan yardımcısı karşıladı...

Türk Hava Yolları’nın sabah seferi çok erken saatteydi. Geceden dolabımdan titizlikle kıyafetlerimi aksesuvarlarımı hazırladım. Kendime en yakıştırdığım kıyafetlerimi seçtim. Sabah zil sesiyle uyandığımda tatlı heyecanlı bir gün başlamıştı. Havaalanı, uçağa biniş, hosteslerin güler yüzle karşılamaları, uçağın havalanışı, Azerbaycan’a gitme mutluluğunun uçak korkusunu bastırdığı 2-3 saat ve Azerbaycan’a varış. Uçağın kapısında Bakan Yardımcısı İntikam Babayev ve heyet beni çiçeklerle karşıladı.


Şehitlikte çok duygulandım...

Azerbaycan halkının umumu milli lideri Haydar Aliyev anıt mezarı ve şehitler Hiyabani ziyareti. Önce Haydar Aliyev’in mezarına çiçekler koydum. Bu ziyaret ettiğimiz yerde ayrıca devlet sanatçılarının, ödüllü kahramanların mezarları da vardı. Daha sonra şehitliğe gittik. Azerbaycan Özgürlük Şehitleri. Yüzlerce plakalarda bu halkın şehitlerinin isimleri yazılıydı. Bu şehitlerin manevi huzurunda anıta kırmızı gülleri bırakırken gözlerim doldu.


Şehitlik yolunun sonunda ateşgâhta büyük bir ateş yanıyordu. Alev öylesine yoğun ve büyüktü ki. Meğer bu ateş yıllardır yanıyormuş şehitlerin anısına. Bu duygusal yolculuk ve soğuk hava. Dinlenmemiz için bizi sevimli bir kafeye götürdüler. Yere gömülmüş büyük bir toprak küpün içinde pişen tandır ekmeği, sıcak çay, tereyağ, kaymak ve ev reçelleriyle yaptığımız kahvaltının tadına doyamadım. Sonra otelimize dönerek akşamki gala için hazırlandım. Türk Büyükelçiliği’nin değerli mensupları da galaya gelmişti. Salon muazzam kalabalıktı, sahneye çıktığımda çılgın bir alkışla karşılandım.


Yemek kapıya düştü!

Ertesi sabah program çok erken başlayacağı için kahvaltıyı odaya istemiştim. Bir yandan telaşla hazırlanıyordum. Kahvaltı gecikmişti, benimle bu gezide yanımda olan yakınım Senay Ülkü, resepsiyonu arayıp kahvaltının neden geciktiğini sordu. Meğer orada bizdeki kahvaltı öğle yemeği demekmiş. Kahvaltı için seher yemeği deniyormuş. Bir süre sonra odanın telefonu çaldı, gecikmeden dolayı özür dileyerek ‘Seher yemeğiniz kapıya düştü’ dediler. Bu çok hoşuma gitti ve gülmeye başladım. İki gün boyunca bu tür Azeri Türkçesi ile olan çok hoş konuşmalara şahit oldum. Mesela ‘ölmek’ yerine ‘dünya değiştirmek’ diyorlar.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.