Günümüz gençleri “sürekli bağlantı” halinde oldukları bir dünyada yaşıyorlar. Ödevlerini yapmak için interneti, arkadaşlarıyla iletişime geçmek için Snapchat’i, müzik dinlemek için Spotify’ı, dizi izlemek için Netflix’i kullanıyorlar. Üniversite başvuruları bile online gerçekleşiyor. Hayatlarının her yönünde dijital bir bileşen var gibi.


Tüm bu icatlar, uygulamalar ve teknolojiler hayatlarını çok daha basit, çok daha verimli hale getirmişken, çok fazla teknoloji ya da çok fazla dijital diye bir şey var mı acaba? Uzmanlar bu sorunun yanıtı konusunda ikiye ayrılıyorlar. Bu durumun, gençliğin geleceği açısından ne anlama geldiği konusunda da ayrışıyorlar.


Pew Araştırma Merkezi’nin yaptığı bir çalışmaya göre, uzmanların üçte biri, dijital hayatın önümüzdeki on yıl içerisinde gençlere ve ailelerine hasar vereceğini düşünüyor. Ancak uzmanların %47’si, onlarla aynı fikirde değil; onlar bu durumun zarardan çok fayda getireceğini söylüyorlar. Ve uzmanların küçük bir bölümü de önümüzdeki yıllarda pek bir değişimin olmayacağı görüşündeler.


Ancak fikirleri ne olursa olsun, uzmanların %92’si, dijital teknolojilerin yararlarını desteklerken zararlı etkilerini azaltabilmek adına, hükümet politikalarının, şirket uygulamalarının ve kullanıcı davranışlarının değişmesi gerektiği konusunda hemfikir.


Ortak endişeler

Genel olarak bakıldığında, çalışma sonucunda, dijital teknolojinin önümüzdeki yıllar içerisinde insan sağlığına ve hayatına negatif etkiler getireceği görülüyor. Örneğin uzmanlar, insanların bilişsel becerilerinin zorlanmaya başlayacağını öngörüyorlar.


Bu, analitik düşünme, bilgiyi hatırlama ve uzun süre boyunca odaklanabilme becerilerinin hasar görebileceği anlamına geliyor. Uzmanlar, insanların mental zayıflık ve yaratıcılıkta kayıp gibi sorunlarla mücadele etmelerinden endişeleniyorlar.


Bir başka kaygı verici konu da dijital bağımlılıklar. Bazı şirketler, teknolojilerini beyinde dopamin salınımına sebep olacak şekilde tasarlıyorlar.


Dopamin, bir şeyden keyif alındığında salgılanan bir kimyasaldır. Teknoloji şirketleri, beyindeki bu ödül merkezini nasıl aktive edeceklerini öğrenerek, gençlerde bir şeyi tekrar ve tekrar yapma arzusunu uyandırmaya çalışıyorlar – bir video oyunu oynamak gibi. Ve sektör uzmanları, teknoloji şirketlerinin beyindeki bu haz kimyasallarını aktive edebilmek adına beynin ödül merkezleri üzerinde çalışmayı sürdüreceklerini tahmin ediyorlar. Böylelikle insanlar, dijital hayatlarının belirli yönlerine “takılıp” kalmaya devam edecekler.


Uzmanlar, dijital hayatın zihin sağlığı üzerindeki etkisi yüzünden de endişeliler. Stres, kaygı ve depresyon sorunlarının gittikçe artacağını düşünüyorlar. Yüz yüze etkileşimin zamanla azalması, eylemsizliğin artışı, yüz yüze iletişim becerilerinin zayıflaması ve insanlar arasındaki güvensizliğin artması da zihinsel sağlık sorunlarına zemin hazırlıyor.


Son olarak da hayatın gittikçe daha fazla yönünün dijitalleşmesi ile özel hayat ve güvenliğe olan tehditlerdeki artışa dikkat çekiyorlar. Kişisel bilgilerin çalınma riskinin de gittikçe artacağını söylüyorlar. Hatta daha büyük ölçüde, demokrasiye, ulusal güvenliğe ve hatta mesleklere karşı olan tehditlerin de artacağından endişeliler. Örneğin yapay zekânın ve makine öğreniminin gelişimi, mesleklere olan ihtiyacı olumsuz bir şekilde etkileyerek işsizlik oranının artışına yol açabilir.



Tahmin edilen yararlar

Teknolojinin geleceğimizi zenginleştireceğine inananlar için de üzerinde hemfikir olunan ortak temalar var. Örneğin uzmanlar, teknolojinin hayatımızın değerini düşürmektense bizi çok daha iyi bir yere götürecek şekilde gelişeceğine inanıyorlar. Teknoloji, insanlar arasında bağlantı sağlamayı ve ilişkiler kurmayı sürdürecek. Sonuç olarak, bu bağlantılar, beraberinde doygunluğun verdiği mutluluğu getirecek.


İnsanların bilgiye ve eğitime, maddi açıdan karşılanabilir eğlenceye çok daha kolay bir şekilde erişecekleri de söyleniyor. Bu durumun, farklı sosyoekonomik gruplar arasındaki oyun alanlarının aynı düzlemde olmasını sağlayacağına inanılıyor.


Dijital teknolojilerin aileler üzerindeki bir diğer pozitif etkisinin, insanlara sağlanan sağlık, bilim ve güvenlik kaynaklarının olduğu düşünülüyor. Gelişen teknoloji ile aileler, kişisel sağlık için elzem olan tıbbi bilgilere bir tıkla ulaşabiliyorlar. Aynı şekilde bu olanak, ebeveynlerin çocukları hakkında doğru bilgileri edinebilmelerine yardımcı oluyor.


Zihinsel hastalıkları araştırmaya adanmış kâr amacı gütmeyen bir grup olan Black Dog Enstitüsü’nden uzmanlar, teknolojinin gelecek açısından yararlı olabileceği görüşüne katılıyor. Örneğin teknolojinin zihinsel sağlığı beklenmedik bir hızla değiştirdiğini ve genelde bu durumu ilk kabullenenlerin gençler olduğunu belirtiyorlar.


Araştırmacılara göre, gençler, zihinsel sağlıkları için teknolojiye başvuruyor ve psikolojik dünyalarını yönetebilmek adına makineleri kullanıyorlar. Depresyonun dünya çapında 300 milyon insanı etkilediği düşünüldüğünde, bu durum son derece umut verici. Dahası, Dünya Sağlık Örgütü, 2030 yılında, dünya çapında 6 trilyon dolarla depresyonun en maliyetli sağlık sorunu haline geleceğini öngörüyor.


Davranışsal ve bilişsel terapiler de online olarak gerçekleştirilebiliyor. Black Dog’un “pusulam (mycompass)” adındaki programı ile hafif anksiyete ve depresyon sorunu yaşayan insanlar, kolaylıkla zihinsel sağlıklarının idaresini ele alıyorlar. Şu an programın 30,000 aktif kullanıcısı var. Uzmanlar, bu türde teknolojilerin büyümeye devam ederek geleceğimizi pozitif yönde etkileyeceğini düşünüyorlar – özellikle de dijital ürünlere merakı olan gençler söz konusu olduğunda.


Sunulan çözümler

Pew çalışmasına katılan uzmanlar, dijital hayatın gelecek üzerindeki kötü etkileri ile savaşmada bazı yöntemler sunuyorlar. Önerilerin en tepesinde, insan haysiyetini her şeyden önde tutan bir “dijital haklar beyannamesi”nin geliştirilmesi ihtiyacı bulunuyor. Bu beyannamede, herhangi bir şekilde toplanan verilerin insanları manipüle etmek ya da bunlardan kazanç sağlamak gibi güdüleri de içermesi bekleniyor.


Dijital literatürün okullardaki eğitim programlarına ciddi bir şekilde entegre edilmesi ve kişisel verileri çalındığında ebeveynleri ve gençleri uyaran sistemlerin geliştirilmesi gerektiğinden de bahsediliyor. Aileleri, algoritmaların bilgiyi nasıl ilettikleri konusunda eğitmenin de önemi vurgulanıyor.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.